YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Şu Nazım Hikmet meselesi...

Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan ve Nazım Hikmet'in yeniden Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin kararname sonrasında kopartılan gürültüye bir bakın: Bir taraf, "Nazım büyük şairdir, bir dünya vatandaşıdır. O'nun yeniden Türk vatandaşlığına kabulü gerekir, zira Nazım Hikmet dünyanın en çok tanıdığı Türkler'den biridir. Vatan sevgisi, Milli Mücadele'ye ve Mustafa Kemal'e bakışı "Kurtuluş Savaşı Destanı" adlı uzun şiirinde belirginleşmiştir. Devlet bu ayıptan sıyrılmalıdır" vbg. söz ve yaklaşımlarla kamuoyuna yine 'hümanizma' dersleri verirken; diğer taraf, "Hayır, Nazım Hikmet bir vatan hainidir, tescilli komünisttir. O Türkiye'den kaçarak Moskova'ya ve Stalin'e teslim etmiştir kendini, Türkiye'yi aşağılamıştır. Tekrar vatandaşlığa alınması ülkemize sürülecek kara bir leke olacaktır. Nazım'ın büyük şairliği ise şüphelidir" türü itirazlarla tipik bir devlet refleksini harekete geçirmiş görünüyor. Yani, taraflar bilgi ve belgeleriyle âdeta bir cenk havasındalar. Bu atmosfer içinde tarafların birbirini anlamaya, asgari müştereklerde birleşmeye, uzlaşma zemini arayıp 'mesele'ye soğuk kanlı yaklaşmaya hiç niyetleri yok: Tam bir kör döğüş sizin anlayacağınız..

Bir kere şunu açıkça belirtelim; Nazım Hikmet, şiirleri dünya dillerine en çok çevrilen, sayısız araştırma ve incelemeye konu edilen, uluslararası şöhrete sahip bir şair olarak; günümüzde herhangi bir 'itibar' ihtiyacı içinde değildir. Bilâkis, ulusal ve uluslararası ölçekte itibar erozyonuna uğrayan, bizatihî devlet çarkının işleyiş biçimi ve kurumlarıdır!.

Nazım Hikmet'in bu topraklardan uzak, başka diyarlarda, kederli bir hâlet-i rûhiye içinde ölürken; vatan hasretiyle yandığı bilinenler arasında. Neticede, bedeli kendisi bakımından çok ağır olan bir 'yanlış'ın kurbanıdır O. Aradan yıllar geçmiş, soğuk savaş şartları ortadan kalkmış, "komünizm tehlikesi" çökmüş, insan haklarıyla temel özgürlükler bahsi tüm ülkelerin gündemine yerleşmiştir. Bu bağlamda, devletin, onca yıl sonra, ölmüş bir insana husumet beslemesi; hangi ideoloji ve dünya görüşünden olursa olsun, bu toprakların bağrından çıkmış bir insanına kin gütmesi anlaşılır bir tutum olmamak gerekir. Nazım Hikmet; ideolojisi, görüş ve ifadeleri, şiirleri yüzünden bu ülkenin hapishanelerinde ömür çürütmüş, acı çekmiş biridir. Ve artık olan olmuştur, yeni sayfa açmak zamanıdır. Bu bir ilk adım olabilir: Devlet, ideolojik yörüngesini terkedip daha akılcı, daha hukukî ve daha insanî bir yaklaşımla 'mesele'yi çözüme kavuşturmalıdır. Hem; Nazım Hikmet'in vatandaşlığa kabulünün gerçekleştirilmesi T.C.'ye ne kaybettirecektir ki? Esasen, bugün Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına kabulünün onaylanmasının Nazım Hikmet'in şahsına kazandıracağı çok fazla bir şey de yoktur: Nazım Hikmet, zaten tüm dünyada bir "Türk şairi" olarak biliniyor! Beklenen, 'resmî' bir prestij... hepsi bu!..

Tabii, söz konusu 'mesele'nin bir de sanat ve estetiği, yani şiirin dünyasını ilgilendiren yönü var: Doğrudur, Nazım Hikmet, "Büyük bir şair"dir; ancak, Nazım Hikmet şiiri, "Büyük bir şiir" 'değil'dir! Metafizik arayış, yöneliş ve açılımları olmayan bir şiir, nasıl ve hangi ölçütlerle 'büyük şiir' pâyesini sahiplenebilir? Nazım; insana, hayata ve eşyaya tastamam bir metaryalist algıyla yaklaşmış, çoğu şiirini ideolojik/politik yönsemelerle kaleme almış, kimi zaman son derece berbat mısralara imza atmış bir şairdir. Evet, Türkçe'yi çok iyi kullanmış, şiirimize yeni açılımlar kazandırmıştır ve fakat sanat ontolojisi bakımından zaaf içeren metafizik yoksunluğu, O'nun şiirini derin ve çaplı bir yapı olmaktan alıkoymuştur.

Dönemin soğuk savaş şartları içinde, Nazım Hikmet'in politik tavrıdır şairliğini 'büyük' ve 'güçlü' kılan! "Büyük şair"liği politik, ideolojik ve konjönktüreldir! Yoksa Nazım Hikmet şiiri, "Şair Nazım Hikmet"in gerisindedir her zaman!

Öte yandan, şiiri şairliğine nazaran gölgede biri için, özellikle Türkiye'deki kimi odakların "Nazım putu"na sarılmaları, daima gülümsetmiştir beni. Üstelik, Nazım'dan beslendiğini iddia edenlerin "Toplumcu-gerçekçi" şiir dedikleri manzumeler, slogan sıvanmış söz yığınları ortadayken..

Evet, bana göre; Nazım Hikmet'e yeniden Türk vatandaşlığı verilmelidir, mezarı Türkiye'ye getirilmelidir ve hatta seçme şiirleri de ders kitaplarına konmalıdır.. Eğer devlet iradesi "Nazım efsanesi"nin daha da büyüyüp gizemli bir hâle bürünmesini istemiyorsa, bu 'mesele'yi bir an önce çözümlemelidir..

Neticede; ismi 'büyük', kendi 'küçük', şiiri ise 'vasat' bir şairdir Nazım Hikmet Ran!..


19.ŞUBAT.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...