Gerçek bir temizeller operasyonu mu?

Bir tarafta bankalar operasyonu. Egebank ve Etibank. Diğer tarafta, hayali ihracatı hedefleyen seri operasyonlar. Her taraf toz-duman.

Türkiye gerçekten yolsuzlukla mücadelede kararlı bir savaş mı başlattı, yoksa yeni bir dengeler savaşının ortasında mıyız? Ya da işi bitenler tasfiye mi ediliyor?

Eski bir Cumhurbaşkanı'nın yeğeninin dolandırıcılıktan tutuklanabilmiş olması, alışık olduğumuz görüntülere uymuyor. Mücadelenin ciddiyetini kuvvetlendiriyor.

Keza, Hükümet ve askeri çevrelerle iyi ilişkiler tesis etmiş, gazetesi, televizyon ve radyo kanalları ve bankası ile belirli bir güce ulaşmış Sabah Grubu'nun bankası elinden alınıyor. Banka kaynaklarını sahibi olduğu şirketlere aktardığı kamuoyuna duyuruluyor. Şirketlerinin borsadaki tahtası işlemlere kapatılıyor.

Hayyam Garipoğlu Sümerbank'la ilgili olarak yeniden tutuklanıyor.

Yapılanlara bakarak, bu defa işin şakasının olmadığı sonucunu çıkarabilir miyiz?

Sanmıyorum.

'Bu defa tamam' diyebilmemizi sağlayacak doneler henüz mevcut değil.

Örnek mi istiyorsunuz?

Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesiyle ilgili iddiaların üzerine gidilmemesi. Yeni Şafak'ta somut ve ayrıntılı olarak ortaya konulmasına rağmen Başbakan Ecevit ve Zekeriya Temizel'in açıklamalarıyla geçiştirildi. Yargıya intikal ettirilmeden kapatıldı.

Halkbank'ta yaşanan ve Müfettiş raporlarıyla teyit edilen suistimal iddialarına rağmen Genel Müdür'ün yargılanabilmesi için ilgili Bakan'ın izin vermemesi. Neredeyse 2 yıldan beri usûlsüz kredilerle Banka'nın içinin boşaltıldığına ilişkin olarak Banka Müfettişleri'nin raporları mevcut. Buna rağmen basında tek satır yazı yok.

Şantaj yaparak menfaat temin eden televizyoncu veya televizyoncuların belirlenebilmesi için yapılan hiçbir şey yok. Şantajla 7 milyon Dolar rüşvet alan televizyoncu yargı önüne çıkartılamadı.

Örneklerin çoğaltılması mümkün.

Şu ana kadar yapılanların, yolsuzlukla kapsamlı, planlı, objektif ve kararlı bir mücadele iradesinin sonucu olduğunu düşünmek çok zor. Kısacası ortada şu an itibariyle temizeller operasyonundan söz edilemez.

Etibank'la ilgili olarak yapılanların büyütülmemesi gerekir. Banka'nın içi boşaltılmış. Mevduat sahiplerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanıyor. Yeni kaynak bulamıyorlar. Dinç Bilgin ve ekibi bunalmış vaziyette. Tam bu noktada Etibank Fon'a devrediliyor. Dinç Bilgin'in üzerinden büyük bir yük kalkıyor.

Ne zaman inandırıcı olur?

"Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesi ile ilgili iddialar objektif bir şekilde araştırılmadığı ve sonuçlandırılmadığı,

7 milyon Dolar rüşvet alan gazeteci ortaya çıkartılmadığı,

Bankaların özelleştirilmesi sırasındaki siyaset-mafya-işadamı üçgeninde olup-bitenlerin gerçek yüzü tatmin edici açıklıkta aydınlatılmadığı,

Hikmet Uluğbay'ın intihar olayı etrafında yoğunlaşan sorulara mantıklı cevaplar verilmediği,

Mesut Yılmaz'ın Macaristan'da yumruklanmasının gerçek nedeni belirlenmediği,

Karadeniz Otoyolu ve Kurtköy Havaalanı ile Mavi Akım projelerindeki Hazine zararı ve sorumluları tespiti edilmediği,

55. Hükümet'in kurulması sırasında, milletvekillerinin milyonlarca Dolar karşılığında transfer edildiği iddialarının gerçek mahiyeti ortaya konulmadığı,

Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu'nun gerçek katilleri yakalanmadığı,

KDV iadelerini % 5 teminat mektubu ile alan bazı dış ticaret firmaların, alt mükellef denetimleri sağlıklı yapılmadığı"

sürece 'temizeller' operasyonu gerçek değildir.

Operasyon 'temizeller' olarak nitelendirilmiyorsa, 28 Şubat sürecinde kullanılan ve görevlerini tamamlayan güçler tasfiye ediliyor demektir.

Tetikçilerin sonu hiçbir zaman değişmez. Eğer, bu yorum doğru ise operasyonlar 28 Şubat figuranları nezdinde devam edecek demektir.