T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Durma Ankara! Bir bomba da sen at

11 Eylül'de Amerika'yı, 7 Ekim'de de Afganistan'ı hedef alan saldırılardan sonra Türk medyasında çıkan yorumlar ve çarpıtılmış haberler, Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede yaşanan çatışmaların özeti gibidir. Bu ülkenin aydınları, sırtlarını bazen resmi ideolojiye bazen de harici gibi unsurlara dayayarak; tarihin bu topluma miras bıraktığı karaktere karşı set oluşturmayı görev biliyorlar.

Bugün üstlenilen görev, Türkiye'yi operasyon ekibinin "sessiz ortağı" yapmak ve birkaç güne kalmaz dünya tarafından daha da fazla sorgulanır hale gelecek Amerikan politikasına payandası olmaya itmektir.

Şunu bir kez daha belirtelim... Bugün tanık olduğumuz savaş, Köfez Savaşı değildir. Dolayısıyla, Türkiye'ye Körfez Savaşı'ndan kalma politik hedefler ve "ukde"lerle hedef biçmek yanlış ve yanıltıcıdır. Bu ülkenin ordusunu bir İslam toprağına ve bir İslam milletine karşı savaştırmanın bölgesel ya da küresel aktiviteyle, dünya sisteminden pay almakla alakası bulunmamaktadır. Böyle bir talebin içerdiği potansiyel açmazları da gözden kaçırmamak gerekmektedir. Amerika ve ortaklarının Afganistan'a yönelen yargısız infaz girişimini bir Haçlı Seferi görüntüsünden kurtarmak için Türkiye'yi koalisyona dahil etme girişimini "içeriden" kışkırtarak, "Ankara daha ne duruyorsun!" demek, "iktidarsız hükümeti" eliyle bu ülkeyi telafisi imkansız bir medeniyet travmasına sokmak demektir.

Aktif politika üretmek uğruna politik sınırlarımızın dışına çıkmak cazip gibi görünebilir ama bir kez o sınırların dışına çıkıldığında bir daha geri dönememeyi de hesap etmek zorundayız. Dahası dönüş yolunda, Amerika ve birinci halkadaki ortaklarının desteğini bile bulamayabileceğimizi unutmamalıyız. Çünkü, bu savaş bizim savaşımız değildir. Çünkü, Afganistan'a yağan bombaların terörizme karşı olduğu iddiası, ortadaki yargısız infaz nedeniyle artık tartışmalıdır.

Üstelik Amerika, savaşın ardından büyük bir ihtimalle, terörizmle mücadeleyi bahane ederek Afganistan'ı üs olarak kullanıp bölgeyi tanzime başlayacaktır. Herhalde böyle bir tanzimde Amerika ve İngiltere'nin elinden pay kapmak gibi bir hedefimiz olacağı iddia edilemez. Sadece onlar kadar uçağımız bulunmaması bile! bu pay kapma teşebbüsünü anlamsızlaştırmaya yetecektir.

Şu halde bize, "tek müslüman NATO ülkesi" olmamız hasebiyle, "saldırının bir Haçlı ittifakı olmadığını"göstermekten başka bir misyon düştüğü iddia edilebilir mi?

Oysa, bu koalisyona asker vererek katılan bir Türkiye, İslam dünyasının gözünde; bugün ülkesine karşı Amerika'yla işbirliği yapan Kuzey İttifakı'ndan farklı olmayacaktır. Nasıl Kuzey İttifakı yarın, ülkesinde "hain" olarak damgalanmaktan kurtulamayacaksa, koalisyona asker verdiği takdirde Türkiye de İslam coğrafyasında zaten şaibeli olan sadakatini iyice tartışmalı hale getirecektir.

Taliban karşıtlığı herşeyi izah için yeterli değildir. Türkiye'nin izlemesi gereken politika, hiç olmazsa bölge halklarının yüzüne bakabilecek düzeyde bir dostluk içermek zorundadır. Şu da gözden kaçırılmamalı.... Amerika'nın müttefikiyiz ancak ne dini, ne kültürel ne de tarihi kategorilere göre asla bir Amerika değiliz.

Bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi takılıp kalan ama hiç olmazsa "şahinlik" taslamayan hükümet, bırakın bulunduğu noktada kalsın.

Ayrıca, Türkiye'nin 11 Eylül sonrası politikasının zaten istenildiği takdirde ABD kontrolüne girdiği besbellidir. Washington'un her istediğine zaten "evet" diyen Türkiye, başka ne yapacak?

Bölgede hiçbir ağırlığı ve gücü olmayan, "halı hırsızı" Raşit Dostum'a zıkkımlanması için birkaç milyon Dolar daha mı gönderecek?

Ya da uçaklarını pusuda bekletip İncirlik'ten kalkacak Amerikan uçaklarının peşinden gidip Afganistan'a gizli gizli bomba mı yağdıracak?

Cumhurbaşkanı ve Başbakan, kendilerini aramıyor diye cep telefonunu çaldırıp, Amerika Başkanı'nın kendilerini "ekranda numaranızı gördüm" diye geri aramasını mı bekleyecekler?

Bu işten politik ve stratejik parsa toplanacaksa, o parsayı kuleleri yıkılan toplar!

Dolayısıyla, fizibilitesi Afganistan ve Pakistan'la aramızdaki dostluk ve din kardeşliğini yaralamaktan başka sonuç vermeyen bir yola girip; kraldan çok kralcı, Amerikalıdan çok Amerikancı olmanın anlamı yoktur.


10 Ekim 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED