YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

Ortadoğu modeli siyasete özeniyoruz!..

Ortadoğu modeli iç ve dış politikanın, kısır-döngüleri içine epeyi zamandır girmiş durumdayız..

"Ortadoğu modeli" iç ve dış politikanın özellikleri şunlar..

İç politikada, başarısız yönetimler değiştirilmez, değiştirilemez..

İç politikadaki ve ekonomideki başarısızlıklar irdelenip, nedenler ve sorumlular aranacak yerde, başarısızlıkların kaynağı olarak, ya "emperyalizm", ya da "siyonizm" gösterilir.

Diktatörler ve otoriter rejimler eleştirilemez..

Bunun yerine, belirli güdüm ve tahrik mekanizmaları harekete geçirilerek, kitleler sokağa dökülür.. "İç ve dış düşmanlar" telin edilir.

Aynı yöntemler, dış politika için de geçerlidir..

Diktatörün, rejime hakim olan ailenin veya oligarşinin, dış ülke yönetimleri ile mevcut ilişkileri, şahsi sevgiye veya nefrete oturtulur..

Saddam ile Kaddafi'nin bireysel ilişkilerine göre, Irak ve Libya yakınlaşır ya da uzaklaşır mesela..

Ortadoğu ülkelerinde, üniversiteler, medya, düşünce üreten merkezler, "devlet"in veya "iktidara sahip güç"ün söylemi dışında, düşünce açıklayamaz..

Bu yüzden bir darbe veya bir ölümle "lider" değişince, bir anda dış politika da değişebilir. Toplum buna hazırlıklı olmadığı için, şoklar ve kargaşa yaşanabilir..

Mısır'da Nasır'ın ölümü üzerine gelen Enver Sedat'ın İsrail'le barış sürecini başlatması sonunda, Enver Sedat öldürülmüştü..

Türkiye, bu modelin dışında kalmaya özen göstermek zorundadır.

Kendimize hayat tarzı olarak seçtiğimiz "çoğulcu demokrasi" de, "halk", seçimlerle iktidarı belirler.. Çeşitli sorunlar karşısındaki "halkın sesi" ise, medya, sivil toplum örgütleri ve çeşitli düşünce odakları aracılığı ile, her an duyurulur.. Devlette devamlılık vardır.

Halkın isteği ve bilgisi dışında, kapalı kapılar arkasında alınan kararların sonuçlarına, halkı sokağa dökerek, kitlesel öfkeler yaratılarak, iç ve dış boykotlar ilan edilerek "katılım"ı sağlamak, bizim seçtiğimiz demokratik hayat tarzında kabul edilemez..

Ama Türkiye, belirli bir süreden beri, kendisine Ortadoğu modeli siyaseti seçmiş gibi görünüyor.

İç politikada, "merkez"in veya "derin devlet"in toplum mühendisleri tarafından alınan yanlış kararları, halk-devlet ilişkilerini germekte..

Herhangi bir konuda görüş açıklamak için sokağa çıkıp yürümek isteyen sivil toplum örgütleri, karşılarında, copları, tazyikli suları buluyor..

Medya, çıkarlar sağlanılarak, göbeğinden devlete bağımlı kılınmış durumda.. Üniversiteler, YÖK sayesinde lise düzeyine indirildi..

Toplum önünde açıkça tartışılmayan ve ilgi alanı dışına çıkartılan dış politika ise, hayal kırıklıkları ile kitlesel tepkilerin konusu..

Avrupa ülkelerine, İtalya'ya, Fransa'ya ve Amerika'ya öfkeler, boykotlar seslendiriliyor..

İşte en son, Irak'ın bombalanması sonunda, neredeyse, Saddam'ın yanında Amerika'ya karşı bir konuma girmek üzereyiz..

Şartlanmış beyinler, Baba Bush ile Oğul Bush arasında, 8 yıl Başkan Clinton'ın bulunduğunu ve Amerikan Başkanlık Sistemi'nin bir "hanedanlık" olmadığını düşünmüyor..

Buna karşı Irak'ta neden hala Saddam'ın bulunduğu, Suriye'de Esad'dan sonra neden oğlu Beşir'in geldiği ve benzer durumlar tartışılmıyor bile..

Utanılmasa, "Amerika'da demokrasi yok.. Ortadoğu'da var" denilecek..

Ve mümkün olsa, Türkiye'de, "anti-emperyalist" bir mücadele başlatılacak..

ŞAKA

Medyatik hocaefendiler!..

Sabah gazetesi, 250 bin liraya her gün "Müslümanlıkta İnanç" satmaya başladığı günden beri, gazete çalışanlarının yönetim kadrosuna hitap şekli değişmiş..

Dinç Bilgin'den "Büyük hocaefendi", Zafer Mutlu'dan da "Küçük hocaefendi" diye söz ediliyormuş..

Batı kültürü almış "Sabbahîler" ise, "DGM" yerine "purgatory" kelimesini kullanıyorlarmış..

Not: "Purgatory", İngilizce'de, Tanrı önüne çıkmadan, günahlarından arınmaları gereken yere denilir..

YAŞLANMAK

Amerika'da başka, Türkiye'de başka!..

"Yaşlanmaya başladığınızı nasıl anlarsınız?"

Bu soruya bir Amerikalı'nın verdiği cevaplar şöyle:

-Aşksız yaşayabilirseniz.. Ama asla gözlüksüz yaşayamazsanız..

-Odaya kim girerse girsin, göbeğinizi içeri çekmezseniz..

-Televizyonda sadece haberleri izlerseniz..

-Telefon çaldığında, "inşallah bana değildir" diye dua ederseniz..

-İnsanlar, saçınızın asıl renginin ne olduğunu sorarsa..

-Otomobilinizin yağını sık sık kontrol ederseniz..

-Hayattaki en önemli şeyin, bir fincan kahve olduğunu düşünürseniz..

-Yılbaşı hediyelerini Ağustos ayında almaya başlarsanız..

-Sürekli evdekilere "şu müziğin sesini kıs" diye bağırırsanız..

-Trafik lambası sarı yandığı zaman, durursanız..

Bunlar bir Amerikalı'nın yaşlandığını gösteren işaretlermiş..

Peki bir Türk olarak yaşlandığınızı nasıl anlarsınız.. İşte bazı işaretler.

-Televizyonda Ecevit'i izlerken, eşinize "bizim Karaoğlan yine formda" derseniz..

-Son İMF ekonomik programının, Türkiye'ye son 50 yılda sunulan kaçıncı ekonomik program olduğunu bilirseniz..

-10'uncu Yıl Marşı'nı söylerken, 1933'te gerçekten Türkiye'nin demir-ağlarla örülmüş olduğuna inanırsanız..

-"Bizim zamanımızda cep telefonu mu vardı" deyip, çocuklarınızın telefon faturalarına tepki gösterirseniz..

Anlayın ki, Türkiye'de yaşlanmaya başlıyorsunuz demektir.


19.ŞUBAT.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...