Önceki gün cezaevi anılarını Rıfat Yörük'ten aktardığımız Hakan Albayrak, Vadi Kitabevi'ndeki sohbetinin ikinci bölümünde ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri yorumladı.

Yazdığı bir makale yüzünden altı ay cezaevinde yatan, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurma hakkını kullanmayan yazar, sebebini soran bir okuyucusuna şunları söyledi:

"Bu mahkemeye bilerek başvurmadım. Zira 'bütün insanlara adalet dağıtan bir Avrupa' imajına katkıda bulunmak istemedim."

Felluce direnişine de değinen Albayrak, Bağdat'ın düştüğü ve Irak Ordusunun tamamen teslim olduğu günlerde Almanya'nın en büyük Ortadoğu Uzmanı Peter Scholl-Latour'un "bu kolay zafer kimseyi yanıltmasın. Asıl direniş henüz başlamadı.

Zira Irak halkı Saddam için ölmez. Ancak Allah için ölür. Saddam aradan çekilirse gerçek direniş başlar" dediğini hatırlattı.

Hakan Albayrak, "Araplar, Türkleri arkadan vurdular" söylemine karşılık da şunları belirtti: "Osmanlıya karşı Arap İsyanı dedikleri şey marjinal bir hadiseydi. Bunu ayrıca uzun uzun konuşmak lazım. Fakat bunu iddia edenlere kısaca şunu söylemek isterim: Diyelim ki öyle... Peki Arap düşmanlığı yaptığınız kadar, niye Frenk düşmanlığı yapmıyorsunuz? Üstelik Frenkler hem önden hem arkadan vurdular ve vurmaya devam ediyorlar."

Albayrak, sohbetini şöyle tamamladı: "İnsanlar ve milletler kimi zaman yenilebilirler. Yenilgi doğaldır ve ayıp değildir. Asıl ayıp, yenilgiyi içselleştirip kurumsallaştırmaktır."

KÜTÜPHANELER KURULUYOR

Ara sıra yurdumuzun bir köşesindeki okulundan kitap talebi gelir. Biz de sizi haberdar eder, elinizdeki kitaplardan uygun olanları göndermenizi isteriz.

Bir defasında uzaklarda bir okulun kütüphanesine tahminlerin üzerinde kitap ulaştığını öğrenince hem çok mutlu olmuş, hem de çok şaşırmıştım. Öğretmenden gelen ve içinde "altı bin kitaplık bir kütüphanemiz oldu" cümlesi bulunan mektubu hala saklarım.

Bugün de Adilcevaz'dan gelen kitap talebine ilgisiz kalmayacağınız ümidi içindeyim.

Cumhuriyet İlk Öğretim Okulu öğretmenleri Önder Kapucı ve Zülfikar Erkol, 1. ve 2. kademe kitaplara ihtiyaç duyduklarını belirtiyorlar.

Adres: Cumhuriyet P. İ. Ö. Okulu, Adilcevaz, Bitlis.

ÇÖP TORBASI

Dalgınlık, çok nadir rastlanan bir konu değil; herkesin başına gelebilir zaman zaman.

Ne var ki şimdi okuyacağınız türden dalgınlık örneği pek azdır.

Gazeteci dostumuz sabah evden çıkarken, eşi eline siyah bir poşet tutuşturur.

"Akşam çöpü dökmeyi unutmuşsun, geçerken şunu bırakıver."

Bizim eleman Yenibosna'dan yola çıkar.

Kafası o derece meşguldür ki, elindeki poşetle otobüse biner.

Cağaloğlu'na kadar gelir, arada vesait değiştirmiştir üstelik. Gazetedeki odasına geçer oturur, işine başlar.

Akşama kadar çalışır.

Çıkmak üzereyken, servis arkadaşları "torbanı unuttun" demese, farkına varmayacaktır.

Yüzü kızarsa da kimseye belli etmeden poşeti ilk rastladığı çöp variline bırakır.

"Neyse ki" der kendi kendine "aynı poşetle eve dönmedim, günün sonunda olsa bile ondan kurtulmayı başardım."

İnsan böylesi bir olayı yaşadığı anda çevresi tarafından fark edilmesini istemez ancak üzerinden zaman geçtikten sonra arkadaşlarına rahatlıkla anlatabilir.

ÇITÇITLI GELİYOR

Paradan sıfır atılınca, kredi kartları kullanım miktarı artacak. Ayrıca bozukluk denen madeni paralar da şimdikinden daha çok yer alacak hayatımızda. Kumbaralar tekrar devreye girecek.. Özellikle kadınlar, bozuk paraları taşımak için çoktan unuttukları küçük el çantalarını taşımaya başlayacak. Çanta imalatçıları, bozuk paralar için şimdiden çıtçıtlı, fermuarlı modeller üzerine eğilmiş bile.

SEMTLERE GÖRE DUALAR

Bölgelere, şehirlere hatta semtlere göre duaların çeşitlenebileceği aklınıza gelmiş miydi hiç?

Açık söyleyeyim, benim gelmemişti. Hüseyin Akın'ın "Semtlere Göre Dualar" kitabını görünceye kadar böyle bir farklılığı düşünmemiştim bile. Arka kapağındaki tanıtım yazısı "Duada aslolan samimiyet ve içtenliktir" diye başlayan kitabın içine baktığımızda, samimiyet ve içtenliğin yanı sıra, biraz mat, biraz rock tarafları olduğunu da fark ediyoruz.

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu