Kamuoyunda "Eve Dönüş Yasası" olarak bilinen ve 6 Ağustos 2003 günü yürürlüğe giren Topluma Kazandırma Yasası'nın cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler için belirsizlikler içerdiği belirtiliyor. Hukukçular, yasanın büyük ölçüde örgüt mensupları düşünülerek çıkarıldığını ifade ederek, yasa konusunda son kararı hakimlerin değil, İçişleri Bakanlığı adına Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın verdiğini, bunun da siyasi bir karar olduğunu savunuyorlar. Bu yasanın mağdurlarından biri de Selam Gazetesi Yazıişleri Müdürü ve Sincan Davası sanıklarından gazeteci Nurettin Şirin. Halen Kandıra Cezaevi'nde bulunan Şirin, yaklaşık bir buçuk ay önce yasadan yararlanmak için yaptığı başvuruya halen bir cevap alamadığını söylüyor.

"Muğlak ifadeler var"

Avukat Fatma Karakaş, bu yasa kapsamında çok sayıda müvekili bulunduğunu belirterek, yasada kanun yapma tekniği açısından ciddi sorunlar bulunduğunu ifade etti. Yasanın muğlak ifadeler taşıdığını, kimleri kapsadığını anlamanın mümkün olmadığını savunan Karakaş, bu yasa ile ilgili görüştüğü DGM savcı ve hakimlerinin de yasa konusunda belirsizlik içinde olduklarını gözlemlediği anlatarak şunları söyledi: "Bugüne kadar İstanbul DGM'ye yapılan başvurularla ilgili İçişleri Bakanlığı'ndan herhangi bir cevap gelmemiş. Yasanın 6. maddesinin ikinci bendinde, 'İçişleri Bakanlığı, mahkemenin yazısı üzerine, konuyu en kısa zamanda inceleyerek mahkemeye gerekçeli bir rapor verir' ibaresi var. 'Bu, iki ay mı' diye sormak gerekir".

"Takdirin hakimde değil poliste olması yanlış"

Umut Davası avukatlarından Mehmet Ballı da müvekillerinin iki ay önce başvuruda bulunduğunu, ancak herhangi bir cevap alamadıklarını ifade ederek bu yasanın, cezavelerindekiler düşünülerek hazırlanmadığını söyledi. Ballı, yasada gördüğü diğer bir sakıncayı da şöyle anlatt: "Örgüt elemanının bu yasadan yararlanıp yararlanmayacağı takdiri hakimin elinde değil. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi, buna İçişleri Bakanlığı adına karar veriyor. Müvekillerim için siyasi bir karar verildiğini düşünüyorum. Nuretin Şirin için de aynısı geçerli. Şirin, tek başına örgüt üyesi olarak yargılandı. Şirin'in başvurusunun kabulü durumunda serbest bırakılması gerekirdi".

Öte yandan bu yasadan yararlanmak için başvurda bulunan yaklaşık 2 bin 500 kişinin yüzde 90'ını, cezaevlerinde bulunan tutuklular oluşturuyor.

7 yıldır cezaevinde

Uluslararası basın kuruluşlarınca Türkiye'de cezaevinde bulunan 6 gazeteciden biri olarak gösterilen Nurettin Şirin, gazetemize gönderdiği imzalı mektubunda yasanın yürürlüğe girdiği gün başvuruda bulunduğunu ifade ederek aradan geçen zamana rağmen herhangi bir cevap alamadığını belirtti. Şirin 1997 yılında Sincan'da düzenlenen "Kudüs Gecesi"ni düzenlediği için Hizbullah Örgütü üyesi olmak iddiasıyla 17 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm olmuştu. Daha sonra yazdığı bir yazısında da TCK'nın 312. maddesi uyarınca İstanbul 2 No.'lu DGM tarafından Nisan 2000'de 2 yıl 12 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. 2002 yılında TCK'nın 312. maddesinde yapılan değişiklikten sonra cezasının ertelenmesi için mahkemeye başvuruda bulunan Şirin'in bu talebi yine mahkeme tarafından reddedilmişti.

Ceza almış birisine ne sorulabilir?

Yasanın, cezavinden yapılan başvurularda kişilerin yeniden gözaltına alınıp 4 ila 15 gün arasında sorgulanmasını amir olduğuna dikkat çeken Karakaş, yargı sürecine girmiş bir kişinin yeniden gözaltına alınması ve sorgulanmasının hukuki olmadığı ifade etti. Karakaş şunları söyledi: "Cezası kesinleşmiş birisini yeniden sorguya almanın ne anlamı var? Bu, kişiyi rencide etmekten ve itirafçılığa sürüklemekten başka bir anlam taşımıyor. Bu durum, işkence altında alınmış ifadeleri meşrulaştırmaktan başka neye yarar? Mahkemelerce verilmiş bir karar görmedim hanüz. Sadece mahkemeler takdir hakkını kullanarak bazı tutukluları tahliye ediyor".

SELAH KEMALOĞLU, İSTANBUL

« Geri Dön