T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yenilmez ordu yoktur ya da her zaman gücü aşan bir güç vardır

Amerika ve İngiltere "11 Eylül 2001"de New York'a yapılan terörist saldırının üzerinden bir ay geçmeden, Afganistan'ı büyük bir askeri güçle kuşatarak, belli başlı şehirlerini bombalamaya başladılar. Amerika ve İngiltere, İsrail ve Türkiye gibi düşünüyor. Sözkonusu ülkeler ellerinde büyük bir ordu olduğu için, her sorunu bombalanacak bir hedef olarak görüyorlar.

Tarihin hiçbir döneminde sorunlara güçle bulunan çözümler, uzun ömürlü olmamışlardır. Çünkü her zaman gücün üzerinde güç vardır. Yalnız güçle bir ülke, başka bir ülkede kalabilseydi, Amerikalılar Vietnam'da, İngilizler de Pakistan'da kalırlardı. Dünyanın her ülkesinde silaha silahla karşılık verilir. Şiddet ve baskı hiçbir zaman tek yönlü değildir. Silahla dolaşmak, silahla karşılık görmeyi kabul etmek demektir.

"Yenilmez" sanılan ordu, "batmaz" denilen Titanic ve "düşmez" bilinen Challenger gibi, denizlerin derinliğinde, göklerin sonsuzluğunda ya da dağların yüksekliğinde kaybolup gidebilir.

Titanic denizcilik tarihinin en güzel, en güvenli ve en büyük transatlantiğiydi. Batması hayal bile edilemeyen bu dev gemi, ilk seferinde Okyanus'un ortasında büyük bir buzdağına çarparak, denizin derinliklerine gömüldü. Binlerce yolcusu ve çift tabanlı su geçirmez bölümleriyle en güvenli gemi, dört saat gibi kısa bir zaman diliminde yok olup gitti. Onu adını Yunan mitolojisinde bir dudağı yerde, bir dudağı da gökte olan dev de kurtaramadı.

Challenger daha önce birkaç defa denenmiş ve atmosferden tekrar yeryüzüne döndürülebilmiş bir uzay mekiğiydi. Aynen Titanic'te olduğu gibi, teknolojik gücün verdiği sarhoşlukla "Challenger" adı verilmişti. Biri denizlere, biri de göklere başkaldırmak için yapılmıştı. Batı için amaç, Aydınlanma döneminden bu yana gökler ve denizlerle uyum içinde yaşamaktan daha çok onların sahip olduğu hazineleri yağmalamaktır.

Amerika ve İngiltere teknolojiyi azizleştirerek Challenger'la göklere, Titanic'le de denizlere meydan okumaya kalkıştılar. Ancak gücü aşan gücü göremeyerek, çelikten putlara tapmanın dehşetini iki kıyamet yaşayarak gördüler. Titanic İngilizler'in batmaz, Challenger Amerikalılar'ın düşmez dedikleri putlarıydı.

Gökleri avlamaya çıkan uzay gemisi göklere, denizlere başkaldıran Titanic de okyanuslara av oldu. Challenger ateşlenişinden yetmişiki saniye sonra alevler içinde kayboldu. İçindekilerle birlikte bu dev uzay aracı gökyüzünün sonsuzluğunda milyonlarca parçaya ayrılarak herkesin gözü önünde toz bulutuna dönüştü. Yalnızca avlamayı düşünenler, göklere ve denizlere av olmaktan kurtulamadılar.

Amerikalılar'ın yenilmez dedikleri orduları Vietnam'da büyük bir başarısızlığa uğradı. Girilmez sandıkları Pentagon'a girildi. Pentagon dünyanın en güçlü ordusunun etrafına kuş uçurtulmayan merkeziydi. Kimlikleri kesin olarak bilinmeyen güçler, Pentagon'a girmekle kalmadılar, onun önemli bir bölümünü de harabeye çevirdiler. Hiçbir Batı ülkesi gurura kapılmasın, yenilmeyecek ordu yoktur. İktidarlarını ordularıyla koruyanlar başka orduların saldırısıyla güçlerini yitirirler. Kimse aklından çıkarmamalı, gücün üzerinde güç vardır. O güç bazen bir sivrisinek bile olabilir.

Amerika ekonomik diplomatik ve kültürel silahlar yerine ateşli silahları tercih etti. Oysa savaşta tarafların toplam kazançları, toplam kayıplarından daha küçüktür.

Devletlerin gücü ordularından değil, adaletlerinden gelir.


10 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED