AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
G Ü N D E M
'Birinci sınıf vatandası neden azınlık yapalım?'

AB'nin Kürtler ve Aleviler konusunda 'kraldan çok kralcı'davrandığını söyleyen Prof. Günuğur, "Türkiye, bir bütün olarak AB'nin yararına. Onları neden azınlık yapalım" dedi.

İlerleme Raporu'nda Kürtler ve Alevilerin azınlık olarak ima edilmesi gerginlik yarattı. Türkiye'de kimi çevrelere göre AB Türkiye'yi bölmek istiyor. Ne düşünüyorsunuz? Bölünmüş Türkiye'den AB'nin ne tür bır çıkarı olabilir?

AB'nin böyle bir niyeti yok, onun için çıkarı da yok. AB bir bütünleşme hareketidir, bu bütünleşme hareketi bölme değil, aksine birleştirme hareketi. Dolayısıyla, Türkiye'nin bölünüp parçalanmasında Avrupa Birliği'nin bir çıkarı olamaz. Türkiye jeostratejik konumu nedeniyle Avrupa için vazgeçilmez. Başka nedenlerle değil. Türkiye'nin gücü birliğinden geliyor ve Avrupa'da bu birliği kormasını istiyor. İnsan hakları boyutundan baktığınızda da Kürtlerin ve diğerlerinin haklarını kullanmasını istiyor. Fransa'da Korslar, Basklar, İspanya'da Andaluslar ve Katalonlar çoğunluğa karşı nasıl korunuyorsa, burada da o kültürel kökenlerini kaybetmemeleri için onların her türlü haklarından yararlanmaları öngörülüyor. Bölmek parçalamak, bir paranoyadır.

'Lozan tapu senedimiz'

Avrupa azınlık kavramına 'kültür ve etnik' anlamda bir tanım koyarken biz Lozan'da dini bir kriter koymuşuz. Bu durumda bizim azınlık tanımımızın değişmesi mi sözkonusu olacak?

20 milyonluk bir Türk nüfusundan sözediliyor Türkiye'de. Ayrıca karışmış Kürt-Türk aileleri var. Şimdi 20 milyona azınlık dersen bu ülkede çoğunluk bulamazsın. Türkiye'de kimsenin bilmediği bir konu var. Azınlıka ilgili uluslararası platformda bir tanım var. Orada diyor ki, "uluslararası antlaşmalarda azınlıklarla ilgili verilmiş olan tanımlar ve doğrulamalar hukuki varlığını sürdürecektir" diyor. Avrupa Konseyi bünyesindeki konvensiyonda söyleniyor bu. Uluslararası antlaşmalardaki tanımlar farklıdır diyorlarsa bu bizim Lozan'daki tanımı muhafaza edebileceğimiz anlamına gelir. Lozan bizim uluslararası tapu senedimizdir. Üstelik gerek Aleviler gerekse, Kürt topluluklar şu anda azınlık değil de birinci sınıf vatandaşken dönüpte azınlık gibi görmek istemiyorlar kendilerini. Avrupa, kraldan fazla kralcılık yapıyor.

Avrupa temsilcileri İstanbul ve Ankara'yı ziyaret ettikten sonra mutlaka Diyarbakır'ı da ziyaret ediyor. Bunun nedeni ne olabilir?

Bu çok net. Adamlar diyorlar ki 'Kardeşim ben seni bünyeme alacağım.Tam üye yapacağım. Acaba gerçekten bölgesel farklılıklar var mı? Orası hakikaten çok mu kötü durumda, bir gideyim göreyim" diyor. Gidip görsünler, gitmekle yollar aşınmaz.

Bunda ulusalcıların anladığı gibi korkulacak birşey yoktur diyorsunuz...

Ulusalcıların tuhaf bir paranoyası var: "Biz bölündük, parçalandık, oraya gidip Kürtlerle görüşürlerse Kürtler önce otonomi arkasından bir bağımsız devlet taleb edecekler..." Şimdi siz kalkıp gidip Basklarla konuşsanız bunda bir sakınca olabilir mi, hatta otonomi isteyenlerde çıkar. Ne olcak ki? Önemli olan burada devletin politikasıdır. Kimsenin Türkiye'nin üniter yapısını bozması sözkonusu değildir. Biz bu yapıyla AB'ye gireceğiz.

İnsan haklarından da sınandığımız bir dönemde Kızıltepe'de talihsiz gelişmeler oldu, bu süreci nasıl etkiler?

Avrupa bizi bizden daha iyi takip ediyor. Bu olay çok kötü oldu, hele böyle bir kritik dönemde. Türkiye'de bazı güçler var. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için biz çalışırken, işler rayına girdiği anda bir şeyler çıkartıyor. Kasten mi yaptırılıyor diye düşünüyorum.

Buna benzer olaylar olabilir mi?

Olabilir... bunlar bizi yoldan çeviremez. Bunlar Avrupa'da da oluyor. Almanya'da Türkler'in evleri yakıldı, gördük. Yeter ki organize bir aksiyonla karşı karşıya kalmayalım.

Organize bir aksiyonla karşı karşıya kalma ihtimalimiz var mı?

Olabilir bu süreç içerisinde bir askeri müdahale olursa zaten her şey orada durur.

6 Ekim'de Avrupa Birliği'nin Türkiye İlerleme Raporu açıklandığında en en fazla dikkati çeken Kürtler ve Alevilerle ilgili bölümler oldu. Açık ve net olmamakla birlikte Kürtler ve Aleviler için "azınlık" imalarında bulunulmuştu. Kürtler için etnik Aleviler için ise "dini inançları" bakımından azınlık imasında bulunulması en fazla da bu iki kesim tarafından tepki gördü. Azınlık iması her iki kesimden de pek az taraftar buldu.

17 Aralık'taki AB Zirvesi'nde Ankara, tam üyelik için Türkiye'ye müzakere tarihi vermesini bekliyor. Hem AB yetkilileri hem de Türk yetkililer, 17 Aralık randevusu için yoğun bir diplomasi trafiği başlatmış durumda. Dün Ankara'da resmi temaslarına başlayan Avrupa Parlamentosu (AP) Josep Borrell'in ziyareti de bu çerçevede gerçekleşen bir ziyaret.

17 Aralık randevusu için baş döndürücü bir traiğin yaşandığı dönemde Kızıltepe'de kamyon şoförü Ahmet Kaymaz ile 12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın "yargısız infaza" uğradığı iddiaları, görüşmelerin üzerine bir kabus gibi çöktü. Olayın, AB karşıtlarının bir kompolosu olduğunu savunanlar da oldu.

İşte tüm bu gelişmeleri, AB sürecinde önemli bir işlevi yerine getiren Türkiye AB-Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Günuğur'a sorduk. Prof. Günuğur, müzakere sürecine hükümet nezdinde önemli katkı sağlayan isimlerden biri. Günuğur da, Kızıltepe'deki olayların Türkiye'nin AB sürecini kösteklemek isteyenlerce kasten yapılabileceğini söyleyenlerden.

En kötüyü her zaman düşünürüm

Üyeliğin askıya alınma ihtimali var mı?

Ben en kötü ihtimalleri düşünüyorum. Onun için müzakare sürecine 'opened' diyor Avrupa. Açık tutuyor sonucunu. "Askıya alırım" diyor. Şimdi referanduma sunulacak bir Avrupa Anayasası hazırladılar. Onun içinde şöyle bir şey var; eğer bir devlette insan hakları sürekli olarak ihlal ediyiyorsa o üye devletin üyeliği askıya alınır.

Türkiye'den çekinceleri var ama...

Evet, çünkü anayasaya koydukları bir hükme göre karar alma sürecini çifte çoğunluk esasına dayandırdılar. Bu şu anlama geliyor; nüfusu kalabalık devletlerin oyları daha önemli olacak. O zaman Türkiye'nin 80 milyonu AB içinde rahatsızlık yapıyor. Fransa'nın nüfusu azalıyor çünkü. Avrupa Parlamentosu'nda bize 80 sandalye verilecek, bu sandalyeler diğer üyelerin sandalyelerinden eksiltecek. Bu da Avrupa'nın patronunu Türkiye yapacak, bize yedirmek istemiyorlar açıkcası.

O zaman Türkiye'nin tam üyeliği dünya tarihinin akışını değiştirecek?

Kesinlikle değişir. Ben Avrupalılara şunu söyledim. Avrupa uluslararası olayları izleyen bir seyirci mi olmak istiyor yoksa politikayı belirleyen aktör mü olmak istiyor? Buna karar verin kardeşim dedim. Eğer siz sadece seyirci olmak istiyorsanız buyrun yolunuza devam edin dedim. Eğer aktör olmak istiyorsanız o zaman beni içine alacaksın kardeşim. Benim uluslararası platformdaki rolüm, Litvanya'ya Estonya'ya Macar'a benzemez.

Pekiyi, ne olacak şimdi?

Bizden vazgeçmekte istemiyorlar, çekiniyorlar da. Özel statü diyorlar. Ben de diyorum ki, "yok öyle kardeşim!" Bekliyoruz bakalım ne olacak, hep birlikte göreceğiz.

  • FATMA DURMUŞ / İSTANBUL



  • 4 Aralık 2004
    Cumartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED