Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Düzceli müezzinler gibi
Sarayevo'nun güzelliklerini anlatırken, İstanbul gücenir diye korkuyorum. İşte şurada, arsasını cami haziresi için vermeyen adamın evi. Evin üzerinde İNAT KUÇA yazıyor. Cami de, 'İnat Evi' de yüzyılların hatırasını yaşatan birer anıt olarak yerli yerinde duruyor. Şehitlikler. 1992-1995 yılları arasına sıkışmış binlerce, onbinlerce genç ölüm. Şehitliklerde sessiz, oğlunun, kardeşinin kabrindeki çiçeklere bakan, şehitlerine dua eden anneler, babalar, kızkardeşler. Ve kimi yerlerde, üzerinden geçen yüzyıllara inat, "toprağa gömüldükçe heybetleri artan" Osmanlı mezar taşları. Şiir gecesi ve konferans
Svrzo Kuça güzel bir mekan. Avlusuyla, sofasıyla, kameriyesiyle, geniş odalarıyla tam bir Osmanlı evi. Şiir gecesi, bu evin avlusunda yapılıyor. Asmin Kuyoviç, Mustafa Zvidiç, Hazım Ahmediç, Muhammed Surovaç, gecenin Boşnak şairleri. Daha sonra Lale Müldür, İrfan Çiftçi ve Rıdvan Canım'ın şiirlerini dinliyoruz. İrfan Çiftçi'nin hayat hikayesi, o gece şiir okuyan şairlerin hayat hikayelerinin toplamından daha uzun sürüyor. Ertesi sabah, aynı mekanda Gönüllü Teşekküller Vakfı'nın organize ettiği konferans var. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın yönettiği konferansta, Yeni Şafak okurlarının çok yakından tanıdığı Doç. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Prof. Dr. Mehmet Aydın hoca birer tebliğ sunuyor. Doç. Dr. Haluk Dursun, Prof. Fehim Nametak ve Amina Şilyak Yasenkoviç ve diğer tebliğcilerin konuşmasından sonra Cuma namazı için hazırlanıyoruz. Vakıf Başkanı Ahmet Şişman, tebliğlerin biraraya getirilerek vakıf tarafından yayınlanacağını müjdeliyor. Gazi Hüsrev Begova Camii'nde Cuma namazı
İşte yine, bizi Bosna'ya, Rumeli'nin başka yerlerine bağlayan, Boşnakların, yüzyıllardır herşeye katlanarak taşıdıkları 'aşk'ın yansıması. Cuma namazında müezzin, tıpkı Düzce'deki ya da İstanbul'daki müezzinler gibi, "Rasul-i Ekrem, Nebiyy-i Muhterem Hazret-i Muhammed Mustafa'ya salavat-ı şerife getirenlerin ahirleri, akîbetleri hayrola" diye sesleniyor cemaate. "Pîrimiz Bilâl-i Habeşî hazretlerinin ruhu içün, sahibü'l-hayrat ve'l-hasenatın ruhu içün, kaaffe-i ehl-i iman ervahının ruhu içün el-Fatiha" diyor. Bunları, belki de kelimelerin türkçe olduğunu bilmeyerek okuyor. 500 yıl önce, Boşnaklarla elele verip, o camileri inşa edenlerden nasıl öğrendiyse, öyle okuyor. Sarayevo'ya yeniden dönmek
"Bu çeşmeden su içenler, Sarayevo'ya tekrar gelirmiş" diyor Süleyman. Nurettin de, ben de eğer böyle bir şey varsa kaçırmamak lazım diyerek o güzel çeşmeden içiyoruz. Sarayevo'da, Sultanahmet'teki gibi çay içmenin en iyi yolu, Armend'i bulmak. Armend 'uyanık' bir adam. İstanbul'da bulunmuş. Çay içmeye gelen Türkleri oyalayabilecek, onlara hoşça vakit geçirtebilecek kadar türkçe biliyor. Biraz ilerideki, Ferhadiye caddesi, şehrin Avusturya-Macaristan hakimiyeti döneminde gelişmiş olan bölümü. Buradaki binalar, bizim Galata'daki binaları andırıyor. Ve bir katedral. Katoliklerin şehirdeki en önemli dini yapıları. Batılı resmi heyetler şehri ziyarete bu sokaktan başlar, bu katedrali mutlaka ziyaret ederlermiş.
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |