T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bizim olmayan bir savaş

Soğuk savaş sona erdikten sonra, komünizmin yerini, değişik, her yerde ve her zaman mevcut olan bir yeni düşman aldı: Terörizm

Yalnız burada sıkıntı, terörizmin tarifinde ve uygulanan çifte standartta.

PKK "Gerillaları"

Öyle ya PKK'lı teröristlerden, dünya "gerilla" diye söz etmiyor muydu? Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin ve güvenlik güçlerimizin -bazen sivil halka da zarar veren operasyonları- kınanıyor, (kınanabilir) ama Türkiye neredeyse, "terörist devlet" muamelesine maruz bırakılıyordu.

Burada tutup, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına girişilen işkenceleri, aşırılıkları, sivil halka verilen zararları savunacak da değiliz. Fakat unutmayalım ki, Türkiye, demokrasi açısından eleştirilebilecek eylemleri, "can havliyle" gerçekleştirmiştir. Netice itibariyle, Güneydoğu, PKK şiddetiyle kanıyordu; teröre imkân sağlayan uyuşturucu ticareti almış yürümüştü. Yöre halkının içinde de PKK sempatizanları bulunuyordu. Dolayısıyla, suçluyu suçsuzdan ayırmak zordu.

Kaldı ki, şiddet yöntemi bence ters tepti. Ve seçim sonuçlarının da belli ettiği gibi, bazı vilâyetlerimizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız devletinden soğudu.

Usame Bin Ladin'in tertip ettiği söylenen eylemler bu açıdan değerlendirilince, hele de merkeze Filistin halkının hakları oturtulunca, o teröristlere de pekâla "gerilla" denilebilir.

"Doğru" maalesef tek değil ve bakış açısına göre değişebiliyor.

Bununla beraber, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesinde Amerika'nın ve bazı Avrupalı ülkelerin rolü düşünüldüğünde, Batı âleminin, terör konusunda -sonunda- tutarlı davrandığı söylenebilir.

Ayrıca, Bosna - Hersek Müslümanlarına da -gecikmeyle bile olsa- Birleşmiş Milletler adına Nato güçleri sahip çıkmıştır. Sırp kasabı diye adlandırılan Miloseviç, Lahey'de Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi'nde yargılanmaktadır.

Demek, Hıristiyan âleminin İslâm dünyasına her zaman düşmanca yaklaşıp, haklarını gasp ettiği iddiası gerçek değil.

Türkiye'nin manevi sorumluluğu

Saldırının ilk başladığı gün, Usame Bin Ladin'in "80 yıldır söz konusu topraklarda çekilen acılardan" bahsetmesi, Türkiye'nin manevi sorumluluğuna da işaret ediyordu. 80 yıldır, yani Osmanlı gücü o topraklardan çekildikten sonra, Orta Doğu'da istikrar kaybolmuştur. Gerçi, bugün İslâm adına cihad ilân edenler, o tarihte işgale uğrayan Osmanlı Devleti'nin yardımına koşmak yerine, pek çoğu, parçalanan imparatorluk topraklarından makam ve pay koparma hevesine düşmüşler, Britanya İmparatorluğu ile işbirliğine girişmişlerdir.

Aynı istikrarsızlık, Osmanlı'yı takiben, Balkan topraklarında da ortaya çıkmıştır.

Büyük bir imparatorluğun mirasçısı olan Türkler, hem Müslüman olmaları, hem demokratik, laik bir cumhuriyet rejimiyle yönetilmeleri, hem de tarihten gelen manevi sorumlulukları itibariyle, bugünkü ihtilâfta baş rolü oynayabilir.

Tabii böyle bir rol üstlenilebilse, yapılacak şeylerden biri de, İslâmi duyarlılıkların Hıristiyan âlemine izah edilmesi olmalıdır.

İslâm âlemi, neden ABD'ye karşı tepkili? Sadece Hıristiyan olduğu için mi? Yoksa, ABD, Orta Doğu'ya acı ve gözyaşı getiren ihtilâfta, her şart ve ahvalde İsrail'in yanında yer aldığı için mi?

"Filistin Devleti kurulmalıdır" diyen Bush'u, Ariel Sharon, hiç çekinmeden, Yahudi kıyımını gerçekleştiren Hitler'e benzetebiliyor. Sonradan özür dilese dahi, bu sözler, İsrail'de sayıları hayli fazla olan aşırıların bakış açısını kavramamıza yardımcı oluyor. Amerika'daki güçlü lobileri, devlet içinde yer alan önemli temsilcileri vasıtasıyla, İsrail sözünü dinleten bir ülke.

Demek ABD, bir yandan Nato imkânlarıyla Usame Bin Ladin'i himaye eden Taliban'a savaş ilân ederken, bir yandan da terörü besleyen sosyal, ekonomik ve siyasi şartları iyi tahlil etme durumunda.

İsrail, çıban başı ve Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunun içine sinecek bir barış tesis edilmedikçe, dünya, fokurdayan bir kazan olmaya devam edecek.

Savaşa sürükleniyoruz

Türkiye, kendisine ait olmayan bir savaşa, ister istemez sürükleniyor. Üstelik, bu savaş, Kore'den farklı olarak, Müslüman kitlelere yönelmiş durumda. Kore'de, komünistler hedefteydi. Türk milleti, komünizmin, ülke bütünlüğüne ve rejime kastettiğine inanıyordu. Ayrıca, komünizm, inançlara ve dine de karşıydı. Oysa, burada muhatabımız, İsrail'i kayıran politikaları dolayısıyla Amerika'yı eleştiren ve Filistin'e sahip çıkan, Usame Bin Ladin.

Bu gerçeğe rağmen, Nato üyesi olan Türkiye'nin asker vermemesi maalesef düşünülemez. Çünkü, saldırının bir Nato ülkesine dışardan yapıldığı kabul edilince, ister istemez kurallar işliyor. Türkiye, asker vermemek değil de, bu fedakârlığın ekonomik ve siyasi şartlarını müzakere etme durumunda.

Ayrıca, özellikle Irak ve diğer Müslüman ülkelere saldırı olacaksa, Usame Bin Ladin'in bu devletlerle nasıl bir işbirliğine girdiği hususunda, en azından muhalefet de dahil, siyasi kadrolar aydınlatılmalı. Bu açıdan bakınca, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın gizli oturum teklifi yerindedir. Ecevit'in, liderler zirvesinde, konuya açıklık getirmediği, DYP lideri Tansu Çiller'in beyanıyla ortaya çıkmıştır. Çiller, delillerin kendilerine sunulmadığını belirtmiştir.

Dayatma ve fanatizm

Görünüşte, teröre karşı yürütülen mücadele kutsal bir mücadele. Ama zarar görenler sadece teröristler olmuyor ki!

Ne kadar objektif bakmaya gayret edersek edelim, Afgan halkını kendimize daha yakın hissediyoruz. Üstelik bu halk, fakir ve sürekli mağdur edilmiş bir halk. Irak da saldırı kapsamı içine alınırsa, Müslüman kitlelerin vicdanında, haksızlığa uğranıldığı izlenimi daha da derinleşecektir.

Terörizmi mahkûm ederken, bataklığı besleyen bölgedeki sosyal ekonomik siyasi şartları göz ardı edemeyiz.

Bu arada, Türkiye, eskiden Osmanlı'nın oynadığı, istikrarı sağlayan büyük devlet rolünü yeniden üstlenebilir. Tabii bunun ön şartı, gerçekten laik, gerçekten demokratik ve ekonomik olarak güçlü bir devlet haline gelmektir.

Usame Bin Ladin'in eylemi, 28 Şubat'ın haklılığını değil, haksızlığının kanıtıdır. Zira dayatmaların, fanatizm ve düşmanlık ürettiği, bu vesileyle bir kere daha görülmüştür.


10 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED