YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Dalların gövdeleşmesini önlemek

'Her gülüşte bir çiftdeğerliliğe rastlanır bir ölçüde: Şeylerin kendilerini göstermeye çalıştıkları kadar istikrarlı ve güvenilir olmamaları kötüdür; ama göründükleri kadar katı ve boğucu olmamaları da iyidir. İnsanın zannettiğinden daha özgür olması iyidir; ama ona özgür insanların içinde bulundukları kötü durumun suçunu kendilerinden başka hiç kimseye ya da hiçbir şeye yükleyemeceklerinin ikide bir söylenmesi kötüdür. Aslında korku ve gülmenin birbirlerinin zıttı olmadığı söylenebilir. Bunlar aynı gövdeden çıkan dallardır. Her gülüşte korkunun hafif yankıları vardır. Neyse ki, her korku patlaması da gülmenin tohumlarını taşır' (Zygmunt Bauman, Siyaset Arayışı, Metis Yayınları, Kasım 2000, Shf., 66).

Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileriyle ilgili hangi tartışma gündeme gelse, artık bu alıntı geçiyor gözlerimin önünden.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türkiye 'tek gövdeden çıkan iki dalı' yanyana tutmaya çalışıyor. Bir yandan Aydınlanma ile uç veren evrensel medeniyet dairesi içinde kalmaya yöneliyor, aynı anda o evrenselliğin totalleştirici ve eritici karakterine teslim olmamaya çalışıyor.

Evrensel medeniyet dairesi içinde kalarak kendini kendisi yapan şeyleri koruyabilmek, yerli siyasal değer üretiminin demokratik açılımları beslemesi ile mümkün ancak. Yerli değer üretiminin desteği olmaksızın, evrensel medeniyet dairesinin içinde kalabilmek ne kadar 'köksüzse', yerli değer üretimini kutsayarak içe kapanmak da o kadar kökleşmeyi 'toprağın altına sıkışmaya' indirgemek ve dünyanın geldiği noktalarda dallanıp budaklanmayı becerememektir.

Türkiye belki de mevcut jeostratejik düzlemde ayakta kalabilmesini, bu iki dalı aynı gövdeden çıkmış olarak algılamasına ve sadece algılamakla kalmayıp iyi kötü ayakta kalan, kendi içinde eleştiri süreci işleyen, darbelerle kesintiye uğrasa da hemen ardından toparlanabilen ve ana doğrultusunu koruyabilen bir hat olarak modelleştirmesine borçludur denilebilir.

Fakat giderek evrensel medeniyet dairesi içinde kalabilmekle, kendi özgünlüğünü koruyabilmek, artık aynı gövdeden çıkmış iki dalın ağacın bütününü oluşturması gibi algılanmamaya başladı. Bu da Türkiye'yi vareden ve dünya sistemi içinde giderek güçlenerek işleyen bir model olarak yürümesini önce riske sokan, son zamanlarda da krize dolayan bir tarzı sistemleştirmeye başladı.

Bu köşede sıkça söylendiği gibi bu sadece siyasal olmakla kalmayan, onun ötesine ve derinine inen bir 'yarılma'dır; salt bir yönetim krizi de değildir, bunu sistemleştiren organik bir krizdir. Yarılma, Türkiye'nin ne etrafında gelişen Filistin merkezli gelişmeler karşısında sağlıklı bir doğrultu tutturabilmesine izin vermektedir, ne de içerde Silopi olayında olduğu gibi sistemleşmiş görünen ürkütücü tarzın, insan haklarını ihlal edici ve hukuk devletini zaafa uğratıcı sonuçlarının önüne geçmesini mümkün kılmaktadır.

Kuşkusuz 'yarılma'nın temel eksenini Avrupa Birliği meselesinde belirlenmesi gereken tutum konusunda sağlıklı bir karara varılamamış olmaması oluşturmaktadır. Tartışma, öncelikle Avrupa Birliği'ne 'kesin evet' ya da 'kesin hayır' şeklinde alınan katı pozisyonların önce yerleşikleştirilmesinden, sonra buna siyasi gerekçeler 'giydirilmesinden' ibaret bir şekilde yürütülüyor.

Evrensel medeniyet dairesi içinde kalmakla, yerli siyasal değer üretimi böylece tamamen zıt saflara 'savrulmuş' oluyor. Bu da ülkede bürokrasinin gücünü artırırken, siyasetin gücünü zayıflatıyor. Oysa malum yarılma ancak siyasetin gri reflekslerinin devreye girmesiyle giderilebilir. Askeri-sivil bürokrasi sadece katı ayrışmaları pekiştirir. Siyaset gülmenin içindeki korkuyu ve korkunun temas ettiği gülüşü içererek, Avrupa Birliği'ne girmekle yerli dinamikler arasındaki gövde ayrışmasını önler ve Türkiye'nin şu anda içine düştüğü krizden çıkmasını sağlayacak üçüncü yolu üretebilir. Böylece tek gövdenin dalları olması gereken süreçlerin, ayrı gövdelere dönüşmesi önlenmiş olur. Türkiye de siyasi ve stratejik varoluşunu bir kere daha güçlendirerek yeniden üretmiş olur.


19.ŞUBAT.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...