Gazeteci-yazar Ali Bulaç, Eylül Yayınları'ndan çıkan 'Avrupa Birliği ve Türkiye' adlı eserinde son 20 yıldır Türkiye'nin dış gündemini en çok meşgul eden Avrupa Birliği'ne üyelik konusunu aydınlığa kavuşturuyor. Toplumumuzun hemen hemen bütün kesiminin AB'ye girmeyi hareretle savunduğu bugünlerde, Bulaç'ın Avrupa ve Türkiye ilişkilerine yönelik kapsamlı ve doyurucu bilgilere yer veren eseri, bu konuda kaynak eser olması açısından önem arzediyor.

28 Şubat akışı değiştirdi

Daha önce Avrupa Birliği'ne girmeye sıcak bakmayan İslâmi çevrelerin 'postmodern darbe' olarak nitelendirilen 28 Şubat sürecinden sonra Türkiye'nin AB'ye girmesine sıcak baktığnıı söyleyen Bulaç, başından beri Türkiye'nin AB'ye girmesine taraf olanların, RP ve FP kapatıldıktan sonra paradoksal bir şekilde AB üyeliğine karşı olmaya başladığını belirtiyor. "Türk modernleşme projesi, 'Batı'ya karşı Batılılaşma'dır ve eğer Türkiye günün birinde AB'nin tam üyesi olacaksa , bundan en büyük zararı Türkiye'deki Batıcı ve Batılaştırıcı zümreler görecektir." diyen Bulaç, sivil ve kamusal özgürlükleri kısıtlanan müslümanlarla bir zamanlar 'Latin serpuşu görmektense, Osmanlığı sarığı görmeyi tercih ederiz' diyen Bizanslılar arasında parelellik kurarak, artan baskı ve yasaklar sonucu müslüman kesimin AB'yi savunmaya başladığını söylüyor.