AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ahlaklı siyasetin temelleri

Geçen hafta başladım siyasal ahlakla ilgili yazıya bugün de devam ediyorum. "Siyasal ahlak" özetle

- yolsuzluk, iltimas ve sahtekarlığa bulaşmamak,

- kibir, haset, iki yüzlülük gibi kötü hislerden uzak durmak,

- varoluş gayesine uygun davranmak; programına, kimliğine, temsil ettiği kitleye sadık kalmak,

- ulvi bir amaca ve hedefe sahip olmak,

- seçim vaadlerini ve verilen sözlerini unutmamak,

- karalama, iftira, şantaj gibi yöntemleri kullanmamak,

- hakkaniyet ve adalet üzere olmak gibi anlamları içeriyor.

Siyasal ahlaktan bahsedince ahlaklı bir davranıştan, ahlaklı bir kişilikten, ahlaki bir söylemden, ahlaki bir üslup ve yöntemden, ahlaki bir amaçtan bahsediyoruz.

Şahsiyetli bir siyaset, şahsiyetli siyasetçileri gerektiriyor. Siyasetin aktörü olan kişilerin özelliklerinden, siyasetin kurumu olan partilerin ve teşkilatların kimlik yapılarına, örgütsel işleyişlerine kadar geniş bir yelpazede ahlaklı bir siyasal atmosferin oluşturulması gerekiyor.

Siyasetin "erdem"li olması "iyi"nin peşinde koşmasındandır.

Siyasetin amacı iyiyi, güzeli, mutluluğu, adalet ve hakkaniyet üzere olanı bulmak, ona ulaşmaktır. İyiyi arayan siyasetin kötülükler üzerinde yükselmesi, kötülüklerle yoğrulması düşünülemez. Yanlış yollarla doğru hedefe ulaşılmaz. Kötü söylem, davranış ve kişilerle "iyi" inşa edilemez.

Erdem, siyasetçinin iyiye ulaşmak için iyi huya, karaktere ve meziyetlere sahip olmasıdır. İyiye ulaşmanın yolu "iyinin bilgisi"ne sahip olmaktır. Bu ise insanın öncelikle kendisini ve çevresini tanımayı gerektirir. "Kendini bilen, Rabbini bilir" sözünün de anlattığı gibi bilgisizce iyiye ulaşmak mümkün olmadığından, insan önce kendinin farkında olmalıdır. Bilgisizce iyiyi arayan kötüye de ulaşabilir. İnsan kendisi için bile bile "kötü"yü seçmez.

Şuur, iyiyle kötüyü ayırd etmeye yarar. Hayvanların bitkilerden farkı şuur sahibi olarak kendi için iyiyle kötüyü fark edebilmesidir. İnsan ise ilaveten sahip olduğu "akıl"la iyinin bilgisine sahiptir. Eğer bir insan akıl yeteneğine rağmen kötüyü seçiyorsa, bu cahilce yani bilgisizce bir davranıştır. O halde Platon'un da vurguladığı gibi erdemli siyaset bilgiye dayanmalıdır. Erdemin diğer dinamikleri "adalet" ve "itidal"dir. Mutedil olmak, ölçülü ve dengeli davranmak, uçlardan kaçınmaktır. Uçlardan kaçınarak istikamet üzere olabilmek (yani ifrat ve tefrit arasında vasatı bulabilmek) fıtratın belli değerler ve kurallar ile kontrol altına alınmasını gerektirir.

İnsan yaratılış gereği en kötü ile en iyi arasında tercih yapabilecek geniş bir yeteneğe sahiptir. Fıtratın "en"ler arasındaki bu tercih serbestisi belli değer ve kurallarla sınırlanmıştır. İşte doğru yolda ilerlemek fıtratın iradeyle yön verilmesini, akıl tarafından dizginlenmesini gerektirir. Vasat üzere olmak ahlaki bir meziyet ve huydur, ancak bu meziyete ulaşmak için aklın ve iradenin gözetimi şarttır. Güzel huylarına rağmen Meleklerin derecesinin sabit kalması böyle bir tercih serbestisine sahip olmamasındandır. O halde ahlakın murat ettiği mana ve maneviyata giden yolda aklın rolü çok kritiktir.

Ahlakı akıl ve bilim dışına itmeye çalışanların yanlışları siyaseti değerden yoksun bırakırken; ahlakı akıl dışında kurmaya çalışanların yanlışları da siyaseti bilgiden mahrum bırakmıştır. O halde işe ahlakın insan iradesi ve aklıyla gidilen bir süreç olduğunu tespit ederek, yani bu ikisi arasındaki bağı kurarak başlamak gerekiyor.

Değerden azade bir siyasetin ulaştığı yolsuzluktan da, bilgiden mahrum siyasetin ulaştığı sığlıktan da kurtulmanın yolu "akılla yoğrulmuş ahlaklı bir siyaset"tir.


29 Ağustos 2004
Pazar
 
YALÇIN AKDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED