AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Afetin ne kadar uzağındayız?

Doğa karşısında insan ne kadar aciz! Bu tür afetler adeta insana sadece "insan" olduğunu hatırlatıyor.

Toplumsal, bireysel, siyasal, ekonomik farklar bir anda ortadan kayboluyor.

İnsanın doğayı dönüştürmek için attığı adımların onlarca yıllık teknik, teknolojik sonuçları bir çırpıda berheva oluyor.

1999 Ağustos depremi ülkede yaşadığımız bu tür son büyük felaketti.

Pazar günü Güney Asya'dan gelen son 40 yılın en büyük depremi haberi ise, daha şimdiden 25 bin civrarındaki can kaybıyla tüyler ürpertti.

Açık sularda, deniz altında meydana gelen depremin bölgedeki birbirine binlerce kilometre uzaktaki 9 ülkeyi birden vurması, vurgunun depremin oluşturduğu dev dalgalarla meydana gelmesi, kıyı şeritlerinin yerle bir olması gerçekten dehşet verici…

Milyonlarca ton suyun ani olarak yüzeye itilmesiyle oluşan dev dalgaların depremden birkaç dakika sonra Endonezya'yı, 1 saat sonra Tayland'ı, 2,5 saat sonra 1600 km uzaktaki Hindistan ve Sri Lanka'yı, ardından Afrika'nın doğu kıyısındaki Somali'yi vurmasıyla, doğanın gücü, insanın bu güç karşısındaki aczi sıradan bir insan tarafından tasavvur edilebilir boyutların ötesine aşıyor.

Her afet akla önlem, ön uyarı sorularını getirir.

Benzer sorular şimdi de soruluyor.

Hint Okyanusu'nda gelgit dalgalarını izleyecek bir sistemin olmaması, bu eksiklik nedeniyle tehdidin boyutlarının hesaplanamaması binlerce insanın hayatına mal olmuş görünüyor.

İnsanoğlu neslini doğayı dönüştürebildiği ve ona karşı tedbir alabildiği için sürdürdü, sürdürüyor.

Bu sadece insanoğlu için değil, farklı insan toplulukları için de geçerli…

Biz derinden bilen ve hisseden insan topluluklarından biriyiz…

Bu ülkede yaşayan her kişi, özellikle İstanbul ahalisi her depremi kendi yaşamışcasına derinden hissediyor. Bunun nedeni sadece dünden kalan acı anılar değil, belirsiz bir yakın gelecekte, özellikle Marmara bölgesinde benzer bir felaketin bekleniyor olması…

Dünyada yaşanan her büyük sarsıntı ya da Türkiye'de oluşan her küçük sarsıntı, Marmara depremi korkusunu alevlendiriyor.

Ne var ki bu alevlenme yazılı ve görsel basının yeni tartışma sayfalarını oluşturmanın ötesine geçemiyor.

Çaplı, sistematik tedbir alma çabasının hala çok uzağındayız.

Hastahane ve okullar gibi resmi kurum binalarında yapılan elden geçirmeler ve planlama-tespit çalışmaları dışında elle tutulur bir gelişme, bir çaba yok.

Ne insanlar tehlikeye karşı duyarlı ne kamu zorlayıcı tedbirler peşinde…

İnsanın hayatına, çevresine, insanı kuşatan doğa koşullarına yönelik düzenleyici, zorlayıcı yatırım, adım ve tedbirlerin düzeyi bir siyasi düzenin niteliğini açığa koyan temel özelliklerdendir. Devlet-toplum, birey-devlet ilişkilerinin hizmet ve insan merkezli olup olmadığını gösteren en önemli unsurlardan birisidir.

AB yolunda ilerleyiş, ekonomik göstergelerin iyiye gitmesi, sistemin demokratikleşme hattına girmesi bu tür asli siyasi konularda değişimi hareket geçirmek için yeterli olmuyor.

Toplumsal duyarlılıklar kendilerini makro, rejime, güce ilişkin siyasi çerçevelerden koparıp kentsel, bireysel, çevresel sorunlara henüz yönelmiş değil. Bu konuda diğer siyasi konulardan daha baskın, daha belirleyici, toplumun farklı katmanlarını içinde barındıran talepler yumağı oluşmuş değil…

Elbet bir gün onlar da olacak…

Umarız büyük afetler gelip bizi daha önce yakalamaz….


28 Aralık 2004
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED