AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kıbrıs ne olacak ?

İki gündür Kıbrıs'tayım.. Hiçbir yetkili ile görüşmeksizin adada olup bitenleri sokaktaki insanlardan öğrenmeye çalışıyorum..

Kuzey Kıbrıs'ta yani KKTC'de ilginç bir siyasi denge var. Başbakan M.Ali Talat'ın liderliğindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Serdar Denktaş'ın başkanı olduğu Demokratik Parti'nin (DP) koalisyon hükümetinin Meclis'te çoğunluğu yok.

Ancak muhalefet de hükümeti düşürebilmek için gerekli olan 26 sayısını bulamıyor..

CTP'nin dışında tüm partiler erken seçime karşı. Referandumda Annan Planı'na hayır diyen ancak AB umutları sönen insanların büyük bölümü hâlâ CTP'ye güveniyor. Koalisyon ortağı Demokratik Parti dahil olmak üzere muhalefet partilerinin söylemleri ciddiye alınmıyor.

Kaldı ki; bu partiler halka bir şey söylemiyor.

Aslında söylenecek de fazla bir şey yok. Halk çok gerçekçi.. Halkın büyük bölümü Kıbrıs sorununun anahtarının Ankara'da olduğunu, herşeyin Türkiye ile AB arasındaki diyalog sürecine bağlı olduğunu biliyor. Kıbrıslı Türklerin büyük bölümü AB zirvesinin yıl sonunda üyelik görüşmeleri ile ilgili bir tarih vereceğine inanıyor.

Bu inanç ve umutla adada bir iyimserlik gözleniyor. Belki de bunun nedeni şu sıralar Kuzey'i dolduran Güneyli Rumlar ve tabiî ki güneyden gelen yabancı turistler. Her iki taraf, yani ev sahibi Kuzeyliler ve Kuzeyliler'i yakından tanıma fırsatı yakalayan Güneyliler..

Bu sürecin adadaki çözüme katkıda bulunacağı kesin.. Oysa her iki kesimde çözümü istemeyen hâlâ bir- çok insan bulunmaktadır. Güzelyurt'taki Aya Mamma Kilisesi'ne yönelik saldırı bunun kanıtıdır. Barış karşıtı Türk gruplar tarafından gerçekleştirildiği sanılan bu eylemi güneydeki barış düşmanı çevreler çok iyi kullanacaklardır. Bu yalnız KKTC'yi değil aynı zamanda Ankara'nın işini de zorlaştıracaktır.

Güneydeki Rum yönetimi AB üyesi olmanın tüm avantajlarını kullanmakta ve kullanacaktır.

Vatikan'daki bazı çevrelerin Türkiye düşmanlığı yaptığı bir sırada KKTC'de dinsel bir kuruma yapılan bir saldırı Türkiye karşıtı çevrelerin elini güçlendirecektir. Ama işin ilginç yanı kiliseye yapılan saldırıya rağmen hiçbir Rum gezisini yarıda bırakarak Kuzey'den ayrılmadı ve Kuzey'e gelenlerde de bir azalma olmadı.

Nisan referandumunda Rumların Annan Planı'na hayır demelerine rağmen adada ilginç bir yumuşama süreci yaşanmaktadır.

Girne ve Lefkoşe'de konuştuğum Rumların hemen hemen tümü adanın birleşmenin ve Türklerle birlikte yan yana yaşamanın gereğine inanmaktaydı. Onlara göre büyük ve tehlikeli kışkırtmalar olmazsa diyalog süreci gelişecek ve ada insanları yeniden yan yana yaşama şansı yakalayacaktır. Atina ile Ankara ve özel olarak Erdoğan ile Karamanlis arasındak ilişkiler bu yakınlaşmaya büyük katkıda bulunmaktadır. Benzer bir ilişkinin Papadupolos ile Talat arasında başlayabileceğine inanan Rumların sayısı oldukça fazlaydı..

Onların bu temeni ve beklentilerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemeyiz ancak ortada bir gerçek var:

Artık Rumlar da KKTC gerçeğini görmektedirler..

Onlar da bu gerçeği gözardı ederek adayı birleştiremeyeceklerini biliyorlar..

Dili, dini, kültürü, tarihi ve gelenekleri ayrı olan iki toplumu zorla bir araya getirmenin zorluğunu gören ve kavrayan Rumların aynı coğrafyayı paylaştıkları insanlarla yaşama fırsatını değerlendireceklerine inanıyorum.

AB içinde Türklerle Yunanlıların er ya da geç birlike olacaklarını farkeden Rumlar yıllarca bir adayı paylaştıkları Kıbrıslı Türklere alışmak zorunda olduklarının farkındalar. Elbette farkında olmayan ve olmak istemeyen bir- çok Rumun olduğunu herkes biliyor. Bu Rumların AB avantajlarını Kuzey'deki Türklerle paylaşmak istememeleri de doğal. Ancak AB'nin de 700 bin Rum için Türkiye gibi çok önemli bir ülkeyi feda etmeyeceğini de herkes bilmektedir.

Yeter ki; Türkiye kendi öneminin bilincinde olsun ve ona göre politikalar geliştirip uygulasın.

Büyük hatalar yapılmadığı sürece her şey kendi doğal sürecinde gelişecektir.

Elbette hiçbir şey kolay olmuyor.. 1974'ten itibaren bakarsanız sorunun 30 yıldır çözümsüz olduğunu görürsünüz.

AB ile ilişkiler konusunda olduğu gibi Kıbrıs konusunda da Ankara ve Kıbrıslı Türkler birçok hata yaptı..

Zararın neresinden dönülürse kârdır misali şimdi Ankara farklı ve bana göre alternatifi olmayan bir politika izliyor. Önce geçmişin tüm olumsuzluklarını bertaraf edecek olan bu politika daha sonra Kıbrıs sorununu çözecek ve AB kapılarını Türklere açacak..

Bunun çok zor olduğunu herkes biliyor. Ancak iki günlük izlenimlerimle bana göre bu imkasız değil..

Önemli olan bir şeye inanmak, onu istemek ve uğrunda mücadele etmektir..

Ünlü bir Arap şairin söylemi ile ' eğer halk bir gün gerçekten yaşamayı seçerse, kader bile onun bu isteğine boyun eğer'


29 Ağustos 2004
Pazar
 
Dr. HÜSNÜ MAHALLİ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED