T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir yanda "şapka", öte yanda da "salkım"lar...

Önce, "şapka" işine bir göz atalım: Şapka devriminin yıldönümü üzerine, Çölaşan'a göre, "şeriatçı basın" yine "celallen"miş...

Ve, Salı günü (27.11.01), "Şapka devrimi yalanları" üzerinde duruyor.

Aslında, tarihî gerçeklere aykırı olarak "yalan"a prim veren kendileri... Devrimin insanları "zorunlu şapka giyme"yi icbar etmedi diyorlar. Hayret, ki hayret!.. Mustafa Kemal daha işin başında "buna şapka derler" deyip, bu cahil adamlara gereken "çağdaş giyim kuşam sembolleri"ni tanıttı ve "80 kuruş şapka avansı" ile, din hizmetlilerin bütçesine müdahale edildi. Böyle bir gerçek karşısında, "zorunluluk" üzerinde duranları "yalancılık"la itham etmek, pek öyle akıllı bir iş olmasa gerek... Çünkü, Çölaşan, dinsel başlık olarak fes, sarık gibi başlıkları "alet" olarak tanımlaması kadar "alet-edevat-takım taklavat" yakıştırmasına gidecek kadar bir "cehalet" örneği olmaktadır. Zira, bunlara "giysi" denir onun anlayacağı lisanla ifade etmek gerekirse...

Ayrıca, tarihî gerekçelere ters olarak, Bay Çölaşan'ın bütün değerlendirme ve referansları da yanlıştır. "kuru sıkı atmak" derler ya, öyle bir şey:

Çünkü, İskilipli Atıf Efendi, "31 Mart olayı"nda yargılanmış değil, ancak Mahmut Şevket Paşa'nın katlinde "medhaldar" görülüp, Sinop'a sürgün edilmiş, Sungurlu, Çorum gibi yerlerde cezasını çekip, 1918'de İstanbul'a dönmüştür.

İskilipli Atıf Efendi ve reisi bulunduğu Teali-i İslam Cemiyeti'nin hiçbir zaman "Yunan ordusu" lehinde hiçbir beyan ve ifadeleri olmamış, aksine, İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinde, ilk "beyanname"yi yayınlayan bunlar olmuştur.

Bunu en iyi bir şekilde "Nutuk"tan okumak mümkünken, İskilipli'yi, "Kuvva-yi Milliye aleyhinde bulunmaktan ötürü idam cezası" ile cezalandırılmak gibi bir "düzmece" ifadede bulunuyorlar. Hele bir de "3 Mart 24 affı"ndan yararlanıp kurtulduğuna dair bir tarihî olay da yoktur. Ve yine "şapka kanunu çıktığında bir broşür hazırladığı" ifadesi tamamen yanlıştır. Çünkü, İskilipli'nin yazdığı 32 sayfalık broşür Maarif Nezareti'nin ruhsatı ile, "şapka kanunundan bir buçuk yıl önce" basılıp piyasaya sürülmüş iken, Bay Çölaşan'ın "yeniden bir broşür hazırlayıp insanları ayaklanmaya çağırdı" demesi kadar tarihi gerçeklere aykırı ve o derece de okuyucuları yanıltıcı bir yazarlık serüveni olamazdı.

Bir de "şapka gavur icadıdır" diyenlerden sekiz kişinin Erzurum'da idam edildiğinin hesabını, Çetin Altan'ın dedesi Hasan Paşa'dan sormalıdır ki, bu idam olayında, bir kadın da idam edilmesi kadar, kendini ilgilendirmeyen bir "reform"dan ötürü, ipe giden kadın görülmemiş ki, Çetin Altan, "Kahrolsun Komünizm diye diye" adlı eserinde dedesinden bahsederken, "O da hukuka saygılı değildi" gibi bir yumuşak ifade kullandığını, Bay Çölaşan da dikkate almalıdır.

Amma ne yazık ki, Bay Çölaşan'ın bütün ortaya attığı beyan ve yorumların hepsi tarihî gerçeklere ve cumhuriyet ilkelerine aykırı düşmektedir: Tahirü'l-Mevlevî'nin "Matbuat Alemindeki Hayatım" adlı eserini okumuş olsaydı, "beyanname"nin red veya kabulünde, cemiyet başkanı olarak 5'e karşı 5 olan oylamada, İskilipli Atıf Efendi, "red oyu" kullanmış olduğundan Bay Çölaşan'ın haberi yoktur. Çünkü, kitabın hiçbir sayfasını karıştırmış değildir. Baksaydı, görürdü (İstanbul-1990, sh: 70)

Ve özellikle de Bay Çölaşan, İstiklal Mahkemeleri'nin iki dönemi olduğunu, birincisinin Kurtuluş Savaşı ile ilgili, ikincisinin de devrimler sırasındaki "seyyar İstiklal Mahkemeleri"nin üzerinde durması, ve ilkinin "halifeyi, makamı ve toprakları korumakta", karşı çıkanları cezalandırma işlevini gördüğünün hiçbir şekilde farkında değildir.

Aslında, işi ehline bırakmak, gerçekleri araştırıp, sağlıklı bir sonuca varmak gerekirdi.

Amma, Bay Çölaşan'ın daha önceki yazıları ile, şimdiki arasında bir farklılık vardır. O geçmişte, bize saldırmakta ve tarihî gerçekleri çarpıtmada daha sivri ve ejite edici ifadelerde bulunuyordu.

Bu da bir gelişmedir, amma "yalan"la bir yere varılmayacağını bilir, o zaman da gerçekçi olunur, diye teselli bulmaktan başka elimizden bir şey gelmez!

"Salkım" işine ve "Kürt paşası" kavgasına yarın eğilmek umuduyla...


30 Kasım 2001
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED