YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

'Sahiplenme güdüsü

Her şey Hürriyet'in benimle röportaj yapmak istemesiyle başladı. Ayşe Arman, telefonla, "Var mısınız?" dediğinde ilk tepkim şu olmuştu: "Benim hayatımdan ilginç bir şey çıkmaz..." Sonra olanları, hakkımda yazılanları biliyorsunuz... Şaka mı, ciddi mi anlayamadım, ama ünlü bir rejisörü yakından tanıdığını bildiğim bir dostum ondan haber iletti bana: Kabul edersem, hayatımı film yapmak niyetindeymiş...

Benim "İlginç değil" bildiğim hayatım, Hürriyet sayesinde, Peter O'Toole tarafından oynanan 'Lawrence of Arabia' veya Ayhan Işık'ın canlandırdığı 'İngiliz Kemal' filmleri benzeri hareketli senaryolara ilham kaynağı olacağa benziyor...

Hürriyet yazarı Fatih Altaylı'da 'sahiplenme güdüsü' pek yüksek. Bunu sadece Ayşe Arman'ın kendisiyle yaptığı röportajdan çıkarıyor değilim; psikolojik yapısını davranışları da ele veriyor. "Hürriyet'te yazar mısınız?" sorusuna, "Neden olmasın, yazılarıma karışılmadıktan sonra her yerde yazarım" cevabımdan, Hürriyet'e geçeceğim, dolayısıyla gazetesini kaybedeceği duygusuna kapılıp "Hayır, onu burada istemiyoruz" tepkisi vermişti... Yüreğine indirmek için, aramızda yılların dostluğu bulunan Ertuğrul Özkök'ü ziyaret vesilesiyle Hürriyet koridorlarında şöyle bir görüneyim mi, ne dersiniz?

Aynı durum, Emin Çölaşan'ın bana dönük iddiasında da yaşandı. Emin, Suriye'deki günlerimden "MİT'e çalışan Lawrence of Arabia türü bir ajan" senaryosu yazdı ya, herhalde MİT'i kendisinden başkasına yâr etmeme düşüncesiyle olacak, Altaylı bambaşka bir senaryoyla çıktı Hürriyet okurlarının karşısına... Hayır, 'vatansever' rolü bana yakışmazmış; o aynı hikâyeden daha ilginç bir başka senaryo yazdı: 'Yabancı bir gizli servis adına casusluk...' Hürriyet okurlarının kafası karışmıştır muhakkak...

"Hürriyet'ime sulananı yaşatmam arkadaş" tavrından, "MİT adına çalışmayı kimselere bırakmam arkadaş" faslına geldi... Aman, her ikisi de onun olsun... Ben bulunduğum yerden ve konumumdan olağanüstü mutluyum...

Emin Çölaşan ile Fatih Altaylı kendilerine bilgi ve belge aktaran rakip odaklar arasında yollarını bulmaya çalışadursunlar, biz yeniden sadede dönelim. Kendi küçük çıkarları için devletin koca bir örgütünü kullanmaktan çekinmeyen, verdikleri bilgi ve kullandıkları belgeleri nereden aldıklarını açıklamadıklarından okurlarını aldatan 'ajan-gazeteciler', üzerinde ne kadar dursam eskitemeyeceğim bir konu.

Fatih Altaylı'nın Yeni Şafak tarafından da alıntılanan açıklamalarına, konuyu sıcak tutan Mehmet Eymür'den bayağı sert cevaplar geldi. Eymür, kendi "www.atin.org" sitesinde yazdıklarına ek olarak, Ahmet Tezcan'ın "www.dorduncukuvvetmedya.com" sitesine gönderdiği mektupla da gündem sarstı.

"Öncelikle şunu belirtmek istiyorum" diyor ve ekliyor MİT'in eski üst düzey yöneticisi: "Ben hayatımın hiç bir döneminde, hiç kimseye iftira atmadım. Bu sözüm Fatih Altaylı için de geçerlidir. Keza, bilmediğim, güvenmediğim hiç bir konuya da girmem." Buradan çıkarmamız gereken sonuç şu: Ben şirretliklerden yılıp olayın ardını bıraksam bile, 'Siyah' kod adlı "MİT'in numaralı ajanı" ile hesaplaşmasını sürdürmek niyetinde Eymür...

Sitesindeki 'Kiralık kalem' bölümünü arşive koymadığını fark edenler, "Acaba Eymür geri adım mı atıyor?" diye düşünmüşlerdi. Dördüncü Kuvvet Medya sitesine gönderdiği mektuba, sonradan arşivden kaldırdığı iki değiniyi de eklemesi kuşkuya düşenlerin yanıldığına işaret ediyor...

Şu satırlar Eymür'e ait: "Altaylı, söyleşide, 'MİT'e bir kere gittim, zarf almadım, tam aksine kaset verdim. 1998 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam' diyor. Yanlış hatırlıyor, biz kendisine hatırlatalım. Abdullah Öcalan ile röportaj yapmak üzere Lübnan'a ilk Ocak 1996'da iki teknisyen ile birlikte gitmiştir. Bu gidişinde Beyrut'ta Hamra Caddesi üzerindeki Cavalier Otel'de kalmıştır. Öcalan'la buluşmak üzere Bekaa-Baalbek'e gitmiş, ancak irtibat noktasında temas kurulamaması üzerine görüşme gerçekleşmemiştir. Bu seyahatinde Abdullah Öcalan'la sadece telefonla konuşmuşlardır. (..) Öcalan ile görüşmesi, aynı yılın, yani 1996'nın 18 Aralık tarihindedir. Bu görüşmenin ham bandını, diğer bilgilerle birlikte, 21 Aralık 1996 günü, İstanbul'da görüştüğü zamanın İstanbul bölge başkanına vermiştir."

Akla doğal olarak iki yıllık zaman şaşmasının garipliği geliyor. Eymür de onu düşünmüş: "1998 yılında Ankara'da MİT Müsteşarlığı'na gittiğinde verdiğini belirttiği bant başka bir konuda olmalıdır. Zaten bir bant vermek için 6 kişi ile toplantı yapması, Fatih Altaylı'nın en azından yanıldığına işarettir. Altaylı'ya bir hatırlatma daha yapayım. Şubat 1997'de 'Özgürlük Meydanı'ndaki faaliyetleri sırasında bazı terör örgütleri temsilcileriyle temasları olmuştu. Bilmem hatırladı mı? Bir de sualim var: şiyân'a kaç kere gitti? (..) Telefonlarını İstanbul telefon rehberinden mi almışım, başka yerden mi, öğrenir."

Söz düellosu İnternette devam ettiği için çoğu kişi gelişmeleri öğrenemiyor. Eymür'ün itirazlarını ve sorularını burada sunuyorum ki, Fatih Altaylı, benim ona ve sütun arkadaşı Çölaşan'a verdiğim türden açık ve net cevaplarla okurlarını ikna etme fırsatı bulabilsin...

Gönlü rahat olsun, Hürriyet'te ve 'ajanlık'ta benim gözüm yok...


19 Haziran 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...