YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Bizimkiler kendi çöplüğünde diktatör

Kimse temenni gibi algılamasın, ama şu anda görev süresini tamamlamasına çok az bir süre kalmış olan Clinton veya ortağı olan dinci Şas Partisi'nin koalisyondan çekilme tehdidi karşısında zor günler yaşayan Barak kalp krizi geçirerek ansızın ölüverse, hiç aklınıza "Clinton'suz ABD, Barak'sız İsrail ne yapacak şimdi?" gibi bir soru gelir mi?

Oysa buna benzer sorular, Ortadoğu'daki en etkisiz devletlerin reislerine bir musibet gelse, hemen aklımıza üşüşüveriyor. Kral Hüseyin'in ölümü ile Ortadoğu'da dengelerin nasıl değişeceği uzun uzadıya tartışılmıştı. Tanıdık tanımadık tüm dünya liderleri soluğu Amman'da almış, Ortadoğu'nun geçmişine ne idüğü belirsiz bir damga vuran kralın çekip gitmesiyle değişen politika rüzgarlarından nasiplenmeye çalışmışlardı. Ortadoğu konusunda inanılmaz bir vurdumduymazlık örneği sergileyen Türkiye bile, bizzat bizim monarkımız Süleyman Demirel tarafından temsil edilmiş, Suriye ile yıllardır gergin geçmiş olan ilişkilerimiz, cenaze töreninde yapılan birçok küçük kulis operasyonuyla çözülmeye bırakılmıştı.

Şimdilerde, bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmekten kendilerini alamayan her lider, Şam'da mukim diktatörün ölümünden sonraki karanlığın ardını okumaya çalışıyor. Suriye'nin dış politikasında yaşanacak olan muhtemel bir 180 derecelik dönüş ile, bölgeyi iyice karıştırabilecek bir kaos potansiyeli nasıl olabilir de aynı anda telaffuz edilebilir? Ülkelerin kaderleri tek bir insanın hayat çizgisine bu kadar bağlı olabilir mi? Şu sıralar, bu sorular kafamızı kurcalıyor.

Bir ABD devleti ile reisi arasındaki ilişkinin, Suriye devleti ile reisi arasındaki ilişkiden farkı nedir ki, birinde beş yılda bir başkan değiştiği halde dünyanın en iyi yönetilen, en istikrarlı, vatandaşına karşı en saygılı ülkeleri arasında geçiyor; diğeriyse iktidar koltuğunda otuzu devirmiş bir diktatörü barındırdığı halde Ortadoğu çıkmazındaki en fakir, en inatçı, İsrail'den sonra en çok Müslüman kanı dökmüş, en kaba, en rüşvetçi ülkelerden biri olarak hafızalarımızda yer ediyor?

Kurumlaşamayan her sosyal ve iktisadi yapı, söylemi ne kadar güçlü ve popüler, iktisadi ve sosyal kaynakları ne kadar zengin, ideolojik altyapısı ne kadar sağlam olursa olsun, eninde sonunda çökmeye mahkum kalır. Kurumlaşmaktan kasıt, teşkilatların kurulması, organizasyon şemasının çizilmesi, görevlerin tespiti değil şüphesiz. Zira Suriye'de, ABD'de bulunan idari ve sosyal kurumlardan hangisi eksik ki. Eksik olan kurumların varlığı, dış sureti, kaba inşaatı değil, iç kültürü, dış ilişkileri, şeffaf yönetimi ve karşılıklı denetimidir. ABD'li başkanların da inanılmaz otoriteleri ve yetkileri vardır. Önemli olan, kendilerine bu yetki ve otoriteyi teslim eden kurumların, bunların liyakat ölçüsüne ve devletin ideolojisine uygun bir şekilde kullanıldığını denetliyor olmasıdır. İdeolojik açıdan ülke içinde kişisel hakları, dışarıda ise ülkenin nüfuzunu ön plana çıkaran bir politika çizen ABD ve varlık sebebi Siyonizm üzerine kurulu İsrail gibi ülkeler kendi açılarından sağlam bir devlet yapılanması kurmuş olduklarından, baştaki liderlerin kalıp kalmaması rejimi fazlaca etkilemiyor. Buna karşılık, Hafız Esed gibi devletin tüm kurumlarını kendi varlığının idamesi için kullanmış olan bir diktatörün ölümüyle birlikte, Suriye'nin kaderinin yeni rüzgarlara mahkum kalması da fazlaca şaşırtmıyor bu yüzden insanı.

Türkiye bu iki uç yapılanmanın neresinde duruyor? İnanması güç belki de, ancak Türkiye'de devlet mekanizmasının bilinci o derece güçlü ki, bunu siyasilerden ve hatta toplumun diğer kurumlarından bağımsız olarak yaşatabiliyor. Bu sebeple Türkiye'de bir başbakanın veya bir cumhurbaşkanının ölmesi rejimi tehdit edecek nitelikte gelişmeler sayılmıyor. Ancak aynı şeyi, böyle devasa bir devlet mekanizması karşısında bir türlü kurumsallaşamayan diğer kurumlarımız için söyleyemiyoruz elbette. Haliyle partisinde diktatör, iktidarda boynu birilerine karşı kıldan ince liderlerimiz var bizim.

Öyle ya! Altı kere kovulup yedi kere geri gelen bir parti liderini dünyanın başka neresinde bulacaksınız?


19 Haziran 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Melikşah UTKU

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...