AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Üniversiteler kime bağlı?

Bu ülkede bazı şeyleri anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Bir haftadır Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman'la YÖK Başkanı Gürüz ve avanesinin buluşmasını tartışıyoruz. Bir kere haberin medyada yansıtılış biçimi, basın etiği açısından yüz kızartıcı. Mesela, bu buluşma ile ilgili haber ve yorumlar verilirken satır aralarına, gerektiğinde "darbecilerle dahi işbirliği yapılabilir" cümleleri yerleştirilebiliyor.

Hatta "Ortodoks solculuk"tan Kemalizm'e terfi etmiş kimi yazarlar, "asker-üniversite" buluşmasının masumiyetini anlatmak için, "MGK, aynı zamanda, askerlerle sivil politikacılar arasında en yüksek düzeyde diyaloğun kurulabildiği ve atılabilecek yanlış adımların zamanında önlendiği bir platform oldu" diyebiliyor.

Haberlerin içine yerleştirilen ve "vesayet özlemi"ne göndermeler yapan küçük yorumlardan anlıyoruz ki, medyamızın genlerindeki "darbe tetikçiliği"nin tedavisi mümkün değil.

Eğer haberlerde bir yanlışlık yoksa, Gürüz ve avanesi üniversitelerin sorunlarını Kara Kuvvetleri Komutanı'na götürüyorlar. Sanırım haberin özeti bu. Haberin aslı bu olduğuna göre, bu işte bir başka yanlışlık var demektir. Ya da Türkiye Cumhuriyeti devleti bizi bugüne kadar yanlış bilgilendirdi. Yani yıllarca öğrendiğimiz 'cumhuriyet bilgileri' çöpe...

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti bize, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın Türkiye'nin kara gücünü yöneten, sınırlarını düşmana karşı savunan askeri bir güç olarak tanıttı. Cumhuriyet okullarının hiçbirinde, "Kara Kuvvetleri Komutanı, aynı zamanda üniversitelerden de sorumlu komutandır" bilgisi bize öğretilmedi. Meğer Yalman Paşa, Gürüz'ün üniversitelerinden de sorumluymuş...

Fiili anlamda Yalman Paşa kendisini öylesine yetkili görüyor ki, Gürüz ve avanesinin siyasal iktidara karşı olan direnişini güçlendirmek için, "Siz Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçilmez ilkelerine sahip çıkan üniversitelerin rektörlerisiniz. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesinden taviz vermeyin" diyor.

Oysa 3 Kasım seçimlerinde Türk halkı, kendisini yönetmesi ve cumhuriyetin temel felsefesine sahip çıkması için bu hükümete yetki verdi. Halkın şüphesi yok ama, acaba Sayın Yalman Paşa'nın şüphesi mi var, doğrusu merak ediyoruz.

Eğer bizim haberimiz olmadan işler değiştiyse bunu bilmek hakkımız. Gerçi dün Genelkurmay, YÖK Başkanı'nın asker ziyaretleri ile ilgili olarak, "Milli Eğitim'deki gelişmelerin TSK tarafından dikkatle ve yakinen izlenmesi doğal" şeklinde kısa bir açıklama yaptı. Ancak bu son derece genel ve soyut bir açıklama. Eğer askerin "yasal" bir yetkisi varsa, Genelkurmay açıklamasında, Yalman Paşa'nın aynı zamanda üniversitelerden sorumlu komutan olduğu daha net bir dille ifade edilebilirdi.

Dolayısıyla, Türk halkı ülkeyi fiili olarak yönetme yetkisinin siyasal iktidarda değil, TSK'da olduğunu açıkça öğrenmiş olurdu.

İşin 'traji-komik' boyutu bir yana, aslında bu ziyaret amaçları itibariyle bu ülkede yaşayan herkesin tüylerini diken diken etmesi gereken bir olay. Bütün bunlar, uyum paketleriyle "devrim" niteliğinde demokratikleşme adımları atan bir ülkenin "AB treni"ne binmek için umutlarının çiçeklendiği bir dönemde yaşanıyor.

Görünen o ki, kağıt üzerinde çıkarılan "AB uyum" yasalarıyla Avrupa standartlarında bir demokratikleşmeyi yakalamak hiç de kolay değil. Maalesef son görüşmenin ortaya çıkardığı dramatik durum, zihinlerde hâlâ bir "darbe hali"nin devam ettiğini gösteriyor.


15 Eylül 2003
Pazartesi
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED