AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yavuz Baydar'ın cevabı

Konunun peşini ben bıraksam, o benim peşimi bırakmıyor. 'Konu' Milliyet'te çıkan bir haberin gazetenin 'okur temsilcisi' Yavuz Baydar'ın ayrılmasına kadar varan bir süreci başlatması... Ben "Neden?" diye sordum her zamanki saf merakımla, ardından açıklamalar sökün etti.

Her ne kadar bir gazete ve birkaç gazeteci ile ilgili görünse de, konunun bu sütuna yansıyan boyutları, yazıları birbiri ardına okuyacaklar için uygulamalı bir 'basın etiği' dersi yerine geçebilir. Bir haber nasıl işlenir? İtiraz alan, yalanlanan bir haberi değerlendirmenin kıstasları ne olmalıdır? 'Okur temsilcisi' yayın yönetmeni ile okur arasında kaldığında hangi güdülerle hareket etmelidir?

Bu soruların cevabını yazılarımızdan çıkartabilirsiniz...

Dün, burada yayımlanan Milliyet yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'ın açıklamalarına Yavuz Baydar'dan cevap geldi. Konu gazetelerin tüketicisi olan okurlar açısından ilginçlik taşımaya devam ediyor. Henüz sıkılmadığınızı tahmin ettiğim için konuyu yine buraya taşıyorum.

Dizilerde başa dönüp hatırlatma âdeti var ya, ben de öyle yapayım: Konu Fikret Bila imzalı bir haber ve ardından başlayan tartışmalarla ilgili. Haber, ABD dışişleri bakanlığında Türkiye ile ilgili bir toplantı yapıldığına dairdi. Toplantıya dördü ABD'li beş uzman katılmış ve Ak Parti hükümetinin belli konulara nasıl yaklaştığı konuşulmuştu. Okuduğunuzda, 'uzmanlar' ve Ak Parti hakkında hiç de hoş şeyler düşünmeyeceğiniz bir haberdi.

ABD'nin Ankara büyükelçiliği "Böyle bir toplantı yapılmadı" diye tekzip etti haberi, katıldıkları ileri sürülen dört uzman da toplantıdan habersiz olduklarını ilân ettiler... Milliyet okur temsilcisi de konuyu ele aldı ve haberi 'sorunlu bulduğunu' anlattı.

O okur temsilcisi artık Milliyet'te değil, Milliyet'in yayın yönetmeni ise manşete taşıdığı o haber için hâlâ "Doğru'' diyor... Mehmet Yılmaz'ın açıklamalarını iki gün boyunca burada okudunuz, şimdi de Yavuz Baydar'ın ona cevabını aktarıyorum:

"Köşenize taşıdığınız konuyla ilgili olarak birkaç noktaya açıklık getirmek istiyorum.

"Konuştuğunuz kişinin bilgisi ve rızası olmadan telefon konuşmalarını banda kaydetmek TCK'nın ilgili maddelerine aykırıdır. Bu kayıtlar kanıt olarak kullanılamaz, bu yöntem meslekî açıdan muteber sayılamaz. Nitekim, yasal kaygılardan ötürü gazeteciler arasındaki haklı hassasiyet giderek artmaktadır.

"Milliyet'in haberine tek başına kaynaklık eden kişi hakkında, haberi yalanlayan bir kişinin başvurusu üzerine, bağlı bulunduğu Utah Üniversitesi'nde ciddi ve kapsamlı bir soruşturma başlatılmıştır. Çünkü yalan bilgi vermek veya kamusallaşmış bir bilgiyi saklamak akademi çevrelerinde ahlâkî bir ihlâl sayılmaktadır. Ayrıca, söz konusu kaynağın son zamanlarda çevresine 'Milliyet'in bu haberi yalandır' türü sözler sarfettiği de bilinmektedir. Bu da herhalde olsa olsa Milliyet'in sorunu olmalıdır. Tek bir kaynağa kayıtsız şartsız güvenmenin bedeli böyle bazen ağır olabilir.

"Milliyet genel yayın yönetmeninin 'IPI Yönetim Kurulu Baydar'ın müracaatını gündemine almaya gerek bile görmedi' ifadesi bir hatayı, bir de çelişkiyi ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir 'müracaat' değil, Dünya Ombudsmanlar Örgütü'nün (ONO) IPI'ya doğrudan protestosu söz konusudur. Ayrıca IPI direktörü, bana, 'Konuyla ilgili olarak Milliyet yönetiminin görüşünü beklediğini, konunun bundan sonra gündeme getirileceğini' bildirmiştir.

"Temel gazetecilik ilkelerine bakarak, bu haberi 'yalan' veya en azından 'sorunlu' görmek 'Amerikalılardan daha çok Amerikalı gibi davranma hevesi' ise, o zaman aramızda bir hayli yüksek sayıda 'Amerikalı' gazetecinin bulunduğu (!) gerçeğini de bu açıklamaya eklememe izin verin. Bu mantığa göre sadece onlar değil, Ruslar, Rumlar, İtalyanlar, Almanlar, Iraklılar vs de sektörümüzü istilâ etmiş bulunuyor!

"Benim gerek Milliyet, gerekse CNN Türk ile ilişkimin kesilmesine sebep olan esas gelişmenin ne olduğu konusunda saygın ve güvenilir çok sayıda meslektaşım arasında hem yeterli ölçüde bilgi vardır, hem de bu bilgilere dayalı çok net bir 'vicdanî kanaat' oluşmuş durumdadır. Bu nedenle olağanüstü bir gönül rahatlığı içindeyim. Haksızlığa mâruz kalmış her insanın buna karşı çıkma gibi bir uygarlık hakkını taşıdığına inanıyorum ve bunu herkesin anlayacağını sanıyorum. Bu karşı çıkışın 'kuruma zarar vermek', 'bilinçli saldırı' safsatalarıyla ilgisi yoktur. Kurumlara neyin zarar verdiğini de burada kimseye öğretecek değilim.

"Milliyet'teki okur temsilciliği konusunda önemli bir nokta, 'ombudsman çalışma kuralları'nın olmamasıydı. (O nedenle DMG Yayın Konseyi'nin '...ombudsmanlık görevinin gerekleriyle bağdaşmadı' iddiası havada, dayanaksız kalmaktadır. 'Herşey her zaman iyi niyetle yürüyecektir' diye bir kural olamaz. Bu konuda en sağlıklı adım, şimdi Sabah gazetesi tarafından atılmış ve Sabah ile Okur Temsilcisi arasında kapsamlı bir 'Çalışma Kuralları' metni üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Hem köklü bir kurumsallaşma için, hem de köşelere konu olan keyfî davranışların önünü kesecek nitelikte 'oyun kuralları'nın taraflarca bilinmesi için...

"Konu benim için artık kapanmıştır. Akılcı bir yargıç olarak 'zaman' kimin haklı, kimin haksız olduğunu elbette gösterecektir."


4 Aralık 2004
Cumartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED