YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Hayal kırıklıklarımı yapıştırmak istiyorum

Doğrusu Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Ama her şeye rağmen kırık parçaları toplayıp bir müddet daha hayal kurmaya çalışabilirim. Kimbilir belki de yanılmışımdır.

Sezer'in daveti

İlk hayal kırıklığını, Sedat Ergin 'in Hürriyet'teki yazısını okuyunca yaşadım.

26 Temmuz 2000 tarihli gazetede, Ergin, Nijarya Devlet Başkanı onuruna verdiği yemekten söz ederken "Sezer, İslâmcı basını davet etmedi" şeklinde bir ayrı paragraf da kaleme almıştı:

"İslâmcı basın, YÖK karşısında sergilediği tutum nedeniyle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i günlerdir göklere çıkartıyor. Sezer'i destekleyen başlıklar bu gazetelerin manşetlerinden inmiyor. Ancak Sezer'in önceki akşam verdiği ilk resmi yemek, İslâmcı basın açısından hayal kırıklığı yarattı. Çünkü, İslâmcı kesimden gazete ve TV kanallarından hiçbiri yemeğe davetli değildi. Ankara temsilcileri düzeyinde davetli olan kuruluşlar şunlardı: Hürriyet, Milliyet, Sabah, Radikal, Cumhuriyet, Türkiye, Yeni Binyıl, Star, Daily News, Gözcü, Akşam, Dünya, Kanal D, CNN-Türk, NTV, ATV, Star, Show TV, Kanal 8, TGRT, BRT, E-TV"

Acaba, Necdet Sezer gene Süleyman Demirel'den kalan bir protokol listesini mi uyguluyor? Zira, devir teslim töreni sırasında, gene bir çok gazete temsilcisi ve yazar Çankaya'ya davet edilmiş, ama Yeni Şafak, Kanal 7, Mesaj TV, Zaman, Samanyolu, Akit, Milli Gazete gibi yayın organları çağrılmamıştı. O zaman, işi soruşturduğumuzda "Demirel'in protokolü uygulandı" cevabını almıştık.

Sezer'in sözü

Bir hukuk adamında adalet duygusu gelişmiş olmalı. Kaldı ki, Necdet Sezer, "İslâmcı" denilen bir partinin desteği ve oylarıyla seçildi. Onu teklif eden 25 FP'li milletvekilinden biri de bendim. Kendisini Anayasa Mahkemesi'nde tebrik etmeğe gittiğimde, basın kuruluşları arasında ayırımcılık yapmamasını da rica ettim. Söz verdi.

Bu yüzden, "Herhalde, halâ Demirel'in protokolü uygulanıyor; Sezer davetli listesini tanzim etmediği için, bu tefrik gözünden kaçtı" diye düşünüyorum.

TGRT, düne kadar Işıkçı tarikatını temsil ederken, nasıl oluyor da, iki dansöz bir şantöz sayesinde devlet nezdinde bu kadar itibar kazanıyor? Sezer'in davetinde muhafazakâr kesimden sadece onlar vardı. Bir Fehmi Koru (Yeni Şafak), bir Zahit Akman (Kanal 7) veyahut bir İbrahim Karayeğen (Zaman) Ankara temsilcileri olarak, Sedat Ergin'in (Hürriyet), Fikret Bilâ'nın (Milliyet), İsmet Berkan'ın (Radikal), Sabahattin Önkibar'ın (Türkiye) aşağısında mı?

Muhafazakâr ve dürüst insanlara, hep ikinci sınıf vatandaş olma kaderi mi biçiliyor? Bu sessiz çoğunluğu daha ne kadar ezeceksiniz? Hukuk adamı diye seçip Çankaya'ya gönderdiğimiz Necdet Sezer, gerçekten bir adaletsizliğe vasıta mı oldu?

Bir özel sohbet

Dün gibi hatırlıyorum. FP grubunda 3-5 kişi, bir iptal davasının başvurusunu yapmak üzere, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer'i ziyaret etmiştik. Sezer bize şu mesajı verdi: "Ben, ulaşabileceğim en yüksek mevkiye geldim. Bir beklentim de yok; kimseden korkum da yok. Baskılara boyun eğmem; kararlarımı vicdanımın doğrultusunda veririm."

Sebebsiz, orta yere söylenmiş sözlerdi bunlar. Ama odada bulunan biz Fazilet Partililerin içine su serpmişti. Neticede, hepimizin aradığı, hukuk devletinin kâmilen işletilmesiydi. Bu da, adalet düşüncesi üzerine ancak inşa edilebilirdi.

Sevindik, Sezer'i hukuk devletini yaşatma azminden dolayı kutladık.

Acaba yanlış yere mi kutladık? Yanlış adamı mı kutladık?

Ayırımcılık

İkinci hayal kırıklığım, rektör atamalarıyla ilgili.

Evet, Necdet Sezer 9 Eylül Üniversitesi'ndeki bir yanlışlığı düzeltti ve en çok oy almasına rağmen YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün listesine giremeyen, prof. Emin Alıcı'yı rektör seçtirmeyi başardı. Ama o kadar.

Aynı durumda olan Malatya İnönü Üniversitesi ile Erzurum Atatürk Üniversitesi rektör adayları prof. Eşref Yüksel ve prof. Cevat Gerni için hiçbir mücadele verilmedi.

Emin Alıcı'nın Eşref Yüksel'den veya Cevat Gerni'den ne gibi bir üstünlüğü var? Acaba söylenilenler doğru mu? Emin Alıcı mason olduğu için mi destek gördü?

Malatya İnönü Üniversitesi'ndeki durumu yakından biliyorum. Sırf, prof. Fatih Hilmioğlu fazla oy almasın diye, muhafazakâr - milliyetçi - liberal ittifakı ile, MHP eğilimli olarak bilinen prof. Eşref Yüksel'in etrafında birleşilmişti. Böylece, Eşref Yüksel 161 oy aldı, Hilmioğlu ise 104. Ama YÖK, Eşref Yüksel'i listesine dahil etmedi. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, listeye giremeyenlerin hesabını soran Necdet Sezer, İnönü ve Atatürk Üniversitelerinde nedense sessiz kaldı. Böylece, 104 oyla ikinci gelen prof. Hilmioğlu, İnönü Üniversitesi, 103 oyla üçüncü gelen prof. Yaşar Sütbeyaz da, Atatürk Üniversitesi rektörü olarak atandılar.

Burada adil bir kıstas uygulandığı söylenemez. Eğer varsa bir kıstas, bunu bilmek bizim de hakkımız.

19 Mayıs ve Dicle

19 Mayıs Üniversitesi ve Dicle Üniversitelerinde de, haksız bur uyguluma görüldü.

19 Mayıs'ta prof. Osman Çakır 297, prof. Süleyman Çelik 73, prof. Ferit Bernay ise 71 oy almıştı. Üstelik YÖK, Çankaya'ya sunduğu üç isim arasına prof. Osman Çakır'ı dahil etmişti. Çakır seçilemedi. Acaba bu sonuçta, prof. Osman Çakır'ın "mürteci" diye damgalanmasının rolü var mı? Peki Osman Çakır "mürteci" ise, ona oy veren 297 öğretim üyesi neyin nesi? Çakır nasıl üniversitedekilerin % 58'inin desteğini kazanabiliyor? Yoksa 19 Mayıs Üniversitesi kurtarılmış bölge mi?

Dicle Üniversitesi'nde birinci gelen prof. Mehmet Özaydın (214 oy), YÖK listesinde bulunmasına rağmen, Necdet Sezer tarafından rektörlüğe atanmadı; onun yerine 186 oy alan prof. Fikri Canoruç rektör seçildi.

Adalet fikri

Anayasa, rektörleri cumhurbaşkanının seçeceğini belirtiyor. Dolayısıyla Çankaya'ya tercih hakkı tanınmasını tabiî karşılayabiliriz. Ama bu tercih hakkı, adil bir şekilde kullanılmalı. Hele aynı sebebten dolayı 9 Eylül Üniversitesi'nde kıyamet koparken, benzer durumda bulunan İnönü ve Atatürk Üniversitelerinin görmezden gelinmesi anlaşılır gibi değil. Ayrıca, Dicle ve 19 Mayıs Üniversitelerinde, prof. Osman Çakır ile prof. Mehmet Özaydın niçin rektör seçilmedi?

Evet Cumhurbaşkanı rektörleri seçer. Ama tercihinin, adil bir değerlendirmeye dayanması lâzım.

Söylentilerden yola çıktıysa, "mürteci", "gerici" damgalamalarına kulak astıysa, elindeki teraziyi yanlış kullandı demektir.

Öyleyse, onaylasın Kanun Hükmündeki memur kararnamesini, bu mürteci (!) profesörler, müfettiş raporlarıyla üniversitelerden de atılıversinler.

Hukuk adamı ve serap

Hayal kırıklıklarımı, yapıştırmak istiyorum. Çankaya'da bir hukuk adamının oturduğuna inanmak istiyorum.

Halktan biri; halk gibi düşünen biri. Derin devletin değil milletin sesine kulak veren biri.

Yoksa hukuk adına, Sezer'i destekleyenler, bir serabın peşine mi düşmüşlerdi?


2 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...