T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yayalaştırmak

Türkiye'nin meselelerinden pek çoğu her kesimden insanın görmezden gelemeyeceği kadar açık ve berrak haldedir. Çözümler konusunda da "aklın yolu bir" cinsinden ortak görüşler oluşmuştur.

Bir örnek: Büyük şehirlerin trafik derdine kökten çözüm hususunda raylı sistemin tercih edilmesi akademik çevrelerden sokaktaki insana kadar herkesin ortak görüşü olduğu halde; yıllar yılı bu konuda hiçbir adım atılmamış, ahali o hınca hınç dolu otobüslerde vaktini, sağlığını, dengesini kaybetmiştir.

Şimdi kurulan ve işleyen her yerde metronun, tramvayın nasıl bir çözüm (nimet) olduğunu görüyor yapıp-çatanlara dua ediyor.

Bunun büyük ölçekli benzeri ülke genelinde demiryolu taşımacılığına geçilmesidir. Herkes bu noktada görüş birliği içindedir. Bu sorun her platformdan yüzlerce defa dile getirilmiş, araştırmalar, raporlar hazırlanmış, sözler verilmiş ancak harekete geçmek için lazım olan irade bir türlü ortaya konamamıştır.

İstanbul-Ankara arası "hızlı tren" projesi ise Bolu Tüneli çerçevesinde acıklı bir skandala dönüşmüştür.

Ülkemizde taşımacılığın karayolu ile gerçekleşen oranı halen % 90'nın üzerindedir. Ve Türkiye'de bütün Avrupa ülkelerinin kamyon toplamından fazla kamyon bulunmaktadır.

Demek ki sorunun çözümü, temel tercihin ortaya konmasına birileri engel oluyor.

Yahut bu tablo birilerinin çıkarına çalışıyor.

Bu girişin ardından sözü İstanbul'da yapılan bir kısım yayalaştırma çalışmalarına getirmek istiyorum.

Daha önce Sultanahmet-Divanyolu'ndan Çarşıkapı'ya kadar tramvay yolunun yayalaştırılması gerçekleştirilmiş; bu sayede tarihî yarımadanın en mutena köşesi trafik keşmekeşinden kurtulmuştur. Şimdi de Nuruosmaniye ve çevresinde bir yayalaştırma projesi yürütülüyor.

Evvela sokak zemininde parke taşı kullanılması [yani o uyduruk sıkıştırılmış beton değil de basbayağı taş, Arnavut kaldırımı] fevkalade isabetli olmuştur.

Taşın asaleti, asfalt veya benzeri sun'i malzemeden kat-be-kat yukarıdadır. Ayrıca yağmur suları için sokak ortasındaki oluk uygulaması geleneksel sokak dokusuna uygundur.

Cami Kapısı'ndan [Nuruosmaniye çıkışı] Ankara Caddesi'ne kadar uzanan geniş yolun ortasında yer yer bodur yeşil bitkiler ve çiçeklerle yapılan düzenleme çok şık durmaktadır. Ancak Cami Kapısı çıkışındaki kavşakta granit kaplama o kübik havuz fuzulî bir gösterişten ibarettir. Bu kabil kalabalık noktalarda havuz uygulaması ve bunun temiz tutulması hayli zordur.

Gönül "Nefsî İstanbul" dediğimiz "Sur içi"nin böyle adım adım trafikten mümkün olduğu kadar arındırılarak bu bölgenin tarihî dokusu ve güzelliğinin korunmasını arzuluyor. Ayrıca yayalaştırma bölgesindeki yeni uygulamada ağaç diplerine o tuhaf kırmızı tuğlalardan kare yükseltiler yapılmamış olması da bir inceliktir.

Bu cesur adamın arkası gelmelidir. Beyazıt, Vefa, Süleymaniye, Çarşıkapı, Gedikpaşa ve tüm Lâleli ile bir yandan Haşim İşcan Geçidi'ne öte yandan Aksaray kavşağı ve Yenikapı'ya kadar bu yayalaştırılmış alanlar devam etmelidir. Beyazıt-Çınaraltı'nda ötedenberi barınan seyyar esnafın, eciş-bücüş tente-kulübe karışımı, bir demir direk ormanında kalmaları, meydanın bu en güzel köşesini berbat etmiştir. Bu esnafa da münasip bir yerde yeni bir çalışma alanı bulunmalıdır.

Lakin Tahtakale, Sultanhamam, Eminönü ve Sirkeci esnafının bunca yıldır bütün çabalara rağmen İkitelli'ye taşınamadığını düşününce bu hayal-istek kırılıveriyor.

Yayalaştırılmış tramvay yolu için de birkaç söz söylemeliyim. Sirkeci'den Çarşıkapı'ya kadar bu yol görevli-görevsiz arabalar tarafından o kadar sık kullanılıyor ki, insan yolun sivil araçlara kapalı olup olmadığından şüpheye düşüyor.


10 Ekim 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED