AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İşimiz zor

Mustafa Karaalioğlu, "Eh, ABD'yi bu bataktan kurtaracak formulü üretme görevi de artık sana ait" dediğinde kalabalık bir mekândaydık. İlk tepkim, onun dediğini başkalarının duyup duymadığı oldu. Şu sıralarda etraftan gelen eleştiriler konusunda olağanüstü duyarlıyım ya...

ABD'nin Irak'a saldırısında da gördük: Büyük güçlerin savaş çıkartması kolay... Dişine kadar silâhlı ABD pahalı mâceraları göze alabiliyor... Esas önemli olan, aynı büyük gücü, batağa saplandığını görse bile kolay kolay vazgeçemediği mâceradan çıkartabilmek...

Tom Clancy'nin aynı adlı romanından beyaz perdeye aktarılan 'The Sum of All Fears' (Bütün korkuların yekünu) adını taşıyan filmi görenleriniz hatırlayacaktır. Soğuk Savaş'ın en muhataralı döneminde, Sovyetler Birliği'nde başkan değişikliğine denk getirerek süpergüçler arası bir çatışma başlatmak isteyen bir 'çete', iki tarafı da aldatma üzerine oturan bir tezgâh kurar. İşi, ABD'den seçilmiş hedeflere nükleer saldırıya kadar vardırır çete... Washington ne yapsın; o da aynı tarzda cevap verme kararı alır... Bütün olayın iki taraflı yanlış algılamalara dayandığını anlatıp dikkatleri 'çete' üzerine çevirinceye kadar, Ben Affleck'in canlandırdığı CIA ajanı Jack Ryan'ın göbeği çatlar... Zihinleri karıştıran, iki lidere çok yakın 'çete' elemanlarıdır çünkü...

ABD başkanının, görüntülere ve kulağına fısıldananlara bakarak savaş kararını nasıl kolayca verdiğini bu filmde de görürüz. Aynı başkan, "Ateş" emrini verdiği füzelerin hedeflere gönderilmesi kararını geri almakta o kadar kararlı görünmez... Roman ve filmlerde bile zor oluyor savaş makinasına dönüşmüş bir süpergücü inine geri çevirmek...

Robert McNamara, ABD'nin Vietnam Savaşı'nın bütün dünyayı etkilediği dönemde dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı. Çok uzun yıllar sonra kaleme aldığı 'In Retrospect: The Tragedy and Lessons of Vietnam' (Geriye bakınca: Vietnam'dan trajedi ve dersler) kitabının daha girişinde şu itirafta bulunur McNamara: "Kennedy ve Johnson yönetiminde görev alan ve Vietnam'la ilgili kararlara katılımda bulunan bizler, bu ülkenin ilkeleri ve gelenekleri istikametinde davrandığımıza inanıyorduk. Kararlarımızı o değerler ışığında verdik. Ancak, yanlıştaydık, hem de korkunç yanlışta…"

ABD tarihinin en çirkin sayfalarını teşkil eden Vietnam Savaşı'nı 'içeriden' bir gözle değerlendiren 'In Retrospect' adlı kitaba George W. Bush da şu sıralarda bir göz atsa keşke… Deneyimi sayesinde dönemi ülkesi tarihinin en parlak sayfaları olabilecekken adı unutulmaya terk edilmiş bir başkan olan Lyndon Johnson'un yaşadıkları Bush'a da ışık tutabilir… Askerler, Johnson'a, "Elimizde yeni silâhlar var, yenilmemiz imkânsız" diye akıl verirler sürekli; Vietnamlıları küçümser ve önemsizleştirirler… Zora girildiğinde, "Biraz daha asker gönderirsek iş biter" derler… Gazetelerin 'tarafgir' yayınları yüzünden kamuoyu desteği hiç eksilmez, ancak muhalif halkalar da genişledikçe genişler… Vietnam, ABD için, tam bir batağa dönüşür… Soruna görüşmeler yoluyla çözüm bulma girişimleri, birilerinin "Süpergüç diz çökerse bir daha ayağa kalkamaz" müdahalesiyle suya düşer…

Siz benim sözümü dinleyin: Başka her türlü mülâhaza söz konusu olmasa, bir inat bir murat yüzünden, sırf "Süpergüç yenilir mi?" sorusunu sordurmamak için, Irak'a karşı savaş kolay bitmez… Vietnam bir örnek ise, ABD, bölgeye daha fazla asker gönderecek, daha yeni silâhlar deneyecek, "Gelin, onurlu bir çıkış bulalım" diyenleri asla dinlemeyecektir… Vietnam Cehennemi, iyi niyetli bir başkan olduğuna herkesin tanıklık ettiği Johnson 'anlaşma' sözcüğüne aşırı tepki gösterdiği için, on yıldan fazla sürebilmişti… Oradan gelen tabutlar, zihinleri çelmek yerine, yöneticileri, "Biraz daha ölüm" noktasına götürmüştü…

Pek çok Amerikalı için 'Vietnam Savaşı' tek bir ismi akla getirir: Daniel Ellsberg… Irak'a savaş açılmasın diye çaba gösterenler arasında bulunan, şimdilerde savaş-karşıtı konuşmalarıyla yeniden öne çıkan Ellsberg, Vietnam Savaşı'nın talihini değiştiren kişiydi. Vietnam'da batağa saplandıklarını, Amerikalılar, onun sızdırdığı gizli belgeler sayesinde öğrenebildiler. Üzerlerinde 'çok gizli' damgası bulunduğu için yayını yasak belgeleri gazetelere sızdırması bir kahramanlıktı; New York Times'ın ciddi hukuki sonuçlar doğurabileceğini bile bile yayınlaması da ayrı bir cesaret işi… Ellsberg, şu yakınlarda çıkardığı 'Secrets: A Memoir of Vietnam and Pentagon Papers' (Sırlar: Vietnam anıları ve Pentagon belgeleri) adlı kitabında, gencecik Amerikalıların ölümüyle sonuçlanan savaşı askerlerin körü körüne sürdürdüklerini bir kez daha gözler önüne seriyor…

Vietnam Savaşı döneminde zorunlu hale getirilmiş olan askerlikten mâzeret göstererek sıyırtmış kişilerden oluşuyor George W. Bush ekibi… Kamuoyu belleği de o dönemlerde yaşananları unuttu… Sovyetler Birliği çöktüğü için ABD tek süpergüç… Savunma sanayiinin ürettiği silâh ve techizatın dünyada eşi-benzeri yok… "Irak sinek, üflesek ölür" aklını verenlerin suyundan giderek açtığı savaşı, "Kazandık" denecek başarılarla sürdürse bile, Bush'un Amerika ile İngiltere'nin başını büyük derde soktuğuna hiç kuşku yok…

Mustafa Karaalioğlu haklı aslında; ABD'ye bu bataktan bir çıkış formülü üretmek şart…


31 Mart 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED