AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Küresel kapışma: 'Süper bölge', asker gönderme ve başörtüsü

Türkiye'nin Dışişleri Bakanı düzeyinde temsil edildiği Birleşmiş Milletler'in 58. Genel Kurul toplantılarında yaşanan tartışmalar, dünyayı savaş alanına çeviren Amerika'nın nasıl bir küresel kaosa neden olduğunu, neo-faşist söylemlerinin belirlediği saldırgan politikaların küresel güvenliği nasıl tehdit ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. 2001 yılında yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, "Ya bizimlesiniz ya da bize karşı" diyerek, dünyayı "aptalca" bir dayatmayla yüz yüze bırakan ABD Başkanı George Bush'un adeta bütün insanlığı aşağılayan konuşması, dünya sistemini tek başına belirlemeye çalışan marjinal bir grubun zihinsel ve ahlaki seviyesini göstermesi bakımından ibret vericiydi. BM Genel Kurulu'nda değil de kendi "aşırı sağcı" parti grubuna konuşuyormuş gibi, dünyayı hedefi belirsiz bir savaşa destek vermeye çağıran Bush, ABD-İngiliz-İsrail cephesi'nin dışındaki güçleri ve ulusları yok sayan bir cahillik ve ukalalık örneği sergiledi.

Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac'ın konuşması ve Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in açıklamaları ise, Irak işgali üzerinden süren kavganın sadece Irakla sınırlı bir paylaşım kavgası olmadığının, küresel bölünmenin ortaya çıkardığı krizin bütün uluslararası ilişkileri belirlediğinin, dünyanın yeni kamplaşmaların arefesinde olduğununun, Atlantik'ten Doğu Asya'ya kadar birçok bölgesel, askeri veya ekonomik bloklaşmanın ortaya çıkacağının işareti. Soğuk Savaş'ın galibi Atlantikçi çizgi içinde yaşanabilecek "yeni Soğuk Savaş"ın dünyayı nasıl etkileyeceği, Batı'nın iki kutuplu güç merkezlerinin hangi güçlerle dayanışma içine gireceği, İslam dünyasının bu keskin mücadelede hangi merkezlere yakınlaşacağı, bu mücadelenin Avrasya üzerinde ne gibi değişikliklere yol açacağı, bugünkü tartışmaların seyrine göre şekillenecek.

"Süper bölge" projesinden başörtüsüne

Avrupa'nın Türkiye'ye ve İslam'a bakışı bile bu güç mücadelesinden etkileniyor. İslam'ın siyasal gücüne savaş açsalar da, İslam dünyasıyla yakın diyalog geliştirmeye, buradan aldıkları güçle ABD'nin dünya düzeni hoyratlığına direnmeye çalışan Merkez Avrupa'nın, yani Alman-Fransız ekseninin, Müslümanlar'a şirin görünmeye ihtiyacı var. Alman Anayasa Mahkemesi'nin başörtü yasağına karşıt tutumu ile Fransa'da başörtüsü ile ilgili yasa çıkarma hazırlıkları bu değişimin göstergeleri. Fransa'nın başörtüsüne karşı sert tutum takınması bu dönemde zor görünüyor. Zira, Ortadoğu ile işbirliği arayışına giren Fransa'nın başörtüsünü yasaklayan yasa çıkarması hiç de isabetli olmayacaktır.

Genel Kurul'daki konuşmasında "Hiç kimse, kendi başına, herkes adına hareket edemez" diyen Chirac, BM'nin tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya olduğunu söyledi. ABD tezlerini reddeden Chirac'ın, Bush ile görüşmesi de bir değişikliğe yol açmadı. Schröder ise, Almanya'nın Fransa ila aynı düşünceleri paylaştığını tekrarladı. Alman-Fransız ekseninin ABD'ye itirazını Irak'la sınırlı tutmak, küresel bölünmeyi ve kamplaşmayı görmemek demektir.

Avrupa içinde Kıta Avrupası merkezli çekirdek Avrupa oluşumu yaşanırken, ABD ve İngiltere Doğu Avrupa ve Balkanlar'daki çevre ülkelerle yeni bir Avrupa siyasi yapısı oluştururken, Rusya ve Çin ABD'ye karşı Kıta Avrupası ila yakınlaşırken, Rusya ve Çin Orta Asya merkezli işbirliğini yoğunlaştırırken, bütün bu güçler İslam dünyasıyla ABD'ye alternatif bir diyalog peşinde koşarken Türkiye ve İslam dünyasından hiçbir ses çıkmıyor.

Yine Avrupa içinde, 1918'de sona eren "Avusturya-Macaristan İmparatorluğu"nun egemen olduğu topraklarda yeni bir ekonomik-siyasi kuşak ortaya çıkıyor. Güney Avusturya'dan Hırvatistan kıyılarına uzanan hat boyunca beşten fazla ülkenin toprak parçalarını içine alan "süper bölge", öncelikle ekonomik bir amaç doğrultusunda tartışılıyor. Ancak zamanla bunun Avrupa içinde yeni bir siyasal ve askeri hat olmayacağını kimse iddia edemez. "Süper bölge", ABD'nin Yeni Avrupası'na karşı, merkez Avrupa'nın bir karşı harekatına dönüşebilir.

Asker göndermek, saf tutmak, teslim olmak

Türkiye ve Müslüman ülkelerin suskunluğu, İslam dünyasının yüz yıl daha sömürülmesi gibi ölümcül bir geleceğe işaret ediyor. İslam dünyasının elindeki en derli toplu teşkilat olan İslam Konferansı Teşkilatı, varlıkla yokluk arası bir çizgide. Ya gerçekten kuşatıcı ve karar alıcı bir merci olacak ya da yok olup gidecek. Bu dönemde, Türkiye gibi belli Müslüman ülkelerin öne çıkıp İslam coğrafyasının geleceğine ışık tutacak şeyler söylemesi gerekiyor. Bugüne kadar izlenen süreç, ABD'nin merkez Avrupa ve Rusya ile yaşadığı bunalımdan yararlanma, ABD tehdidini bu güçlere dengeleme şeklinde. Ancak, ABD'nin karşısındaki güçlerin de aynı paylaşım savaşını yürüttüğü gerçeğinden bakılınca, ortaya hiç de iç açıcı harita çıkmıyor.

Avrasya'daki paylaşım savaşının merkezindeki Türkiye, işte bu atmosferde Irak'a asker göndermeye hazırlanıyor. Asker gönderme, Meclis tezkeresi, Irak halkının bize nasıl baktığı, kamuoyunun nasıl ikna edileceği, ABD ile pazarlıkların üzerinden yürütüleceği, PKK konusunun pazarlıkların seyrini ne ölçüde belirleyeceği gibi konular, Türkiye'nin vereceği ya da verdiği kararın temel argümanları olamaz. Küresel bölünme ve yeniden kamplaşma sürecinde Türkiye nasıl bir tavır alacak? En hayati soru bu? "Irak'ta gelişmelerin dışında kalmama ya da Türk-ABD ilişkilerinin geleceğini kurtarma" gibi gerekçelerle ABD'nin imparatorluk macerasında saf tutmak, Türkiye'nin bölgesinde merkez güç olma vizyonunu yok edeceği gibi, bu ülkeyi ABD'nin gözünde Polonya ile eş değer bir statüye indirgemektedir.

Dünyanın sadece Amerika'dan ibaret olduğuna inananlar, gelecekte Ortadoğu'daki, Orta Asya'daki, Güney-Pasifik Asya'daki ve Avrupa içindeki gelişmelere karşı nasıl tavır alacaklar, Türkiye adına söyleyecek sözleri olacak mı? Asker göndermek, yanı başımızdaki krize müdahale etmek kadar basit bir olay değil. Asker göndermek, ABD'nin imparatorluk savaşında ön cepheye yerleşmek, ABD'nin gösterdiği hedeflere hapsolmak, bölgesel ve küresel gelişmelere müdahale ehliyetini kaybetmektir. Bu bir tercihtir ve her ülke tercihinin bedelini ödeyecektir.


25 Eylül 2003
Perşembe
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED