AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Çözülüyor mu dersiniz?

İnsan sabahın köründe aranır mı? Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı konusunu dedektif merakıyla izleyen dostum, dün, "Gazeteleri okudun mu?" sorusuyla başlattı günümü... O ana kadar göz gezdirdiğim bütün gazetelerde karşılaştığım dikkatimi çeken haberlerle yorumlar bir film şeridi gibi zihnimden geçmeye başladı. Bazen onun karşısında kendimi öğretmeninin tahtaya kaldırdığı ilkokul öğrencisi gibi hissederim... Bu defa da öyle oldu.

Hiçbiri değilmiş... "Başörtüsü yasağı sandığınız odaklarla değil masonlarla ilgili" orijinal tezinin sahibi olan dostum, bu tezini doğrulatmak için kanıt olarak kullandığı üç yazardan birinin yazısına yöneltti beni. Milliyet'te çıkan 'Kemikli türban politikası' başlıklı yazıyı telefonda kendisine okumak zorunda bırakarak... Yazının bir yerine gelince, "Formül bulunmuş, yaşasın" diye bağırıverdi.

Unutmuş olabileceğiniz için filmi biraz geriye sarmam gerekiyor.

Konuyla ilgili ilk yazıyı 'Başörtüsü ve masonlar' başlığı ile 28 martta yazmıştım. Masonların kitlelere kendilerini tanıtma hamlelerinin sonuncusu sırasında, Büyük Üstad unvanlı Kaya Paşakay birkaç gazeteye mülâkat vermiş, bunlardan birinde, "Eşi başörtülü mason yok" bilgisi yer almıştı. O bilgi, bana, ne yalan söyleyeyim dostumun fazla kulak asmadığım 'ekzantrik' bir tezini hatırlatmıştı. Ben de o gün şunu yazdım:

"Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağı ile masonluk arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu düşünen bir dostum var. Israrla, 'Yasağı sürdürten mason locaları' deyip duruyor. Üstelik, yasağın Fransa ve Almanya'ya taşınmasını da Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç'in ilişkilerine bağlıyor... 'Öyle olsaydı, bizdeki locaların da bağlı olduğu İngiltere'de de yasaklanırdı başörtüsü' soruma da bir cevabı var... İşin içinden ben çıkamadım, belki hazır açıklamalara başlamışken Kaya Paşakay yardımcı olur..."

Bu teklifim Büyük Üstad Paşakay'dan rağbet görmedi.

Kısa süre sonra, YÖK başkanı Prof. Erdoğan Teziç, Anayasa Mahkemesi başkanı Mustafa Bumin'in "Başörtüsü yasak" biçiminde özetlenebilecek o ünlü konuşması üzerine herkesi şaşkınlığa düşüren bir cümle sarf etti: "Bumin başörtüsü konusunda 'kutsal gerçeği' dile getirdi." O vesileyle yazdığım Kulis'te, 'kutsal gerçek' deyimi ile masonluk arasında irtibat kurup Büyük Üstad'a vaktiyle yaptığım teklifi bir daha hatırlattım. (29 Nisan 2005)

Prof. Teziç'in, "Ben hukuksal gerçeklik dedim, yanlış anlamışlar" açıklamasına da yer verdiğim bir sonraki yazıma (30 Nisan 2005), "Başörtüsü yasağı masonların eseri" tezini tekrarlayıp duran dostumun kanıt olarak kullandığı o günlerde medyada çıkan üç yazıyı da taşıdım. Her üçü de mason olan yazarlar ilginç tespitlerde bulunuyorlardı. Bunlardan biri özellikle hatırlatmaya değer:

"Bakın, AKP'nin büyük çoğunlukla Meclis'e gelip tek başına hükümet kurmasına karşın, iktidar olamadığı sık sık söyleniyor. AKP'liler bile zaman zaman 'Hükümet olduk, ama iktidar olamadık' diyor. / Tayyip Bey'in karizmasından, liderliğinden ve cesur reformculuğundan söz ediliyor. / O halde niye 'iktidar' olamıyor? / Biz size iktidar olmanın kısa formülünü söyleyelim mi? / Emine Erdoğan, 'Artık biz çağdaş Türkiye'yi temsil ediyoruz' diyerek siyasal simge yapılmış o türbanı çıkarsa, AKP 'iktidar' olur; İHL sorununun çözümü de kolaylaşır. Tayyip Bey gerçek bir reformcu, devrimci olarak tarihe geçme şansını yakalar. Herkes de siyasal simge haline gelmiş türbanı takma takıntısından kurtulur, yıllardır olduğu gibi başını istediği gibi örter ya da örtmez." (Milliyet, 6 Nisan 2005).

Bu yazının 'özellikle hatırlatmaya değer' oluşunun sebebi, dostumun dün sabahın köründe beni aramasının sebebi olan yazıyı kaleme alan yazarın imzasını taşıması. Dostuma "Formül bulunmuş, yaşasın" dedirten 'Kemikli türban politikası' başlıklı yazı, daha önce "Ya türbanlarını çıkarırlar, ya da..." tavrını yansıtmış olan kıdemli yazara ait olması bakımından önemli.

Birkaç kez burada sizlerle de paylaştığım dostumun tezi konusunda ben tam anlamıyla 'nötr' durumdayım. Ne "Doğru" diyebiliyorum, ne de "Olmaz, olamaz"...Tek taraflı yönlendirme sağanağına mâruz kaldığım, kendisine yönelttiğim "Görüşünüzü bildirin, yayınlayayım" çağrılarım Büyük Üstad'tan hiç ilgi görmediği için... Bu sebeple gelişmeleri izleyerek kanaat sahibi olmayı yeğliyorum ben. Okurlarımın bu gibi konularda benden daha ârif olduğu inancıyla, dostumu havaya fırlatan satırları dikkatinize sunup aradan çekileceğim:

"Başörtüsü AKP iktidara geldikten sonra kemikleşen bir sorun olup çıktı. / (..) Aslında başörtüsü dün olmadığı gibi, bugün de kemikleşen bir sorun olmazdı. Hatta türban bile sorun olmazdı. / (..) Maksat başını örtmek ise, türban da örtü, eşarp da örtü. Yok, illa ki, tarikat örtüsü... İnadına siyasal simge. / (..) Unutulmamalı: Gerçek, hatta sözde demokrasiyle yönetilen ülkelerde, sorunların sorumlusu olarak hükümetler görülür. Oysa bizde 3 yıllık iktidar, sorunlara karşı iktidar gibi davranmıyor, muhalefet yapmayı sürdürüyor. Kemikleşen sorunların ve huzursuzluğun kaynağında bu yatıyor. Tayyip Bey'in kemiksiz politikası yatıyor." (Milliyet, 22 Haziran 2005).

Ne diyorsunuz, yoksa gerçekten bu sorun çözülüyor mu?


23 Haziran 2005
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED