AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Senin sonun Lahey aslanım...

Güzel işler de oluyor memlekette... Bir grup avukat, "savaş kışkırtıcısı" genel yayın yönetmenini Basın Konseyi'ne şikayet etmiş...

Elbette Basın Konseyi'nin yaptırım gücü yoktur, verdiği cezalar itibaridir ve kimseyi bağlamaz.

Ciddiye de alınmaz.

Bu satırların yazarı da ciddiye almaz.

Almamıştır da.

Bu kuruluşun gönderdiği savunma formlarını, "Siz kim oluyorsunuz ki beni yargılamaya kalkıyorsunuz" diyerek yırtıp atmıştır.

Bir tür "kendi kendine gelin güvey" bir kuruluştur...

Ama, onlar ciddiye alıyor; hem bu kuruluşu vücuda getirenler, hem de grup içi destek sağlayanlar.

Şikayet sahibi avukatlar, Basın Konseyi Başkanı Okay Ekşi ile Basın Konseyi Yüksek Kurul üyeleri Doğan Heper ve Tufan Türeç'in şikayetle ilgili toplantılara ve "karar alma süreçlerine" katılmalarını da reddetmişler.

Ret nedeni, bu değerli üyelerin, şikayet olunanın çalıştığı yayın grubunda çalışıyor olmaları, ayrıca yayın grubu ile gazetenin genel politikasının "savaştan yana" olması ve adı geçen üyelerin televizyon söyleşilerinde, gazete yazılarında Irak'a yönelik ABD saldırısını "meşru gören ve gösteren beyanlarda" bulunmuş olmaları...

Gazeteci, oysa, "gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri" gereği, başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, "insanlığın evrensel değerlerini", çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur; milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin "haklarını ve saygınlığını" tanır; insanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.

Ayrıca, halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, "gerçeklere ve doğrulara" saygı duyar, bunu görev addeder.

Şikayete konu olan zat, Ocak 2003 tarihinden başlayarak sistemli olarak "şiddeti ve savaşı öven yazılar" yazıyor; Türkiye'nin de ABD'yle birlikte Irak'a saldırması gerektiğini savunuyor.

Savaşa karşı çıkanları da, eleştiri sınırlarının ötesinde, aşağılayıcı, küçültücü sıfatlarla muaheze ediyor.

Savaşa karşı çıkanlar, "ahmak, küçük beyinli, romantik, terörist, demagog, siyasi cüce, akılsız ve şarlatan" ona göre.

Bir yazısında, "Sıradan bir Türk aydınının ve sıradan bir Avrupa aydınının basmakalıp klişesi ve siyasi yaratıcılığı 'yaşasın barış, kahrolsun savaş' sloganından ibarettir. Ama onlara kötü bir haberim var. Hayat, tarih ve gerçekler o kadar basit değil" diyordu.

Benim de ona kötü bir haberim var.

Irak'ta işlerin sarpa sarması, ABD'yi "Birleşmiş Milletler sistemi"ne muhtaç hale getirdi; daha önce, "biz kurduk, biz lağvederiz" diyorlardı. Şimdi "BM olmadan Irak'ı yapılandıramayız" diyorlar ve işledikleri cinayete uluslararası destek arıyorlar.

Zaten Perle'ün istifası, Rumsfeld'in neredeyse istifa çizgisine gelmesi dünya ve ABD kamuoyunda "farklı seslerin" yükselmesine neden oldu.

Irak'a saldıranlar artık "çete" muamelesi görüyor.

Yani, savaş suçlularının Lahey'de yargılanması o kadar da uzak bir ihtimal değil...

Niçin "savaş ve zorbalığı özendirici, insani değerleri küçültücü" yazılar yazanlar aynı mahkemede yargılanmasın? Dünyanın binbir türlü hali var...

Biliyorsunuz, "savaş suçları"nı düzenleyen BM yasalarının altında Türkiye'nin de imzası var...

Bakarsınız, Basın Konseyi'nin vereceği karar, Lahey için de mehaz teşkil eder.

Olur a...


31 Mart 2003
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED