T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

"Black Hawk Down"-2

Hiçbir şey göründüğü gibi değil, bizlere yansıtıldığı gibi değil, inanmamızı istedikleri gibi değil. Son derece insani görünen senaryoların altından son derece kirli amaçlar çıkıyor. Her vahşetin arkasında kapkaranlık hesaplar olduğu gibi "insanlık adına" yürütülen bir çok kampanyanın altında da aynı karanlık hesapların var olduğunu görebiliyoruz.

Bugün basit bir örnekten hareket ederek bakın nerelere gideceğiz! Dün Anadolu Ajansı ve uluslararası ajanslardan bir haber geçti. Şöyle: "Somalili İslamcılar, başkent Mogadişu'nun kontrolünü ele geçirdi. Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın Somali kolu olan İslami Birlik Başkanı Şeyhk Şerif Şeyhk Ahmed, Magadişu'nun kendi kontrolleri altında olduğunu ve çarpışmaların sona erdiğini açıkladı."

Yani; İslamcılar Mogadişu'yu ele geçirdi. Haber, Somali'ye ABD için yeni bir hedef haline getiriyor. Çünkü, ABD'ye göre Somali, El Kaide'nin terör eğitim merkezlerinden. ABD'nin ve Batı'nın bölgeye ilgisi küresel düzeyde yürütülen terörle mücadele operasyonlarıyla sınırlı. Dünyanın en fakir ülkelerinden Somali, yıllar süren iç karışıklık ve otoritesizlik yüzünden terörle mücadelenin en önemli hedeflerinden biri. Dünya olayı elbette kendisine sunulan bilgiler kadar bilecek, ülkede yıllardır süren iç savaşın yeni bir aşaması olarak görecek. Bugün çatışmaların yaşandığı bir çok bölgede olduğu gibi. El Kaide'nin hedef gösterildiği her yerde nedense Amerika'nın çok derin ekonomik ve siyasi çıkarları oluyor. Soykırım yapıldığı iddia edilip dünya gündemine sokulan Darfur'da ki gibi, Somali'de de öyle. Bakalım:

ABD, 1993 yılında Somali'ye binlerce askerin katıldığı kanlı bir operasyon yaptı. Ama korkunç bir facia yaşadı. Tam anlamıyla fiyaskoydu. Bu operasyon için "Black Hawk Down" adında bir film bile çevrildi. Amaç, her zamanki gibi, insani bir müdahaleydi! Oysa beş ABD firması Somali topraklarının üçte ikisini petrol ve doğalgaz sondajları için neredeyse kapatmıştı. Operasyon, bu şirketlerin çıkarlarını güvence altına almak için yapıldı. Plan başarısız oldu ama şirketlerin çıkarları hala tehlikedeydi.

Son yıllarda Sudan çok önemli bir petrol ülkesi olarak öne çıktı. Bütün Afrika'ya açılan ve ABD'ye karşı bir denge oluşturan Çin, Sudan'a 3 milyar dolarlık enerji yatırımı yaptı. Pekin'in enerji ihtiyacının önemli bir kısmını Sudan karşılayacaktı. Ayrıca Güney'den Kızıldeniz'e petrol boru hattı döşeyecekti. Çin ve Asyalı petrol şirketleri Afrika'nın bir çok ülkesinde enerji yatırımlarında kontrolü ele aldı. Ayrıca işbirliği yaptıkları ülkeleri, Batı'nın teknoloji ve ekonomik baskısından kurtarmak için yeniden yapılandırmaya giriştiler. Asya'nın Sudan çıkarmasına ABD, petrol ve doğalgaz zengini Darfur ile cevap verdi. BM'yi de yanına alarak Darfur'a insani müdahale projesi başlattı. Çin, BM'nin Darfur kararını veto edeceğini açıkladı. Sudan'a, Çin'le işbirliğinin bedelini Darfur'la ödetiyorlar şimdi.

Somali, tıpkı Yemen gibi, enerji güvenliği için kritik bir ülke. Başkalarının kontrolüne geçerse ABD'nin Afrika-Ortadoğu bağlantısı çökecek. 11 Eylül'den bu yana Afrika Boynuzu'nu askeri muhasara altına alan ABD ve müttefikleri, El Kaide ve terörle mücadele adı altında Kızıldeniz'i adeta işgal etti. ABD'nin Afganistan'ı işgal gerekçesi neyse, Yemen'i kontrol altında tutma gerekçesi neyse, Somali'yi kontrol etme gerekçesi de o.

Somali şu anda petrol zengini bir ülke değil. Bilinen rezervi 200 milyar metreküp doğal gaz. Ama ülkenin çok zengin petrol ve doğalgaz kaynakları barındırdığı, hem Ortadoğu petrollerinin geçiş yolu üzerinde bulunması hem de kendi zenginlikleri nedeniyle ABD için yeni bir fırsat oluşturduğu biliniyor. Conoco, Amaco, Chevron, Phllips gibi ABD petrol şirketleri ülkenin bir an önce kontrol altına alınmasını ve sondajların başlamasını istiyodu. Bunun sonucu olar ABD ülkedeki savaş ağalarını hem askeri hem de finansal olarak desteklemeye başladı. George Soros'un kurduğu "Uluslar arası Kriz Grubu" da sahnede yerini aldı.

1993'teki operasyon bir başka şekliyle yeniden başlatıldı, şirketlerin önü açılacaktı. Örtülü operasyonlara sonucu iç çatışma yeniden patlak verdi. Bu, büyük enerji savaşının ve jeopolitik oyunun yeni bir cephesiydi. ABD'nin Darfur'dan sonra ikinci misillemesiydi. Ama hesap yine tutmadı. ABD karşıtı güçler kazandı. 4 aydır süren çatışmalar sonrası başkenti ele geçirdi. Washington'ın silahlandırıp beslediği güçler kaybetti. Çatışmalar nedeniyle bir çok şehir yüzde seksen oranında boşaldı. Somali ve Etiyopya'nın Ogadin bölgesi, yepyeni çatışmalarla gündemimize gidecek. Savaş burada bitmeyecek. ABD yeniden misillemeye geçecek. Ogadin de neresi demeyin! Türkiye'den bile bir çok gencin orada savaştığını ve hayatını kaybettiğini söylemekle yetinelim. Siz siz olun, bu çatışmaları terörle ya da El Kaide ile ilişkilendiren standart açıklamalara prim vermeyin. Bir boru hattı için bir milleti yok etmekten çekinmeyen güçlerin ve petrol şirketlerinin kanlı oyunlarından biridir bu. Ve ABD'nin Somali'de ikinci hezimetidir. Aynı zamanda, Hamas'tan sonra Müslüman Kardeşler'in ikinci zaferidir.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi