YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ecevit'le Kur'an eğitimi hasbihali

Geçtiğimiz Cum'a günü imam kürsüden cemaate sesleniyordu: -Muhterem cemaat, Kur'an öğrenmek üzere camiye henüz ilköğretim okulu beşinci sınıfı bitirmemiş çocuklarınızı gönderiyorsunuz. Oysa bu yasak. Lütfen bu çocukları gönderip, bizi zor duruma düşürmeyin.

Cemaat önce ne denmek istendiğini anlamadı, sonra "Hoca ne söylüyor?" dedi, sonra da tepki gösterdi.

-Neden ilköğretimin beşinci sınıfını bitirmemiş çocuklara Kur'an eğitimi verilemeyecekti? Bunun ne mahzuru vardı?

Oysa, bir din adamı olarak ne kadar garip bir şeyi seslendiriyor olursa olsun, hoca bir yönetmelik hükmünden söz ediyordu. Yönetmeliğe göre, ilköğretimin beşinci sınıfını bitirmemiş çocuklara yazları Kur'an eğitimi verilemeyecekti.

Daha ötesi de vardı. Yaz kursları, ancak haftanın üç gününde ve üç saati geçmeyecek çerçevede verilebilecekti.

Görüldüğü gibi, Kur'an eğitimi denince "sınırlamacı" bir yaklaşım öngörülmüştü. Hani, hiç vermemek mümkün olmadığı için en azına razı olan bir tavır sergileniyordu. Bir tür Kur'an eğitimine "kerhen" izin...

Sayın Ecevit,

Bu görüntü, okulların tatil olduğu bu günde ülkenin her yerinde sık sık yaşanıyor. İnsanlar her yaştaki çocuklarına Kur'an eğitimi aldırmak istiyorlar ve din görevlilerinin yönetmeliğe dayanan bu tür itirazları ile karşılaşıyorlar. Bir İslam ülkesinde insanlar, kendi kutsal kitaplarını çocuklarına öğretememenin, üstelik böyle bir çarpıklığı bir din görevlisinin ağzından muttali olmanın şaşkınlığını yaşıyorlar.

Sayın Ecevit, sizin hayatınızda Kur'an nerede duruyor, doğrusu bilemiyorum. Çocukluğunuzda Kur'an eğitimi aldınız mı, şu anda Kur'an okumayı biliyor musunuz, zaman zaman Kur'an okuyor musunuz, bunları bilmiyorum. Ama en azından bir İslam ülkesinin başbakanı olarak, hiç olmazsa kendi halkınızın değerlerini paylaşabilmek adına, Kur'an okumayı bir gereklilik olarak kabul edebilirdiniz, diye düşünüyorum. Halkınızın kendi kutsal kitabını öğrenme hakkını teslim etmeyi ise, laik bir ülke olmanın da, halkının değerlerine-inançlara saygılı bir aydın, bir politikacı olmanın da gereği sayardınız gibi geliyor bana.

Ayrıca, özellikle son zamanlarda yaptığınız konuşmalarda, "Tanrı'nın yardımı", "Tanrı'dan rahmet dilemek" gibi ifadeleri daha sık kullanıyor olduğunuza göre, bir "Allah inancı"nızın olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. O zaman belki, "Allah'ın kitabını öğrenme hakkı" konusunda daha kolay iletişim sağlayabiliriz. Sayın Başbakan, bu ülke insanının, kendi çocuğuna kutsal kitabını öğretebilme gibi bir sorunu var bugün. Aşağı yukarı 12 yaşına kadar çocuklara Kur'an öğretilmesini yasaklayan bir yönetimin başındasınız ne yazık ki... 12 yaşından yukarı çocuklar için ise haftada sadece üç gün ve günde sadece üç saat...

Özgürlükleri önemseyen bir insan olarak bunu içinize sindiremeyeceğinizi düşünüyorum.

Sayın Başbakan, bağışlayın ama, bu ülke insanının Kur'an duyarlılığının derecesini bilmiyor olabilirsiniz. Bir küçük örnek vermek istiyorum.

Benim babam 78 yaşında. Gözünden katarakt ameliyatı oldu. Kur'an okurken gözleri karıncalanıyordu ve ameliyat olurken isteği, gözünün, Kur'an okumasına fırsat verecek derecede görebilmesiydi. Ameliyat sonrasında gözler istenen seviyeye ulaşamadı ama o şükrediyordu:

-Oğlum, Kur'an okuyabiliyorum ya yeter bana...

İşte böyle bir Kur'an dostluğu var bizim insanımızın.

Çanakkale şehitlerinin koynundan iki şey çıkardı: Bir hamaylı, bir de yavuklunun oyalı mendili... Hamaylı bir beze sarılmış Kur'an cüzlerinden başka bir şey değildi.

Anadolu'da anneler kızlarının çeyizine, mutlaka bir Mushaf kabı koyarlar. Kur'an düğünde, ölümde birliktedir bizim insanımızla...

Dün üniversiteye giriş sınavları vardı. Gençlerin dudakları kıpır kıpırdı dualarla. Kur'an sıcak bir dost gibiydi içlerinde...

Size, bu yanlışlığı düzeltin çağrısında bulunmak istiyorum. İyi çığır açan bir insanın arkasından nesiller dua eder. O çığıra giren herkesin iyiliğine ortak olur önde giden. Aynı şekilde, kötü bir çığır da, insana, ardından yıllar yılı sitemli sözler söyletir. Söz söyletmeden de daha öte, yanlış bir çığırdan giden herkesin vebali yazılır önde gidenin hanesine...

Bir neslin Kur'an'la ilişkisini yaralayacak bir çığır açmak... Böyle bir konumda hiç kimsenin olmasını istemem, inanın. Allah'ın gücüne gider bu davranış. Ben ilköğretim dördüncü sınıftaki çocuğuma Kur'an öğretebilme çabasında varıp tıkanıyorsam, benim gibi milyonlarca insan, çocuğuna Kur'an öğretebilme sancısını yaşıyorsa, burada devlet-toplum ilişkisinde çok ciddi bir sancı var demektir.

Sayın Ecevit, çocuklara din eğitimi verme noktasında karşılaşılan kısıtlamalar devlet tarafından vatandaşın çocuğuna el koyma gibi algılanıyor dersem, acaba abartmış olur muyum? Bir düşünün lütfen. Anayasa "Din eğitimi devlet gözetiminde verilir" diyor, evet. Bunu anlıyorum, ama "çocuklara velilerinin isteği ile din eğitimi verileceği" yolundaki Anayasa hükmünün, pratikte neden bu kadar engellerle kuşatıldığını anlayamıyorum. Devletin misyonu "vatandaşı dinden korumak" değildir. Çocuklarımızın Kur'an'la buluşmasından korkmak kadar saçmalık olamaz.

İnsan muamelesi yapılmasını bekliyoruz sadece... "Özgür insan!" Siz de öyle bir arayış içinde değil miydiniz? Üsttekilerin, dilediğinde her hakkına müdahale edebileceği bir serf topluluğu değil. Çağdaş bir devlet anlayışı istiyoruz sadece. İnsanını insan gibi gören bir devlet anlayışı... Bu ülkenin başbakanı olarak, sizi yüceltecek olan da özgürlüğü doya doya yaşayan bir toplumu yönetmektir, öyle bir topluma hizmet etmektir.

Toplumun Kur'an'la-İslam'la her ilişkisine kuşkucu bir bakışla yaklaşmak, CHP geleneğidir. Sizin "inançlara saygılı laiklik" anlayışınızın bu çizgide bir farklılaşma olduğunu görebilmeyi isterdim. Ama iktidarınız döneminde, önce Kur'an kurslarında, İmam Hatipler'de, şu anda da camilerde bir tek parti dönemi esintisi hissedildiğini bilmenizi isterim.

İnanır mısınız bilmem ama, bizim yöneticilerimizin İngiltere Başbakanı Tony Blair kadar Kur'an okuması-bilgisi olup olmadığını merak ediyorum. Alman Cumhurbaşkanı kadar, insanımızın Müslümanlığı üzerine kafa yorup yormadığını da merak ediyorum.

Çocuklarımızın din eğitimi hakkına saygı istiyoruz Sayın Başbakan... Bir iyi çığır açın, hayırla yâd edilin... Hemen, şimdi lütfen... Çocuklarımız bu yazı Kur'an'sız geçirmesin.


19 Haziran 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...