İçte ve dıştaki magma hareketleri, belki bir yanardağ patlamasına yol açacak basınç üretmedi ama gerilim havası doğurdu.

Erken gelen Cumhurbaşkanlığı tartışması, ABD ziyaretinin yansımaları, Ermeni soykırımının dışarıdan içeriye yansıyan etkisi, AB yolundaki adımlar, başörtüsü ve son olarak YÖK'ün meslek liseleri konusunda bu yıl da tutum değiştirmemesi, gerilim hattının hassas kavşaklarıdır.

Malum güç unsurları üzerinden gelişen trafiğin seyri, sistemin kendisinden kaynaklanan gerilimler konusunda bir tolerans sergileme niyeti taşımadığını da açıkça gösteriyor. YÖK'ün meslek liselilerin; dolayısıyla imam-hatiplilerin üniversiteye girişteki adaletsizliği düzelteceğine dair beklentinin de boş çıkması; iyimserlik havasını ve umudunu dağıtan bir gelişmedir. Yani, mutabakat ve empati yolları tahmin edilenden daha tıkalıdır.

Hal böyle olunca sorunların çözümünün tahmin edilemez uzunlukta zaman alacağı bellidir. Bununla birlikte sadece yöntem üzerindeki tartışmalar bile, çözüm blokunun sırtına büyük bir psikolojik ağırlık yükleyecektir. Ağırlık, büyük ölçüde iktidarın sırtına binecektir zira, yasağı veya sorunun koordinatlarını savunmak çözüm istemekten daha kolaydır. Bir başka ifadeyle, başörtüsünde veya AB ile ilişkiler sürecinin her hangibir ünitesinde adım atmak o ağır yükün altına girmeden mümkün değildir.

Öte yandan, oluşan gerilim atmosferiyle, hükümetin siyaset yapma biçimi arasındaki doğrusal ilişki bulunmaktadır. Genel olarak, problem üretmeden yol almayı hedefleyen, dolayısıyla da son derece dengeci bir politika benimseyen hükümet için böylesi gerilimler daha çok bloke olmak sonucunu doğurmaktadır: Ardından da sorun her neyse, onu zamana bırakmak ve ortalığın yatışmasını beklemek gelmektedir. YÖK'ün değiştirilmesinde izlenen ve ama sonuç alınamayan yöntem buna örnektir. Veya daha küçük bir örnek... Başbakan, kabine değişikliğine yönelik ısrarlı beklentilerin olduğu dönemde konuya el atmayıp, ardından konu neredeyse unutulmak üzereyken operasyonu gerçekleştirmiştir.

Gerilimle hükümetin icra yöntemleri arasındaki ilişkinin ortaya çıkardığı sonuç, gerginlik arttıkça çözümün zorlaşacağı çünkü, bir yöntem üretme imkanının bulunamayacağıdır.

Başörtüsü konusunda üniversitelere dayatılan tutumun temelinde de hükümetin bu refleksinin keşfedilmiş olması yatmaktadır. Şimdiye kadar görülmeyen uygulamaların, çözüm için zemin yoklandığı bir mevsimde ortaya çıkmasına tesadüf değildir. Yasakları korumak adına gergin bir savunma hattı oluşturmanın hükümet üzerindeki etkileri hesaba katılmaktadır.

Sadece başörtüsü değil, seçime 2 yıl varken Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yönelik başlatılan tartışmaların felsefesi de budur. Hükümet, Çankaya tartışmasına yönelik bir stratejik hazırlığı erken bulurken; sistem hükümeti bu hazırlığı yapmadan geriletmenin hesabını yapmaktadır.

Başörtüsünde mutabakat ararken hükümeti baskınla durdurma planı gibi, burada da en etkin silah gerginliktir.

Gerginlik, piyasaların makro dengelerinden, dış politikaya kadar sadece hükümet edene zarar veren, dolayısıyla karşıtları için elverişli bir silahtır. Yani, silah seçiminde bir tercih koyamadığı müddetçe hükümetin, muhataplarına aynı yöntemlerle cevap verebilmesinin her zaman bir sınırı olacaktır.

Elbette, mevcut tablo değiştirilemez bir veri değildir. Değildir ama gereği yapılmak şartıyla...

Muarızlarının oyun planının büyük kısmı da açığa çıktığına göre, siyasal iktidar için bugünden Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar olan sürenin sevk ve idaresini tarif eden bir strateji üretmek artık kaçınılmazdır. Sadece denge politikasının, en azından bundan sonra stratejinin yerini tutmayacağı belli olmuştur.

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan