T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Özlem ALBAYRAK

Namaza davet: Ezan mı, reklam mı?

Namazın da reklamını yaptılar" başlığında bir haber geçti önceki gün. Buna göre, Arap ülkelerinde yayınlanan reklamda, biri bilgisayar oyunu oynayan, diğer ikisi patlamış mısır yiyerek onu seyreden gençler, ezanı duyunca oyunu bırakarak namaza gidiyorlar. Ezan başlar başlamaz zamanın durduğu, bilgisayar kumandası ve pop-cornların havada asılı kaldığı reklamda, namazdan dönen gençler aktivitelerine kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Terminoloji uyarınca, 'ürün' formatında tüketicinin nazar-ı dikkatine sunularak 'alımı' teşvik edilen bir materyale dönüştürülen 'namaz'la ilgili bu reklam, din kutsallarıyla, tüketimi 'kutsal' kılan modern öğretinin çakışma/çatışma noktalarından birini gösterdiği için, haber değeri taşıyor.

Tıpkı, kapitalizm ideolojisinin dünya piyasasındaki tek taşıyıcı figürü haline gelen Coca Cola'ya karşı, aynı metod ve formatla sunumu yapılan Zemzem Cola gibi.

Güzellik normlarının dünya piyasasında tescilli tek numunesi olarak şöhret kazanmış Barbie'ye karşı, vücut ölçüleri daha normal gözüken ama, tıpkı Barbie gibi 'bebek gibi değil de, bir kadın bedeni olarak sunulan' başörtülü Rezzan gibi. İdeolojilerin tüketim göstergeleri üzerinden yapılan politik hükümranlık ve tabii ki "kazanç" savaşı bu örneklerde görülen.

Ancak bunu, 'düşmanının silahıyla silahlanmak' hadisinin ruhuyla bağlantılandırmak ve popüler kültür arenasında eşit olan güçlerin haksızlığa mahal vermeyen yarışı olarak algılamak güç.

Çünkü 'düşmanının silahıyla silahlanmak'tan başka bir seçeneği olmayan, elindekini ancak bildiği tek forma, ürüne tahvil ederek pazarlayabilen bir perspektif taşıyıcısı modelinden bahsediyoruz.

Öyle ki, satış için reklam dışında alternatif geliştirebilmek, çağımız koşulları sözkonusu olduğunda mümkün değil. Aslında 'satış'ın yani tüketimin bir arzu nesnesi haline gelişi de, zaten İslami değil.

Ancak, 'Düşmanına benzemek'le formüle edilebilecek bu durum, değerlerin metaya tahvili açısından da doğrusu, tehlikeli bir koordinatı işaret ediyor. Reklamdaki patlamış mısır ve bilgisayar oyunu materyallerinin önümüze serdiği verilere bakalım mesela...

Popüler kültür ürünlerinden bol kepçe nasiplenmiş, çağın olanaklarından, dini öğretinin hiç de hoş bakmadığı 'vakit öldürme' gibi bir yanlışa düşmek pahasına faydalanmış olarak husule gelen, pop-corn/cola ikilisine ram olmuş bir gençliği, günün beş vakti icra edilmesi gereken ve -bittecrübe sabittir- nefse ağır gelen namaza kaldırmak, ibadette ısrar ettirmek, "hey babalık, haydi namaza" türü bir anlayışla, üstesinden gelinebilecek bir iş midir acaba? Ezanı duyar duymaz namaza koşacak genç prototipi, saatlerce bilgisayar oyunu oynayıp gevrek mi yer, daha faydalı işlerle mi uğraşır mesela?

İbadetin ruhu, İslam'ın gündelik hayatın tamamını, dini pratiklerin şemsiyesi altında tutan yorumuyla keşisirse ancak, insanı etkilemeye muktedir olabilir. Bir reklamla namaza koşan da, diğer reklamla alkole sardırabilir çünkü anında.

Bunlara rağmen, ''reklamla namaz çağrısı" fikrinin, reklamın zihin yönlendiriciliği/dürtüleri harekete geçirici gücüne yaslanarak gençleri etkileme gibi bir iyiniyetten doğmuş olduğunu es geçecek değiliz. Aynı şekilde, bir müslümanın pop-corn'dan uzak durması gerektiği ya da PC'de oyun oynayamayacağı gibi bir anlayışın da, çağ şartlarında reel olmayacağı gibi, din normları da dahil olmak üzere hiçbir tutarlı, kuşatıcı, ilerici öğretide yerinin bulunmayacağı da aşikar elbette.

Söylemek istediğimiz, zamanını kaliteli yönetmek, yediği ve içtiğinde standart aramak, insan ilişkilerinde Kur'an ahlakıyla ahlaklanmak gibi, İslam'ın günlük pratiğini belirleyen kurallar dizgesinden nasiplenmemiş bir gençliğe reklamla namaz kıldırılamayacağı gerçeği.

Teknoloji dünyasında hayatını, 'bir sonraki işlem için "ileri" tuşunu tıklama'ya ayar etmiş ve her ürünün, daha az efor gerektiren yeni modeline alışmış genç insanlar, 'namaza davet' hususunda ezandan değil de reklamdan anlamaya başladıysa, namazın da rükusuz, secdesiz üst modelini bekleyebilirler pekala. Yok artık daha neler mi diyorsunuz yoksa?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi