T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Önemine binaen "düzeltilmiş" ikinci baskı

Ahmed Samim'i Bahçekapı'da, börekçi fırınından çıkarken Abdülkadir adlı bir mendebur suratlıya temizletmişlerdi.

Yirminci asrın ilk yılları.

İtin kopuğun "hürriyet" nümayişleri arasında üstelik...

Nasıl bir tevafuktur bu!

İnfaz kararının alındığı merkezde ("İttihat ve Terakki"nin mesken tuttuğu tarihî binada) bugün Yeni Tanin gazetesinin rötatifleri dönüyor. Aynı Abdülkadir'ler, aynı mendebur suratları, aynı kanlı elleriyle, Peyami Safa'nın dediği gibi aynı "taktikalarla" yeni infaz kararları imzalıyorlar mı, bilinmez.

Hasan Fehmi Bey'i vakitlice susturamamışlardı.

Katilleri, hırsızları, vatanseverleri (!), hortumcuları teşhir edip durdu vuruluncaya kadar.

Mütekait başsavcının da "vukufiyetle" altını çizdiği gibi, "mevcut yasalar" o delimsek kalemi susturmaya kifayet etmiyordu.

Faşist İtalya ve Yunanistan'dan yasa ithal etme cinliği de kimsenin aklına gelmiyordu; ne devlet...

Geç oldu ama, güç olmadı..

Onu da Galata Köprüsü'nde, "Çakal sesleri, kurt ulumaları" arasında, Abdülkadir tıynetli bir başka yaratığa temizlettiler.

Ertesi gün gazeteler tek satırla haberini geçti: Gazeteci Hasan Fehmi, Galata köprüsünden karşı istikamete yürürken...

Bu muhalifler de çok oluyor ama...

Mütemadiyen yolsuzlukları, arsızlıkları, banka soygunlarını, irade-i milliye gasıplarını yazıyor.

Evet, çok oluyor...

Çok oluyoruz.

Ahmed Samim, Hasan Fehmi, ilh...

Abdülkadir'i Ankara'ya vali yapmışlardı.

Önce vali yapmış, sonra Mustafa Kemal'in canına kastetmeye kalkışınca yağlı urganı boynuna geçirivermişlerdi.

Siz de, çevik bir şahsın dolduruşuna gelip, meslektaşlarını andıçlayan o iki ünlü genel yayın yönetmenine "üstün hizmet madalyası" takarsınız artık... Muhalif basına yönelik baskı ve sindirme operasyonlarını yıllardır derin bir tevekkülle izleyen cemiyetçi biraderle, hedefteki meslektaşlarını "Alçakları tanıyın" diye teşhir eden konseyci başyazarı bir şiltle onurlandırırsınız.

Siz bunu da yaparsınız.

"Mevcut yasalar muhalif basınla mücadelede yetersiz kalıyor" diyerek baskı, şantaj ve iftira kapısını açık tutan derin savcıyı da unutmazsınız...

Deveran, o deveran mı?

İsteseler ellerinin altında her an bir Abdülkadir, bir Mehmet Satvet, bir Sapancalı Hakkı, bir İzmirli Mümtaz, gözünü kırpmadan şarjöründeki mermileri takır takır Harbiye Nazırı'nın üzerine boşaltacak bir Yakup Cemil hazır, ama, şimdilik banka soyan maymunlarla, "işveren" gazetecilerle, hortumcularla, çöl ajanlarıyla iş tutuyorlar.

Bir de, geceyarısı gazete kurşunlayıp cam çerçeve indiren serseri takımıyla...

Onlar da beceriksiz çıkıp, işi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar işte.

Daha da bulaştıracaklar.

Kendi tezviratlarında boğulup kalacaklar bir gün.

Çünkü, tezvirat da, enikonu bir kültür, birikim ve gusto gerektiriyor.


5 Temmuz 2001
Perşembe
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED