AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

H A Y A T
Mimar Sinan'ın Japon mirasçısı

Mimari zenginliğimize hayran kalıp Anadolu'nun bir parçası olan Japon mimar Yamomoto, Mimar Sinan'ın üç boyutlu mimari tekniğini Japon estetiğiyle yoğurup, sanat eseri gibi binalar inşa ediyor.

Dünya tarihî ve kültürel mirasını korumak amacıyla Japonya'dan yola çıkıp, Etiyopya'dan Himalayalar'a kadar 40 ülke dolaştıktan sonra mimari zenginliğine hayran kaldığı Türkiye'ye demir atan Japon mimar Tatsuya Yamomoto, aradan geçen 16 yılda adeta Anadolu'nun bir parçası oldu. Yamomoto, "Mimar Sinan yaşasaydı, bugünkü malzemelerle neler yapardı?" sorusundan yola çıkarak inşa ettiği eserleriyle İstanbul'u süslüyor.

Yamomoto'nun Anadolu'yla bütünleşen yaşamının temelleri aslında henüz 3 yaşındayken Japonya'da atılıyor. İki ülke insanının ortak paydalarından biri haline dönüşen deprem, Yamomoto'yu enkaz altında bırakıyor. "Bugün bile hatırlıyorum" diyecek kadar etkilendiği bu olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra Tatsuya Yamomoto'nun yolu, depremin büyüttüğü bir başka çocuk; Anadolu'yla kesişiyor.

1983 yılında UNESCO'nun başlattığı dünya mirasını koruma projesi kapsamında yolu Türkiye'den geçen Yamomoto, aklını Anadolu'na bırakıp ülkesine dönmüş. Ancak hayran olduğu bu güzelliklerden daha fazla uzak kalamamış, birkaç yıl sonra Türkiye'ye gelip, kendi ülkesinde tamamlamış olmasına rağmen, Mimar Sinan Üniversitesi'nde ikinci kez yüksek lisans eğitimine başlamış. Yamomoto, uzun yıllar hoca olarak görev yaptığı üniversitede, Türkiye'nin kanayan yarası olan klasik sorunlarıyla tanışınca da akademisyenliğı bırakıp, mimari uygulamalara yönelmiş. Edirne'den Hakkari'ye Anadolu'yu karış karış dolaşıp, "Türk Evi" adında bir de kitap yazmış. Türk mimarisine olan hayranlığını sohbetimiz sırasında sık sık tekrarlayan Yamomoto, bu hayranlığın sebeplerini ise şöyle açıklıyor: "Dünyada hiçkimsenin düşünmediği yapmadığı sofa gibi mekanlarınız var. Genelde Avrupa mimarisinde geometri iki boyutta kullanılır. Mimar Sinan'ın yaptığı eserler üç boyutlu bir geometri sistemi üzerine kurulu. Bu, dünyada başka bir yerde zor görülecek bir sistemdir".

Sinan'ı bugüne taşıyor

Yamomoto, Japon estetiğiyle, Türk zarafetini ve inceliğini nasıl yoğurduğunu şöyle özetliyor: "Mimar Sinan yaşasaydı bugünkü teknolojiyle, bu malzemelerle neler yapardı? Çıkış noktamız bu". Türkiye'de önce Müslümanlığı seçip sonra da bir Türk hanımla evlenen Yamomoto, hayatını ve bakış açısını da zamanla bir Türk gibi şekillendirmiş. Özellikle Cuma namazlarını bulunmaz bir fırsat olarak gördüğünü belirtiyor: "Çünkü o hafta içinde yaptıklarımı düşünme ve kendimi yenileme fırsatı buluyorum. Yaptığım yanlışları, hataları farketme imkanı buluyorum". Türkiye'de insanların, hayatlarını değil, ceplerindeki parayı düşündüğünün altını çizen Yamomoto, depremi yaşamış bir insan olarak İstanbul'a doğru bakıp şunları söylüyor: "Artık estetik kaygıyı bir kenara bırakıyorum. Japon uzmanlar, bu binalarda yaşamaya devam edilirse bu şehirde en az 200 bin insanın öleceğini söylüyorlar".

  • RECEP YETER



    15 Eylül 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED