T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Değerler ve silahlar

Savaş maalesef başladı... Milyonlarca insanın hayatını onyıllar boyunca derinden etkileyecek bir süreç tetiklendi. İnsanlık bir kere daha herşeyin birbirine geçtiği bir karmaşa içinde gerçeği bulmanın sancıları ile karşı karşıya. Üstelik gerçek konusunda sahici bir tavır alınmayan her saniye, binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açacak kadar önemli...

ABD'nin savaşı yönlendirme biçiminin, hem teknolojik olarak, hem de "siyasal dil" açısından, "terörizme karşı ortak mücadele" çağrılarını başka bir düzleme taşımayı hedeflediği görülüyor. Hedef Avrasya ve Ortadoğu'da ciddi değişiklikler meydana getirmek ile terörizmle savaşı birbirine "harmanlamak". Kuşkusuz ne tek başına bir terörizmle mücadeleden bahsedilebilir, ne de sadece belli harita değişiklikleri gerçekleştirmek üzere terörizmin bahane olarak kullanıldığından. Dünyada köklü zihniyet değişimlerine yol açan her dönemde olduğu gibi, birden çok dinamik iç içe geçecektir.

ABD'ye yapılan saldırıyı gerçekleştirenlerin, ABD'yi belli kriz bölgelerine çekmeye çalıştıkları açıkça görülüyordu. Bu davete kaçınılmaz olarak evet dedi ABD. Bu daveti görmezden gelmesi halinde, ilan edilmemiş bir savaşın açık mağlubu olacağını düşündü. Bundan sonrasında ise ABD'nin savaşı kazanmak ve içine çekildiği kriz bölgelerini kendi amacına göre düzenlemek gibi bir amacı olması da kaçınılmaz.

Fakat mesele burada bitmiyor.

Belki de tam tersine başka bir meseleye dönüşerek yeniden başlıyor..

ABD'nin teröristleri cezalandırmak amacıyla yaptığını söylediği saldırı, tüm Afganistan'ın cezalandırılmasına dönüştü birdenbire. Afganistan'ı ve Afganistan'ın şahsında Batılı olmayan her şeyi aşağılamaya yöneliyor giderek ABD. Hal böyle olunca da "karşı kuvvetler" doğuyor ve bu karşı kuvvetler "anonimleşiyor".

Teknolojik gücüne güvenmek ile teröre karşı yeni bir paradigmayı yükselen değer haline getirmek arasında "kararsız" bir denge durumu içinde hareket etti ABD. Neticede yeni bir değer sistemi oluşturma çabaları bu gürültü içinde kaynadı gitti. Şimdi füzeler ve bombalar konuşuyor. Üstelik Batılı liderler artık tamamen "kapalı bir siyasal dil" kullanmaya başlıyorlar. Bu dil, evrensel hukukla bile ciddi mesafeleri olan bir dil iken, Doğu'nun aşağılanmış, ezilmiş ve dışlanmış dünyasına hitap etmeye hiç güç yetiremiyor.

Gelinen nokta nedir?

Terörizme karşı savaş, giderek, ABD başkanlığındaki güçlü Batılı ülkelerin, güçsüz halklara karşı bir savaşı gibi görünmeye başlamıştır..

Aklı başında her insanın uzak durmak isteyeceği "Taliban şebekesi"nin ilkelliğini unutarak, ABD saldırısı karşısında kendini Afganistan'daki bombaların altında hisseden binlerce genç insan olaylara "şiddetin yasaları" ile bakmaya yönelmiştir..

Savaşın başka ülkelere de yönelmesi, asıl amacın dünyadaki enerji kaynaklarını yeni bir paylaşıma tâbi tutmak olduğu kanaatini yaygınlaştırmıştır. Buna karşı kendi toprağının, inançlarının ve ülkesinin "çiğnenmesini" istemeyen milyonlarca insan, terörizme karşı mücadele denen şeyin, aslında kendi başlarına bomba yağdırılmasının bir "bahanesi" olduğuna inanmaya zorlanmıştır..

Gelinen nokta budur. Ve bu nokta, dünyayı çok tehlikeli, üstelik "anonim" terör hareketlerinin zemini haline getirmeye fazlasıyla müsaittir.

Oysa bir bilgisayarın bile kolayca silaha dönüşebildiği mevcut dünya şartlarında, hiç kimse sadece silahlarının gücüne güvenerek bir barış sağlayabileceğini düşünmemelidir. Bugün dünya, "değerlerin gücü"nü, "silahların gücü"nden üstün tutmanın yollarını bulmak zorundadır. Yoksa, her B-52 saldırısı, karşısında laptop'lu yüzlerce terörist adayı üretecektir...


10 Ekim 2001
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED