AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Belki böylesi daha iyi...

Bu, sonuncu ve en önemli uyarıydı CHP için. İstanbul Milletvekili Memduh Hacıoğlu'nun istifasından sözediyorum.

Hacıoğlu, "CHP merkez yönetimi, içine düştüğü krizi anlama gayretini gösterenleri dışlayarak parti içi demokrasinin işlemesini engellemektedir" diyor.

Haksız mıdır?

Sadece Mustafa Sarıgül değil, geçmişte "eşit koşullarda yarıştırılmalarına" izin verilmeyen Bedri Baykam, Zülfü Livaneli ve parti yönetimini antidemokratik bulan sair unsurlar da bu dışlama operasyonundan paylarına düşeni aldılar.

Hacıoğlu'nun eleştirileri "parti içi sorunları"yla sınırlı değil. Daha önemli gerçeklerin altını çiziyor.

Mesela?

Mesela şunlar: "Bugün geldiğimiz noktada CHP, değişimi kucaklamak yerine giderek daha fazla içine kapanmakta, Türkiye'yi dünyanın bir parçası gibi değil de 'özel bir köşesi' gibi algılayan ve öyle kalmasında ısrar eden yaklaşımları teşvik etmekte, genişlemek ve açılmak yerine 'küçük olsun ama benim olsun' anlayışıyla giderek daha fazla daralmakta; toplumun önüne somut projeler koymayı başaramadıkça her türlü popülizmi beslemektedir."

Daha önce kaç kez yazdım, hatırlamıyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse, yazarlığımı bir ölçüde "CHP eleştirilerine" borçluyum. Kendilerine müteşekkirim.

Bu defa isterseniz tane tane, basit cümlelerle gidelim.

Bir: CHP diye bir parti, herşeye rağmen hayatiyetini sürdürmektedir ama hiçbir zaman tek başına iktidara gelememiştir, bundan sonra da gelemeyecektir.

İki: CHP "solcu" bir parti değildir. Sosyaldemokrat bir parti hiç değildir. Devletin söylediklerini tekrarlayarak, statükoyu sahiplenerek solcu ve sosyal demokrat olunmuyor.

Üç: CHP Atatürk'ün partisi de değildir. İşçinin, köylünün, dar gelirlinin, küçük ve büyük burjuvazinin partisi olmayı da başaramamıştır.

Dört: Bu parti sıklıkla, "Cumhuriyeti kuran parti" olmakla övünmektedir. Bu hilaf-ı hakikattir. CHP, tamam, kısmen Birleşik Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'ndan neşet etmiştir ama, bildiğimiz "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"yle organik bir ilişkisi yoktur. Dolayısıyla, cumhuriyeti kuran parti değil, "devletin kurduğu parti"dir ve niçin tek başına iktidara gelemediğinin cevabı da bu olguda gizlidir.

Beş: CHP halkçı bir parti de değildir. Halka mesafe koyarak, halkın değer tercihlerine karşı savaşarak "halkçı" olunmuyor. CHP, tipik bürokratik bir partidir ve değişimi, içinde bulunduğumuz çağı, dünyanın gidişatını algılayamadığı için arkaik kalmıştır.

Altı: Bülent Ecevit'in "Köy-Kent" adını verdiği nostaljik uçmaları saymazsanız, Türk halkı bugüne kadar hiçbir CHP'li yöneticinin ağzından bir proje, bir plan, bir "kalkınma reçetesi" duymamıştır... Altında CHP'li başbakanın imzası bulunan bir tek köprü, bir tek otoyol, bir tek liman, bir tek baraj, bir tek havaalanı, bir tek fabrika bugüne kadar kaydedilememiştir...

Yedi: CHP darbeleri, muhtıraları, ara-dönemleri, sansürü, sıkıyönetimi çok sevmiştir. Hâlâ 12 Eylül Anayasası'nı savunmakta, bu Anayasa'nın bir ürünü olan YÖK'e sahip çıkmaktadır.

Bu liste, böyle "sekiz, dokuz, on" diye uzayıp gider...

Hulasa: Kemal Derviş'in söyledikleri işe yaramadı, Zülfü Livaneli'yi hiç dinlemediler. Hacıoğlu'nun uyarısını da dikkate almazlarsa yakın bir gelecekte CHP diye bir parti kalmayacak.

Belki de iyi olacak.


22 Haziran 2005
Çarşamba
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED