T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Siyaset neden sıradan ve normal bir faaliyet değil?

Başbakan Erdoğan, bugünlerde ele geçen çeşitli çeteler dolayısıyla kendisine karşı suikast düzenlenebileceği haberleri üzerine ne düşündüğünü soran gazetecilere üzerinde durulması gereken bir cevap vermiş.

Demiş ki "(H)er zaman söylediğimiz gibi Allah'ın tayin ettiği ömrü, ne kimse geri alabilir, ne kimse uzatabilir. Bizim tüm inancımız bu. (...) bizim bayramlığımız da, kefenimiz de zaten yanımızdadır. Bunu geçmişte bu işe inanmış siyasi liderler de ifade ettiler. Bizim anlayışımız da budur..."

Bu sözlerden ne anlamak lazım?

Öncelikle inanmış ve Allah'a tevekkül etmiş bir müminin tavrını görüyoruz. Müslümanlar insan ömrünün Allah tarafından tayin edildiğini ve bunun hiç kimse tarafından ne geri, ne de ileri alındığını düşünürler. Bu durum Kur'an'da birkaç kez tekrarlanır ve Müslümanlar uyarılır.

Böyle bir tavır sadece Sayın Başbakan'dan değil tüm Müslümanlardan beklenir. Her bir Müslüman kendi ömrünün tayin edildiğini ve vakti zamanı gelmeden sonlanmayacağına inanır. Dolayısıyla bunda bir olağanüstülük yok.

Asıl konuşulması gereken bu demecin devam eden cümlesindeki ifade: "Bizim bayramlığımız da, kefenimiz de zaten yanımızdadır"!

Benzer sözleri daha önce de duymuştuk.

Merhum T. Özal da aynı anlama gelecek sözler söylemişti. Yine Tansu Çiller de idam ipinin cebinde olduğu anlamında cümleler sarf etmişti. Hatırlayabildiğim kadarıyla N. Erbakan da bir söyleşisinde Kızılay Meydanı'nda asılmaktan filan söz etmişti.

Ne demek bütün bunlar?

Siyasete soyunmuş ve bir yerlere gelmiş liderler idam ipinin ceplerinde olduğundan, bayramlıkla kefenliğin aynı olduğundan söz ediyorlar. Bu bir cesaretin, bir siyaset gerçeğinin, siyasette karşı karşıya kalınan bir tehlikenin veya ödenmesi gereken bir faturanın ifadesi midir?

Bana kalırsa Türk siyasetinin en ciddi problem alanlarından birine işaret edilmektedir. Bir toplum ki orada siyaset yapmak, demokrasi şartlarında herkesin siyasete katılma, siyasi faaliyette bulunma, iktidar yarışında yer alma gibi bir hakkı olduğu halde bu hakkın kullanımı sırasında idam edilmek, öldürülmek, sonunda hayatıyla ödenecek muamelelere maruz kalmak da vardır! Bu işe girecekler bunu bilmelidirler...

Zaten Sayın Erdoğan da buna işaret etmektedir: "Biz bu yola çıkarken bir kararımız, bir ahdımız vardı..." Evet onun kararı ve ahdı elbette ülkeye hizmet etmekti, ancak anlaşılan bu durumu da dikkate almış ve bu işte ölüm, suikast, idam vs. gibi olağanüstülüklerin bulunduğunu biliyor ve ona göre yola çıkıyordu...

Türkiye'nin bu noktaya, yani siyaset yapmayı olağanüstü bir faaliyet olarak görmesinde, pekçok faktörün etkisi var. Cumhuriyetten önceki döneme bakarsak Osmanlı Devleti'nde padişahlar dahil olmak üzere ülke yönetiminin ilk sırasında yer alan sadrazam ve diğer görevlilerin çeşitli suikastlere kurban gittikleri, siyaseten "katl" edildiklerini biliyoruz. Dolayısıyla tarihten gelen olumsuz bir refleks var.

Hadi bu dönem zaten demokrasi değildi. Siyaseten katl diye bir gelenek vardı. Ama demokrasiye geçildikten, hukuk devleti kurduğumuzu dünyaya ilan ettikten sonra ortadan kalktı mı?

Bu ülkede bir Başbakan ve iki Bakan hukuk tarihinin büyük bir lekesi olarak görülen bir yargılamayla idam edildiler. On yıl Başbakanlık yapmış ve ülkesini biri yerlerden bir yerlere taşımış bir Başbakan, yaptığı siyasetin bedelini hayatıyla ödemiştir. Bütün siyasi liderlerin çalışma odalarında olmasa bile zihinlerinin geri planında merhum Menderes'in idama götürülürken veya darağacında sallanırken ki görüntüsü vardır.

Böyle olunca da siyaset olağan ve sıradan bir toplumsal faaliyet değil olağanüstü ve hayatını vermeyi göze alabilen bir cesaret isteyen bir faaliyet olarak görülebilmektedir. Bu anlayış normalleşmedikçe, yani siyaset normal ve sıradan bir toplumsal faaliyet haline gelmedikçe demokrasi mücadelesinde seçilmişlerin yerlerinin bir marjinallik göstereceğini unutmamak gerekiyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi