YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Cevap soruya bağlı

Bir-iki hafta kadar önce, sistemin işleyişindeki her türlü yanlışlığın Cumhurbaşkanı Sezer'den 'dönmesini' beklemenin sağlıksızlığına işaret etmiştik. Cumhurbaşkanı, yüksek bir performans göstererek, tüm yanlış kararlara kişiliği ve makamı itibariyle set çekse bile, 'ara mekanizmalar'ın yokluğuna işaret eden bu durumun, gerçekte ne kadar 'kırılgan' bir idari işleyişin gölgesi altında son derece zorlu işleri başarmaya çalıştığımızı göstereceğini ve bu nedenle de onaylanacak bir durum olmadığını söylemiştik. Kuşkusuz, yanlışların Cumhurbaşkanı'ndan geri dönmesinin değerini ve Cumhurbaşkanı Sezer'in bu aşamadaki pozitif katkılarını görmezden gelmiyor bu söylenenler. Fakat gerçek bir demokratik düzenin daha farklı kriterleri gerektirdiğini hiçbir zaman unutmamak ve işlerin neticesinin görece iyi olduğuna bakarak 'gerçek gündem'den kopmamak gerekiyor.

Bu gidişle Cumhurbaşkanı'nın imzaladığı her kararnamede ülkedeki 'teori'ler, 'güç'ler ve 'saf'lar dengesi alabora olacak. Sezer'in imzaladığı bir kararname ile Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ne uyumda bir adım daha ilerlediğini düşünenler belki bir sonraki imzada beklentilerinin tam tersi bir sonuçla karşılaşacaklar, ya da tersi olacak... 'Siyasal tarih', bunun doğal olduğunu, aslında işlerin yani 'tarihin büyük yürüyüşünün' karakterinin biraz da böyle birşey olduğunu gösteriyor. Hiçbir toplum 'doğrusal' bir şekilde bir sonraki aşamaya geçmiyor. Statüko belki 'doğrusal' reflekslerle korunabiliyor ama hiçbir gerçek değişim 'doğrusal' bir tarihselliğin içinden doğmuyor. Bu nedenle 'mikro' analizleri bağlamından koparıp, Türkiye'nin içinde yer aldığı tarihin ve coğrafyanın 'makro' gerçeklerini görmezden gelmek doğru değil...

Tarih kadar güçlü bir siyaset enstrümanı da 'coğrafya'dır. Hatta 'coğrafya'nın yer yer tarihten ve daha da ötesi 'ilahiyattan' bile etkili bir şekillendirici olduğu görülmüştür. Bu toprakların coğrafyası, gidişin seyrinin, Türkiye'nin 'yüksek bir demokratik siyasetle' tanımlanmasının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Peki 'coğrafya'ya böyle bir etkinlik atfederek 'siyasal determinizm'e düşmüş olmuyor muyuz? Hem evet, hem hayır. Eğer elimizdeki tek enstrüman coğrafyamız, tarihimiz, siyasi liderlerimiz, Cumhurbaşkanımız ve hatta bunların toplamı ise, evet, içine düştüğümüz durum apaçık bir 'siyasal determinizm'dir. Fakat bütün bunları kuşatan ve bütün bunları bir orkestraya dönüştüren gerçek bir siyasi stratejimiz varsa, tek tek ele alındıklarında ya da toplandıklarında bile 'siyasal determinizm'i ifade eden ögeler, Türkiye'yi yüksek siyasetle tanıştırmanın dinamiklerine dönüşürler ve buna soyunan siyasi aktörler için tam anlamıyla bir şans olurlar.

Kilit konu ve buna bağlı soru bu. Türkiye'de 'yeni durum'un taşıyıcısı olan bir siyaset veya siyasi hareket var mı? Ben yok diyorum. Buna itiraz olarak bütün partilerin değişim, demokrasi ve Kopenhag Kriterleri'ne uyumdan yana göründüğü söylenebilir. Böyle bir itiraz ancak soru 'yeni durum'un müstakbel çıkarlarını kendi sahasına taşımak isteyen bir siyaset ya da siyasi hareket var mı, diye sorulduğunda geçerli olabilir. Çünkü, mevcut 'partiler düzeni'nin 'yeni durum'un taşıyıcısı olmaktan çok istismarcısı olduğu çok açık.

Herşey yolunda gitse bile bunu bir siyasete borçlu olmadığımızı dikkate almalıyız. Çokşeyin yolunda gitmediği hallerde de ortalıkta ciddi bir siyaset zemini varsa, kaygılanacak birşey yok. İşler yolunda gitse de gitmese de ciddi bir siyaset zemini yoksa, bu 'coğrafya'yı 'yeni durumun siyasi mekanı' haline getirecek bir 'siyasi irade' ortada olmadığı için kaygılanmalıyız. Görünen tablo şu: bu coğrafyayı 'eski durum'un (ancien regime) siyasi mekanı olarak sabitlemeye ve etkisizleştirmeye çalışan bir irade ve bunun karşısında 'eski durum'dan rahatsız olduğunu bas bas bağıran ama 'yeni durum'u kavrayamayan ve 'yeni siyaset'i bir irade olarak tanımlamayı hayal bile edemeyecek kadar yeteneksiz öbekler var. Son soru şu: 'yeni durum'un doğal taşıyıcısı olması gereken ana ya yavru bir muhalefet partisi var mı Türkiye'de?


2 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...