YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Masumiyetten vazife çıkarmak

Belli ki heyecanlı... Heyecanlı olduğu için de sorulardaki art niyeti sezmeye çalışmak yerine her çocuk gibi, hayatının erken döneminde elde ettiği başarının keyfini çıkartıyor. Ne bilsin, medyadaki amcalarının ağzından kaçırdığı üç kelimeyi manşete taşıyacaklarını ve bu üç kelime üzerinden rejimin galibiyetini ilan edeceklerini. "Ablalarına açtıramadık ama bak bu çocuk nasıl da akıllı, başını açacak" diye ideolojik-sübyancılık yapacaklarını.

Nereden bilsin? Minik yüreğine dünyanın bütün sevinçlerini doldurup, kendisine verdikleri emeğin karşılığını taksi şoförü babasının, fedakar annesinin önüne kocaman bir mutluluk olarak koyarken; nereden bilsin "sistem" denilen şeyin aklını başörtüsüyle bozduğunu.

Çocuğa "başörtünü açacak mısın?" diye soruyorlar, "başörtüsü açarak mı, örterek mi okumak istersin?" diye değil. Küçük İkbal, hayatının ilk önemli sınavında yüzlerce soru ve yüzlerce seçenek arasında bütün doğruları işaretleyip bileğinin hakkını söke söke alıyor. Ama, kendisine, mutlu bir hayat sunmak zorunda olan devlet önüne işaretleyebileceği tek bir şık koyuyor: Okuyacaksan, benim istediğim kıyafeti giyeceksin!

Okuyacak tabii... Örümcek kafalıların, kendisini hayatın dışına itmek isteyenlerin, saçma sapan yasaklarına takılıp küserek ekmeklerine yağ sürecek değil ya...

İkbal, dilediği gibi okusun; kendisinin ve ailesinin seçimi neyse ona uysun. O'nu ve ialesini başarılarla dolu bir hayatın beklediği bugünden belli olmuştur. Başörtüsüyle ya da başörtüsüz okuyacaktır. O, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da kendi kavgasının kahramanıdır. Öfkeyle yerimizden sıçrayarak; inatla, cepheye asker sürer gibi "başörtüsüz olmaz" diyerek O'nu üstesinden gelemediğimiz bir kavganın kurbanı yapmaya çalışmak da büyük bir haksızlıktır. Şimdi karşı karşıya bulunduğu inatçı yasak kadar büyük bir haksızlıktır ve bunu istemek kimsenin haddi değildir.

Bir diyeceğimiz varsa, bunu o küçücük çocuğun ağzından alınan belli belirsiz sözleri "Başımı açar okurum" diye manşete taşıyan; büyükleri kandıramayıp! son umudunu küçüklerin saf, temiz ve pazarlıksız dünyasına bağlayan anlayışa söylemeliyiz. Sorularımızı, bu ülkenin kanayan bir yarasını ucuz gazetecilik numaralarıyla sömürenlere sormalıyız.

Sınavda birinci olan İkbal'in ve ikinci olan Hatice'nin başarısı İmam-Hatip okullarının Türk eğitim sisteminden diskalifiye edilmesinin ne kadar yanlış bir karar olduğunu göstermiyor mu? "İHL'ye devam edersem üniversite sınavında puanım kırılır" diyen çocuk başörtüsünden önce onbinlerce evde yaşanan eğitim trajedisinin haberini vermiyor mu? Başörtüsünü, küçük İkbal'in başında bile bir siyasal simge olarak görmek, biraz ayıp ve biraz hastalıklı bir tavır olmuyor mu?

Ve... Dilinden dökülen ne olursa olsun, "Bırakın inandığımız gibi örtünelim. Biz bu ülkeye böyle lazımız" diye için için çırpınan çocukların sözlerinden "şehvetli bir galibiyet" mesajı üretmenin Türkiye'ye ne faydası olabilir? Bir de bunu düşünün...


2 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...