AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Büyüme, verimlilik ve istihdam

2000 Kasım ve 2001 Şubat şoklarıyla Türkiye'nin yaşadığı en derin iktisadi krizi müteakip bugün ülkenin ulaşmış olduğu nokta, hakikaten kayda değer. Gelişmeyi, özellikle şehir merkezlerinde yaşayan vatandaşlarımız, bariz bir şekilde hissediyorlardır. Ancak baştan beridir ifade edilen bir durumun, yani söz konusu hızlı büyümenin geniş bir tabana yayılmadığı, işsizlik ve bölgesel farklılıkların arttığı iddiasının, bugün, aradan geçen onca zamana rağmen, büyük ölçüde devam ettiğini görüyoruz. Bu yıl bu konuda ancak cüzi bir düzelme söz konusu olabildi.

Yaşanılanlar, pek çoğumuz için hayli yadırganacak bir durumu ifade ediyor. Zira Türkiye'de büyüme bugüne dek hemen her zaman talep yanlı olmuş veya nüfusun geneline hızlı bir şekilde nüfuz etmişti. Nasıl oluyor da, yüzde onlarla ifade edilen bir büyümenin faydalarını, nüfusun ancak belli bir bölümü hissediyor, kalan kısmı sadece seyretmekle yetiniyordu?

Türk insanı bu tip bir büyümeden fazla haz etmemişse de, büyümenin yeni dinamiklerini ortaya koyması açısından son birkaç yıldır yaşadığımız tecrübe, Türkiye'nin düşük enflasyonda rekabet şansını yitirmeden ilerleme imkânlarını gösterdiği için oldukça önemli. Zira büyüme, büyük ölçüde emek verimliliği üzerine inşa edilmişti.

Verimlilik dediğimiz kavramı tam olarak ortaya koymak gerekiyor. Teknik açıdan bakıldığında verimlilik, bir sürecin girdileri ile çıktıları arasındaki oranı baz alır. Bu çerçevede girdileri ve çıktıları bir olan iki farklı süreci verimlilik kıstasına göre karşılaştırmak mümkün. Böylece iki süreçten hangisinin girdileri daha verimli kullanarak üretim sağladığını ölçebiliriz.

Öte yandan, Türkiye'de yaşanan süreci iktisatçılar, başta veri eksikliği gibi sebeplerden dolayı, daha ziyade emek verimliliği açısından ölçüyorlar. Kısmi verimlilik adını koyduğumuz bu kavram, çıktıyı sadece belli bir girdiye oranlayarak verimliliği ölçüyor. Sonuçta kısmi verimlilikte yaşanan müspet gelişmeler, esasında üretim sürecinin teknik açıdan daha verimli olduğu anlamını taşımıyor. Toplam verimliliğin düştüğü zamanlarda bile kısmi emek verimliliği artabiliyor.

Son birkaç dönemdir yaşadığımız büyümenin en önemli özelliği, emek kısmi verimliğindeki bir artış sebebiyle büyümenin istihdama birebir dönüşmüyor olması. Türkiye daha fazla mal ve hizmet üretiyor. Ama bunu daha fazla emek istihdam ederek yapmak yerine, aynı emek yapısını muhafaza ederek sağlıyor. Düşük enflasyonun hâkim olduğu ve artan rekabetin hataları affetmediği bir ortamda, işletmeler, geçmiş dönemlerde edindikleri kimi huylarından vazgeçiyor: Aynı işi, aynı vakitte bir kişi yapabilecekken, neden iki kişi istihdam edilsin?

Bu gelişmeyi, Devlet İstatistik Enstitüsü'nün imalat sanayi kısmi verimlilik endekslerinden takip etmek mümkün. 2002'nin ilk çeyreğinde 117 olan çalışan kişi başına kısmi verimlilik endeksi, 2004'ün üçüncü çeyreğinde 146'yı geçmiş durumda. Benzer şekilde 2002'nin ilk çeyreğinde 121 olan çalışılan saat başına kısmi verimlilik endeksi de, bu yılın üçüncü çeyreğinde 150'ye dayanmış vaziyette. Dahası artan makine teçhizat yatırımlarına nispetle, imalat sanayinde istihdam edilen emeğin miktarı çok az artmış.

Bu gelişmenin birkaç tabii sonucu var. Bunlardan ilki, başta da değindiğimiz gibi, üretim artışının istihdam artışına yansıma etkisi büyük ölçüde azalıyor. İkinci olarak, bu durum, özellikle ihracat yapan sektörlerde, TL'nin değer kazanmasına rağmen ihracatçının rekabette geri kalmamasına imkân sağlıyor. Nihayet verimlilik artışı, kapasite kullanımının artmasına rağmen, fiyat artışlarını frenliyor.

DİE verilerine göre, bu yılın üçüncü çeyreğinde verimlilik artışı hız kesti. Ancak bu durum, daha fazla istihdamın oluşmasından ziyade, toplam üretim artışının azalmasından kaynaklanıyor. 17 Aralık sonrasında, verimlilik artışının seyri, eğer şirketler emek politikalarında bir değişikliğe gitmezlerse, büyümenin seyrine paralel bir süreç izleyecektir.

Türkiye'nin artık eskisi gibi emek yoğun bir yapıya dönmesini bekleyemeyiz. Bu durumda işsizliğe çare, Türk mal ve hizmetlerine, özellikle dış piyasalarda, daimi bir talep oluşturarak, ülkede ölçek ekonomilerine geçişi temin etmek gibi gözüküyor.

Büyüme, eskiden olduğu gibi, artık her derde deva değil. Bunu herkesin anlaması gerekiyor.


28 Aralık 2004
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED