YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Güldüren adam

Bir Sophokles, bir Charlie Chaplin, bir Efraim Kishon, bir Cem Yılmaz değildi belki, ama izleyenleri, hele de bu satırların yazarını her defasında koltuğuna mıhlamasını bilirdi.

Ne yalan söyleyeyim, ben ona çok gülerdim.

Onbeşer, yirmişer kez izlediğimiz ve neredeyse her karesini hıfzımıza aldığımız filmlerinin biricik özelliği, kendi tezinde de belirttiği gibi (Kazık kadar adamken üniversiteyi bitirmiş, Radyo-Televizyon Enstitüsü'nde yüksek lisans yapmış, master tezi olarak yine kendisini, "Kemal Sunal Olgusu"nu seçmişti), "insan ortalaması"nı yakalamış; ezilen, horlanan, adam yerine konulmayan ama fırsatını yakaladığında dört ayak üstüne düşmesini bilen "erken" lumpenproletaryayı (!), yani bizi, yani "Türk insanı" adı verilen o yerine göre kurnaz, yerine göre aptal, ezik, şaşkın, zavallı mahlâkatı "başarıyla" yansıtmış olması.

Burasını sosyologlar araştıracak.

Belki de, alttan alta bir "masal" tadı.

Postmodern bir Keloğlan...

Haline, sosyal statüsüne, sınıfsal konumuna bakmadan ülkenin en güzel kızını ayartmaya "kalkışan", ama sonunda bunu "başaran" çirkin, yırtık, utanmaz bir herif...

Ablam diyor ki:

Nasıl oluyor da halk onu bu kadar çok tutuyor?

Bu necip millet nasıl oluyor da çevirdiği birbirinden berbat Yeşilçam filmlerini sekseninci kez seyredip de bıkmıyor?

Nasıl oluyor da o filmlerdeki her replik, her espri, her küfür dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarılıyor?

Nasıl oluyor da Hanzo'lar, İnek'ler, Feyzo'lar, Şaban'lar ete kemiğe bürünüp tarih öncesi kahramanlara dönüşebiliyor? Biz bu kadar ilkel ve geri bir toplum muyuz, falan filan...

Oluyor işte.

Bunun neden böyle olduğunu sen bilmiyorsan, ben ne diyebilirim ki bacım!

Burası, aklı bir karış havada, ağzı kalabalık sosyalbilimcilerin iddia ettiği gibi, sosyal sınıflarını teşekkül ettirmiş, laik, çağdaş, modern, hesaba ve ölçüye gelir insanların yekûn tuttuğu bir ülke değil ki!

Kitaba uygun bir ülke hiç değil...

Kentin varoşlarından bakın.

Görünen nedir?

"Masal" realitesini daha çağdaş formlarda üreten, yaşadığı bölgede "getto"lar kuran, "koloni"ler oluşturan, otobüse trene güruh halinde binen, sokaklarda güruh halinde dolaşan, her gün hayatı hem kendine hem başkalarına zehir eden, "çarıklı erkan-ı harp kurnazlığı"nı biricik erdemmiş gibi sunan, dönüşmeyi modernleşmeyi çağdaşlaşmayı zül addeden, hep tesadüflerle, dengelerle, rastlantılarla, direkten döne döne gelmiş kara kalabalıkların yaşadığı telifi gayrı kaabil bir masal ülkesi...

Yani, Türkiye...

Tam da bu ülkenin güldürüsünü yapıyordu Kemal Sunal.

Müthiş başarılı, müthiş yetenekli bir oyuncuydu.

O sözden hiç hazzetmem ya, hadi bir defacık olsun:

Güldürür, "güldürürken düşündürmesini" bilirdi.

Onu bu yüzden mi bu kadar çok sevdik, bu kadar çok tuttuk, evimize, odalarımızın içine girmesine göz yumduk?

Bizi, sürekli kendi gerçekliğimizle yüzyüze bıraktığı, her defasında alttan alta acı veren o "olgu"yu, köylü, sinik, fırsatçı, "hort zort" bir toplum olduğumuz gerçeğini gözümüze gözümüze soktuğu, uyumsuzluğumuzu, zavalllığımızı, yetmişbeş yılda dört "darbe" sığdırdığımız akıllara ziyan "demokrasimizi" o kendine özgü nezih, beliğ, tumturaklı sözcüklerle resmettiği için belki de...

İşte bu yüzden abla!


4 TEMMUZ 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...