T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 6 HAZİRAN 2006 SALI | ||
|
Danıştay baskınıyla yükselen siyasi gerilimin ardından yaşanan heyecanlı çete operasyonlarından sonra siyasi tansiyon garip biçimde 'söndü'. Her ne kadar hükümet üstünde, gerek merkez medya gerekse 'duyarlı kesim'lerce laiklik baskısı sürdürülmeye çalışılsa da kurgunun en azından şimdilik bozulduğu anlaşılıyor. Açıkçası hükümet üzerinde sınırlı, daha çok psikolojik boyutta bir sindirme kampanyası sürdürülmeye çalışılıyor. Sindirme amaçlı laiklik ekseninde yürütülen baskıya katılan ve bir anda postmodern darbe günlerinin üslubunu takınan köşe yazarlarından "sivil toplum" kuruluşlarına uzanan yelpazedeki çevrenin ateşli laik söylevleri piyasaya sürmüş olmalarına bakıp görüntüye aldanmamak gerekir. Hatta Demirel'in ekranlarda boy gösterip militan bir profil sergilemesi bile sizi aldatmasın. Çaresizlik o kadar açık ki, "Baykal doğru yolda" türünden açıklamalar yaparak CHP'den kurtuluş beklentisine girecek kadar ahir ömründe siyasi kariyeriyle oynayabiliyor. Türkiye'deki siyasi elitlerin, bir zamanlar sağ medyanın "bir bilen" adamına "bilge adam" misyonu yüklemesi çaresizliğin, hatta siyasi vizyon anlamında tükenmişliğin işareti sayılmalıdır. Bilge adam muamelesi gören Demirel'in, 'gücünün aldığı oyla sınırlı olmadığı'nı belirten bir parti liderinden siyasi çıkış beklentisine girmiş olması bu ülkede siyaset ve bilgelik arasındaki ilişkinin anlamı ve bu memleketin 'derin sahibi' olduğunu izhar eden çevrelerin vizyonu hakkında yeterince fikir veriyor. "İrtica elden gidiyor" anlamında "laiklik elden gidiyor" sloganı atanların siyasi ortama yönelik operasyon yeteneklerinden değil ama, Türk siyasetinin son 40 yılına damgasını vurmuş "bilge adam" muamelesi gören şahsiyetin, mesela sol-sağ yorumuna bakarak siyaset elitinin sahip olduğu derinlik yüzünden karamsar olmalıyız. Sol ve sağ ayrımını "Pepsi Cola ile Coca Cola arasındaki fark"a indirgeyen bir siyaset analizinin memleketin hangi siyasi, sosyal sorununa sahici bir yorum, perspektif getirmesi, çözüm sunması beklenebilir? Sağ partilere özgü sığ ve popülist siyasi duruş bir yana, siyaset seçkinlerinin sol-sağ ayrımını kola muhabbetine indirgeyecek kadar yavan bir yorumdan siyasi çıkış ummaları vahim. Bundan daha da vahimi; Sol medyanın can simidi gibi sarıldığı bu yorumcunun şahsında Türkiye'de sol ve sağ adına siyaset yapanlar arasında, sadece üslup açısından değil içerik olarak da Pepsi Cola ila Coca Cola kadar farkın kalmamış olmasıdır. Bu siyasi tükenmişlik nedeniyledir ki; bir zamanların muhafazakarlıktan beslenen "siyaset duayeni"nin üretebildiği tek siyasal çözümün tek parti dönemi modelini canlandırmaya çalışan Baykal'ın militarizmi hatırlatan çıkışlarıdır. Demirel ile Baykal'ı aynı çizgide buluşturan siyasi içerikten yoksun, toplumsal destekten kopuk seçkinci tavrın başlattığı "laiklik elden gidiyor" kampanyasının operasyonel başarısının boyutlarını da deşifre etmektedir. Bu operasyonel kısıtlılığı destekleyecek mahiyette önemli satır aralarından biri de TÜSİAD'ın, kimine göre hükümete laiklik muhtırası anlamındaki açıklamalarında da alenen ortaya çıktı. Hükümete 'laiklik dersi' veren en büyük sermaye temsilcisi 'sivil ve toplum' kuruluşumuzun başkanının dünkü açıklaması Cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde laikliğin elden gitmekte olduğu sinyalleriyle siyasi kriz çıkarmak isteyenlerin nereye kadar gidebileceklerinin sınırlarını göstermektedir. "Cumhurbaşkanlığı seçimine daha zaman olmasına rağmen, ekonomik ve siyasi istikrarı bozmadan gerilim arttırılmamalıdır. (...) Ekonomimizin, bir erken seçim yaklaşımına ihtiyacı şu anda yok. Seçimler zamanında yapılmalı.'' TÜSİAD Başkanı Sabancı'nın söylediklerine bakar mısınız? Memlekette koparılan tüm fırtına temel olarak Cumhurbaşkanlığı seçimini bu Meclis'in yapıp yapmaması ile alakalı değil mi? Bu Meclis Cumhurbaşkanı'nı seçecekse başka bir ifade ile erken seçime gerek yoksa "laiklik elden gidiyor" diye slogan atanlara destek vermenizin anlamı nedir? Bu tavrın Türkçesi şudur: Ekonomi henüz bir siyasi krizi kaldıracak durumda değil. Yani "elden giden" hiçbir şey yok ama ekonomik krize girilirse cepten gidecek çok şey var demektir. Bu nedenle ana muhalefet misyonunu yüklenen Sezer'in Anayasa kitabını fırlatma lüksü yoktur.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |