Irak savaşı nedeniyle Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik endişeleri var. Ancak Türkiye için endişelenen bir isim daha var: 50 yıldır siyasetin "bilge adamı" Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanı Abdulmelik Fırat. Fırat'ın endişesi, Irak savaşı nedeniyle Türkiye'nin demokratikleşme çabalarından geriye dönüş ihtimali. Fırat, "Irak'taki müdahale nedeniyle Kürt sorunuyla ilgili garip yorumlar yapılıyor. Yapılan yorumlarda Kürtler rencide ediliyor. Bu ülkede en az 15-20 milyon Kürt var. Bunları rencide etmede ne fayda var? Şiddete dayalı ve Türkiye'nin, demokratikleşme kazanımlarını geriye götürecek bir noktaya çekilmek istendiğini görüyorum" dedi.

Abdülmelik Fırat, "Türkiye için neden endişelendiğini" Yeni Şafak'a şöyle anlattı:

Çok ezildik ve horlandık

50 yıldır siyaset yapıyorum. Çok ezildik, horlandık. Bunun ızdırabını yüreğimizde duyduğumuz için hukukun üstünlüğünü, vicdan ve ifade hürriyetini müdafaa ederek geldik. Bunun yanında Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olan Kürtler'e 80 senedir yapılan uygulamaların yanlış olduğunu, soruna akla, hukuka, ahlaka uygun çözümler bulunması gerektiğini söylüyoruz. Bugün ise Irak'taki müdahale nedeniyle Türkiye'nin, demokratikleşme kazanımlarını geriye götürecek bir noktaya çekilmek istendiğini görüyorum.

Irak bahane olmasın

Irak müdahalesi bahane edilerek geriye doğru bir gidiş ayarlanıyor. Şu anda AB'ye girmek için ortaya konan çabalar, raporların gerekleri durduruldu. Bu kargaşa nedeniyle insan hakları, demokratikleşme yönündeki adımlar durmamalı. Olağanüstü hale tekrar geçilmesini arzu etmiyoruz. Hak, hukuk ihlali bugün Amerika gibi bir gücü bile zor duruma düşürdü. Öyle bir durum oluştu ki, Amerika'nın kendi başına buyruk hareketleri bugün Saddam gibi bir diktatörü kahraman yaptı. Bu insanoğlunun bütün aklıyla yaptığı planlara rağmen asıl kainatın yaratıcısının da bir planını var. Bugünkü durum onu göstermektedir.

Kürtler ve Türkler birliktedir

Anadilde eğitim ve yayın hakkı ile bugüne kadar devlet tarafından yok sayılan Kürtler'in varlığı kabul edilmiş oldu. İlerleme sadece bu kadar. Onun ötesindeki uygulamadaki sundukları ise fevkalade komik ve gülünç. Biz Kürtler bin senedir bu topraklarda Türkler'le beraber yaşadık. Osmanlı döneminde Kürtler'in yaşadıkları bölgelere "Kürdistan", "Kürdistan Beyliği" gibi isimler verilmiş. Cumhuriyet bu deyimleri suç kabul etmiş, kullananlar hapse atılmış, işkence görmüş. Milli Mücadele'nin "Kürt ve Türk kardeşliği mücadelesi" olduğu söylenmiştir. Bunu en önce de Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir. Ben 50 yıldır bunu söyleyerek geldim: "Ezilen, sürülen, öldürülen olmamıza rağmen biz elimizi uzatıyoruz size, gelin barışalım. Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde yaşamalıyız. Böyle olmazsa bize karşı olan güçler daima tahrik edecektir bu meseleyi. Biz bunları söylerken Türkiye'yi yöneten hiç kimse çıkıp da gelin bu meseleyi konuşalım demedi. En sonunda Avrupa'nın baskısı ile bu noktaya gelindi. Avrupa'ya sundukları raporları hazırlarken, hiçbir Kürt kişiye, kanaat önderi veya siyaset erbabına sorulmadı. Kürt aydınları adına biz bundan çok müteessiriz.

Halk asla kavgalı olmadı

Türkiye'de yaşayanlar kendi arasında kavgalı değiller. Devletin atacağı makul adımlar da halk tarafından desteklenecektir. Bir ülkenin beşte birini, dörtte birini küçümseyip tahkir ederek bütünlük sağlamak mümkün değildir. Edirneli Hüsmen ile Hakkarili Haso'yu birbirine düşman etmenin ne anlamı var? Bunlar bu ülkenin tarihi içinde birlikte yaşamış ölüme birlikte gitmişlerdir. Biz bunları söyleyince sistem bizi ya bölücü ya da gerici olarak tanıtıyor.

HAMDİ ATEŞ / ANKARA

« Geri Dön