AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İtiraf et ve kurtul

Savaş sırasında çeşitli kanallara çıkarak askerî bilgilerini aktaran emekli generaller için bizde de Genelkurmay’dan izin alınmış mıdır acaba? Bir görüşmemizde, M. Ali Birand’ın “Mutlaka yazacağım” dediği konuyu Hürriyet’te Ertuğrul Özkök ele aldı. Emekli askerleri başarısız ve peşin fikirli bulmuş Hürriyet yayın yönetmeni...

Benzer bir durum Amerika için de geçerli. Orada da, savaş sırasında televizyonlarda yapılan askerî yorumların standart-altı olduğu kanaatini yaygın. Hayatını televizyon programı eleştirisi yaparak kazanan gazetecilerden konuyu ele almayanı yok gibi. CNN ve Fox-Tv kanallarına çıkan Amerikan generalleri uçuk-kaçık yorumlarla izleyenleri çileden çıkarttılar...

CNN-International’ın haberlerden sorumlu müdürü Eason Jordan’un tavırlarını savunmak için yaptığı ifşaat gürültü kopardı ABD’de... Jordan, Washington Post gazetesinde medya eleştirisi yapan Howard Kurtz’la konuşurken, “Neden bu kadar gürültü koparıyorlar, anlamakta zorlanıyorum” dedi ve ekledi: “Yorum yapacak generallerin isimlerini savunma bakanlığına sunup olur aldım...”

‘Medya etiği’ denen kurallar dizininden azıcık nasibi olanlar bile bu ifşaat karşısında şaşırmıştır muhakkak... Askerî bir harekât ile ilgili görüş açıklayacak yorumcuların adlarını vererek o askerî harekâtı yürütecek devlet biriminden onay almak hiç de ‘medya etiği’ ile örtüşmüyor çünkü. CNN haber sorumlusu yaptığını açık açık anlatmış Kurtz’a: “Savaş başlamadan önce birkaç kez Pentagon’a gidip önemli kişilerle biraraya geldim. Elimdeki listeyi gösterip, ‘İşte kamera önünde ve arkasında savaşla ilgili fikirlerine başvurmayı düşündüğümüz generaller’ dedim. Hepsi için çok iyi işareti yaptılar...”

Acaba, ekrana çıkartılan general rütbeli emekli askerlerle ilgili bir ‘onay’ mekanizması bizde de çalışmış mıdır? Çalışmışsa, bunu ilk kim ifşa eder dersiniz? “Onay aldınız mı?” sorusunun cevabını meselâ CNN-Türk’ün savaş yayınlarının da koordinasyonunu üstlenmiş M. Ali Birand’tan bekleyebilir miyiz?

Burada açıklamayı bir görev biliyorum: CNN-International’ın haberler sorumlusu olan Eason Jordan benim dostum. CNN-Türk açılışında bulunmak üzere geldiği Türkiye’den dönerken, “Bu defa görüşemedik, ama bir dahaki sefere” diyen bir mesajını almıştım; sözünü yerine getirmesini bekliyorum. Tekrar biraraya geldiğimizde, CNN’in ‘medya etiği’ konusunu gündeme getireceğime emin olabilirsiniz...

Bunun bir sebebi de, Eason Jordan’ın yine savaştan sonra yaptığı bir itiraf. Jordan, New York Times gazetesine yazdığı “Kendimize sakladığımız haberler” başlıklı yazısıyla Amerika’da müthiş bir kavganın patlamasına yol açtı. Yazısının çıktığı 11 Nisan 2003 tarihinden buyana itirafıyla ilgili sağda-solda çıkan eleştirilerin sayısı 100’ü aştı... Öyle sanıyorum ki, CNN adına yapılan itiraf, bütün dünyadaki gazetecilik okullarında ders olarak okutulacaktır...

Ne dediğini daha yazısının ilk paragrafında ortaya döküyor Eason Jordan: “Son 12 yıl içerisinde Bağdat’a 13 kez ziyarette bulundum. Ziyaretlerimin sebebi, hükümetin Bağdat büromuzu açık tutması için lobi yapmak ve Irak liderleriyle mülâkat ayarlamaktı. Her gidişimde görüp işittiklerimden biraz daha rahatsız oldum. Iraklıların -özellikle Bağdat büromuzda çalışanların- hayatlarını tehlikeye atmamak için bunların hiçbirini haberleştiremedik...”

CNN’in en önemli adamı, haber akışı devam etsin diye göz yumduklarını örnekler vererek anlatıyor yazısında. Biri önemli. Saddam Hüseyin’in oğlu Uday, bir görüşmelerinde, “Yurtdışına kaçan iki eniştemle onu ülkesine kabul eden Kral Hüseyin’i öldürteceğim” demiş Eason Jordan’a... “Bu sözleri haberleştirseydik çevirmeni öldürebilirdi” diyor kendisini savunmak için... Yine de, Kral Hüseyin’e aktarmış işittiği tehdidi; Kral önemsememiş... “İki eniştesini Irak’a döndürmeyi ve öldürmeyi başardı” diyor CNN yöneticisi...

“Yıllardır içimde taşıdığım bu kötülükler beni rahatsız edip duruyordu; Saddam gittiği için anlatabiliyorum” cümlesiyle biten müthiş itiraf, doğal olarak, kamuoyundan büyük tepki çekti. Aslında, tanıyanlar Eason Jordan’ın ‘düzgün’ bir insan ve ahlâk ilkelerine bağlı bir gazeteci olduğunu bilir. Zaten, savaşın hemen ardından gelen itirafı da onun bu özelliğini dışa vuruyor...

Vaktiyle CNN adına Bağdat’ta bulunmuş Peter Collins, “CNN başkanı Tom Johnson ve Eason Jordan Bağdat’a gelip Saddam’la bir mülâkat için kendilerine dayatılan bir metni okumamı benden istediler” diye yazdı. Bir keresinde de Saddam’la bir mülâkat talebine cevap beklenirken yaptığı bir haber yüzünden azarlanmış Collins... Yazısı şöyle bitiyor: “Bu tür oyunlar oynayan bir kanalda huzurum olabilir mi diye enine boyuna düşündüm ve sonunda gönlüm elvermediği için istifa ettim...”

Peki niye öyle davranmış CNN? Kendini savunmak için yazdığı ikinci yazıda, Eason Jordan, “Önümde üç seçenek bulunuyordu” diyor: “1. Dehşet hikâyelerini hiç anlatmamak. 2. Hemen anlatmak ve mâsum insanların ölümüne sebep olmak. 3. Onları Saddam rejimi düştükten sonra anlatmak... Ben üçüncüyü seçtim...”

Bu tartışmaları izlerken, aklım bir yandan savaşta olsa bile, daha çok 28 Şubat dönemini düşündüm... Bizde Eason Jordan kadar dürüst ve samimi bir itirafçı nedense çıkmadı...

Belki bundan sonra çıkar...


28 Nisan 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED