AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K R O N İ K  M E D Y A
'Casa'lar temiz', basın felç!

Netameli işlere bulaştığı iddia edilen askerlerle ilgili haberleri gözlerden ırak bir yerlere gönderme, mümkünse görmeme diye özetleyebileceğimiz "Hassas sorunlar gazeteciliği"nin günümüzdeki durumuna bakıyorduk... Demiştik ki, bugünlerde gazeteleri dolduran "yolsuzluk", "toplu mezarlar" haberlerini "iyi bir gelişme" olarak görün ama ihtiyatı da elden bırakmayın, tornistan her an mümkündür. Tıpkı "Casa askeri uçakları"nın yol açtığı kazalar ve ölümlerle ilgili haberlerde olduğu gibi...

2001 yılının mayıs ayı başlarında peş peşe gelen "CASA askeri uçak kazaları", sipariş verilip satın alındığı yıllarda yoğun eleştiriler almış bu uçaklarla ilgili olarak basında yeni bir eleştiri dalgası başlattı... Kazalarda ölen askerlerin sayısının 40'a yaklaşması, tartışmanın bir tarafında askerlerin bulunmasına rağmen konunun günlerce gündemde kalması sonucunu doğurmuştu...

Alışılagelmiş bir durum değildi; gazeteler konuyu her yanıyla deşiyor, hesap sorulmasını istiyorlardı. Gazeteci Nezih Tavlaş'ın 1990'da yayımlanan "Casa Olayı, Bir Alternatif Skandal Önerisi" başlıklı kitabı yeniden keşfedilmiş, içindeki bütün bilgiler "özgürce" sayfaları süslüyor, rüşvet ve sumen altı iddiaları peşpeşe geliyordu... İşte o günlerin yayınlarından minik bir seçme:

"SUMEN ALTI RAPORUN SAHİBİ DE SÜRÜLDÜ… Uçak mühendisi K. K., tam 50 CASA uçağının üretiminde görev aldı. Ancak 'CASA'lar Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacını karşılamaz' raporunu yazdıktan 1 ay sonra kendini Eskişehir'de buldu." (Milliyet, 20 Mayıs).

"RÜŞVET KUŞKUSU… Ankara eski Milletvekili Tevfik Koçak, 1990'da CASA ihalesiyle ilgili verdiği önergenin, imzası taklit edilerek geri çekildiğini bildirdi. Şimdi başkentte şu soruya yanıt aranıyor: 'Önergenin çıkarılması için Çankaya'da ev teklif edilen milletvekili oldu mu?" (Derya Sazak, Milliyet, 20 Mayıs)

"BİR DENİZ HAVACI PİLOTUN İSYANI: 'CASA'lar domates bile taşıyamaz… Bırakın deniz karakol uçağı olabilmeyi, domates taşımaktan aciz bu uçağı bize uygun gördüler.'" (Milliyet, Fikret Bila, 21 Mayıs)

"İMZAYI KİM ATTI… 1989 sonlarında SHP'li Tevfik Koçak'ın CASA'larla ilgili verdiği soru önergesinin, sahte imzayla geri çekildiği belirlendi. (…) Belgedeki imzayı, o dönem milletvekili olan Mustafa Sarıgül'ün attığı iddia ediliyor." (Hürriyet'te 1. Sayfa haberi, Emin Çölaşan, 22 Mayıs).

"KARA KUTU… Star, 38 şehit askerimize mezar olan CASA'nın 'kara kutu'sunu buldu ve konuştu. İnciser hanım, 'Devlet beni korursa ilgili makamlara bildiklerimin hepsini anlatırım' diyor ve şunları ekliyor: 'O yıllarda Zeynel Bey, gariban bir kimya mühendisiydi. Yanımdan ayrılmazdı… Ercan Vuralhan'dan randevu aldığım zaman sevinçten uçuyordu. Uçak satışından sonra ise büyüdükçe büyüdü. Şimdi ünlü bir işadamı…"

"FAZLADAN 7 CASA ALINACAK… CASA'lar deniz karakol uçağı olarak uygun değildir raporlarına rağmen, yeni uçak alımlarına devam ediliyor. Deniz Kuvvetleri, 'Uzun Ufuk' adlı yeni projeyle, sipariş edilen CASA sayısını 9'dan 16'ya yükseltti." (Fikret Bila, Milliyet, 23 Mayıs)

"KARANLIK OLAY CASA... Sevgili okuyucularım, CASA'da işler karışık! İş bitirici ANAP'lı Ercan Vuralhan, komisyoncu ANAP'lı Zeynel, İspanya'ya gidip CASA ile doğrudan görüşen Turgut ve Semra Özal, verilip çekilen önergeler, sahte imzalar, ricacı bakanlar, karşılıklı suçlamalar ve dönen rüşvetler… Ah, bir de Semra, Ercan ve Zeynel konuşsalar! Bir şeyler olmuş da, acaba neler olmuş! Bu pisliğin içerisinde, ortada 38 şehit var. Bilinen tek şey bu!" (Emin Çölaşan, Hürriyet, 24 Mayıs)

'SÜNGÜLER DÜŞECEK Mİ'?

Biz o günlerde basının tutumuna bir yandan alkış tutarken bir yandan da kuşkularımızı belirtmekteymişiz... Bu ikircikli tutum, Genelkurmay'ın açıklama yapacağı duyurulduğunda Medyakronik'e şöyle yansımış:

"Üst üste gelen CASA faciaları, basında ilk kez şahit olduğumuz bir yayıncılığa vesile oldu. İlk iki günkü 'şehit magazini'nin ardından gazeteler, ordunun da taraf olduğu bir meselede 'her şeyi' deşen bir yayıncılık çizgisi izledi ve izlemeye devam ediyor. Ama bir kuşkumuz var: NTV, bugün (22 Mayıs) Genelkurmay Başkanlığı'nın düşen uçaklarla ilgili bir açıklama yapmaya hazırlandığını duyurdu. Merak ediyoruz, acaba basın, o açıklamadan sonra da süngüyü dik tutmaya devam edecek mi?"

Merakımızı ancak bir hafta sonra giderebilmişiz, çünkü beklenen açıklama ancak 29 Mayıs'ta yapılmış. Genelkurmay, CASA'larla ilgili sistematik bir problem olmadığını, kötü hava koşulları ve buzlanmanın bu gibi sonuçlara yol açabileceğini açıklamış ve eklemiş: "CASA uçaklarıyla ilgili haksız eleştiri ve yorumlar, Türk Savunma Sanayii'ne de zarar veriyor."

VE 'AÇIKLAMA'NIN HABERİ

Gazeteler, günlerce deştikleri meseleyle ilgili olarak gelen "yok bi şey" açıklamasını gayet "objektif" başlıklar ve haber içerikleriyle vermişler, bunları da şöyle "not etmişiz":

Hürriyet: "Genelkurmay: CASA'lar güvenli…"
Star: "CASA uçuşları kısıtlanmadı…"
Radikal: "CASA'larda hata yok…"
Sabah: "CASA'lar uçuşa devam edecek…"
Milliyet" "CASA'lar kötü havadan düştü…"
Akşam: "Genelkurmay: CASA'lar temiz…"

İşte hepsi bu... "Açıklama"dan sonra CASA haberlerinin bıçakla kesilmiş gibi yok olduğunu söylemeye gerek var mı? (A.G.)

YARIN: Akkise'deki Jandarma baskını... "Normal" gazetecilik hangi aşamada hizaya girdi?


Şimdilik 'küçük' basında: Eski komutanla ilgili yeni haberler

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu'nun Kulp ilçesinde geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkarılan toplu mezardan sorumlu tuttuğu Bolu Komando Tugayı'nın eski komutanı Tümgeneral Yavuz Öztürk'le ilgili yeni iddia-haberler var... Dünkü (27 Aralık) Gündem ve Birgün'den aldık haberleri... Biliyorsunuz, Umur Talu da bir vesileyle yazmıştı, bu tür haberler önce "küçük basın"da yer alıyor, sonra "büyük basın"ın gündemine giriyor. Önümüzdeki günlerde oralarda da okumanız kuvvetle muhtemel son haberleri aktarıyoruz:

Gündem (27 Aralık): "SİCİL KABARIYOR... Lice Cumhuriyet Savcılığı kayıtlarına göre Bolu Komando Tugayı'na bağlı birlikler, 7 köylüyü diz çöktürüp kurşuna dizdi... Yavuz Ertürk'ün 1993-1995 yılları arasında komutanlığını yürüttüğü Bolu Komando Tugayı'nın (BKT) işlediği insanlık dışı olaylar zincirine yeni bir halka daha eklendi. BKT'nin bu kez de, Lice ilçesine bağlı Yolçatı köyünde 7 köylünün infaz edilmesi olayına karıştığı ortaya çıktı..." (Yerimiz dar, tanıklıklara giremiyoruz, ama belirtelim: Haber, olaylardan sonra hazırlık soruşturması başlatan Lice Cumhuriyet Savcılığı'na verilen bir şikâyet dilekçesine dayanıyor -Kronik Medya)

Birgün (27 Aralık): "SORUMLULAR YARGILANSIN... Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde ortaya çıkarılan toplu mezara yönelik tepkiler sürüyor. Ezilenlerin Sosyalist Platformu Galatasaray Lisesi önünde bir basın açıklaması yaparak, olayların sorumluluğunun Bolu Komando Tugayı'nda olduğunu ve sorumluların bir an önce yargılanması gerektiğini söyledi. Yapılan açıklamada şunlar dile getirildi: 'Mardin Kızıltepe'de küçük Uğur'un 13 kurşunla öldürülmesi üzerine TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun hazırladığı raporda, 23-24 Eylül 1994 tarihinde Tunceli'de yürütülen operasyonlarda aralarında 3 yaşındaki Dilek Serin'in de bulunduğu 7 köylünün ve onları aramaya çıkan bir köylünün kaybolduğu vurgulanıyor. Yine aynı raporda, o dönem bölgede görev yapan Bolu Komando Tugayı ve Tümgeneral Yavuz Öztürk'ün olayların sorumlusu olduğu belirtiliyor. Öztürk, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde ortaya çıkarılan ve 11 cesedin bulunduğu toplu mezarın da sorumlusudur."

KRONİK MEDYA'NIN NOTU: Her iki olayda habere konu olan köylü sayısının "yedi" olması kafanızı karıştırmasın... İki haberde iki ayrı olaydan söz ediliyor; olayların tarihlerine dikkat etmemiş olabilirsiniz diye söylüyoruz... (A.G.)


28 Aralık 2004
Salı
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED