YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Ölüm, e-kolay değil!

Yaşıyorduk hepimiz. Kimilerinin "biyolojik son", kimilerininse ebedi hayata açılan kapı olarak gördükleri ölümü aklımızın ucuna dahi getirmeden yaşıyorduk. Musalla taşına yatırdıklarımızdan bir haber gelmiyordu ki bize, yaşıyor olmanın en tatlı anlarında ölümü hatırlayalım. Başkalarının ölümü sivrisinek ısırığı acılar bırakmıyordu belleğimizde. Televizyonların haber bültenlerinden fışkıran savaşlar, tabii afetler, kazalar ve intiharlar ne kadar etkiliyordu ki hayatımızı? Gazete sayfalarıyla alelusul üstleri örtülmüş cesetler, Çeçenistan'dan, Afrika'dan ve Sırp mezaliminden görüntülenmiş toplu mezarlar, video efektleriyle kan unsuru saklanmış sahneler kaç dakikalık izlenimler bıraktı hatıralarımızda? Fas ve Ürdün krallarının ölümünü resmi skandallarla, Prenses Diana'nın trajik sonunu paparazzi tartışmalarıyla, Şam babanın göçüşünü anlaşılması güç bir teselliyle, Güven Erkaya'nınkini basın polemikleriyle geçiştirmemiş miydik? Azrail'in nefesini, uyku sersemi milyonlarca insanın ensesinde hissettiği o unutulmaz 45 saniye bile ne kadar etkili oldu hayatımızda?

Ölüm düşüncesini, beynimizin en ücra köşelerine hapsettik. Ölülerimizi bile yaşadıklarıyla yad eder olduk, ölümleriyle değil. Ölümü karanlıklarla, vesveselerle, bunalımlarla anar olduk. Bir gün mutlaka, yaşıyor olduğumuz bu hayatın son bulacağını, o gün gelip çattığında, geride bıraktıklarımızdan ziyade yanımızda götürebildiklerimizin bir anda büyük bir önem kazanacağını bugüne kadar hiç düşünmedik. Şimdi hayatını Türk milletinin hoşça vakit geçirmesine adamış bir komedyenin ölümü mü aklımızı başımıza getirecek? Kemal Sunal'ı apansız yakalayan ecel, günün birinde bizi de tahayyül bile etmekten uzak durmaya çalıştığımız ölümün kucağına attığında, Kemal Sunal'ın tiplemelerine gülüştüğümüz dakikalar ne vaat edecek ki bize?

Ölüm en hazırlıklı olanımız için bile e-kolay değil. Gazete bayiinden satın alınmış beş kuruşluk CD'lerle internete bağlanmaya benzemiyor, ölümü kucaklamak. Kapıcılar Kralı ve İnek Şaban'ın şaklabanlıkları karşısında atılan kahkahaların hiçbir keyfi kalmıyor Azrail'i tanıyınca. "Allah taksiratını affetsin" diyerek geçiştiremiyorsunuz ölümü. Ölümü yaşamadan yaşadıklarınız, bir yük olarak bindiriliyor sırtınıza. Geride hatırlanasınız diye bıraktıklarınız pranga oluveriyor ayaklarınıza. "Keşke"ler fayda etmiyor, sızlanmanızı kimse duymuyor. Bir haber de uçuramıyorsunuz tabutunuzu taşıyanlara. Ölüm kapısından geçerken yaşadığınız tecrübeleri aktaramıyorsunuz kulaklara küpe olsun diye. Ölüyorsunuz, cesediniz yıkanıyor, iki rekat namaz kılınıyor ve üstünüzü toprak örtüyor. Defterler dürülüyor o anda. On günlük hayatınız tartıya vuruluyor gözünüzün önünde. "Keşke hiç yaşamadan toprak olaydım" diye hayıflanıyorsunuz, ama nafile.

TV kanalları, şimdi Kemal Sunal'ın filmlerini yarıştıracak ekranlarda. Biraz iç burukluğu olacak içimizde, ama yine gülüşerek izleyeceğiz onun tiplemelerini. Ve sonra unutacağız. Tıpkı depremi unuttuğumuz gibi.

Oysa ölümü de yaşamak gerek, ölmeden önce.

Düşündüm ki, doğduğun zaman herkes gülendi, sen ağlayan.
Öyle yaşa ki, öldüğün zaman herkes ağlayan olsun, sen gülen.


4 TEMMUZ 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Melikşah UTKU

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...