AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sürdürülemez saldırganlık

ABD için Afganistan ve Irak müdahalesi, belki de içinden en kolay çıkabileceği harekatlardı. Çünkü birisi 11 Eylül gibi travmatik bir olaydan sonra gerçekleşmişti, diğeri ise Saddam gibi "kötü şöhreti" önceden perçinlenmiş bir kişinin iktidarına karşı yapılmaktaydı.

Ancak her iki harekatın meşruiyyeti de değişik ölçülerde tartışma konusu oldu. Öncelikle savaştan sonra Afganistan'da oluşturulan yönetimin niteliği tartışılıyor. "Karzai modeli", Amerika'nın bir "yeni sömürge" modeli olarak algılanıyor. Afganistan artık Amerikan nüfuz bölgesi içinde ve başında Amerika adına ülkeyi yöneten bir "genel vali" var. Bu modelin, her bakımdan tepki doğuracağı açık. Nitekim şu anda Kabil dışında hükmü geçmiyor bu yönetimin. Hangi ülke bu örtülü sömürge statüsüne ilelebet evet der? Hiç şüphe etmemek gerekir ki Karzai kısa sürede "yabancı organ" haline gelecek ve tepkilere hedef olup püskürtülecek.

Gelelim Irak'a...

Amerika'nın Irak'la sıcak temasının nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil. Amerika Vietnam bataklığını tanır, Somali hezimetini bilir, önünde bir de Sovyetler'in Afganistan bozgunu var. Ne olacak göreceğiz.

Ama savaşı kazansa bile, daha şimdiden bir başka planda kaybettiği açık. Uygulamaya konacak Irak modeli her bakımdan yeni savaşların anası olacak.

Şu anda Irak'ta Amerikalıların en yakın müttefiki olarak Talabani ve Barzani görünüyor. Şunu bir yere yazalım ki, çok uzun olmayan bir zamanda bu iki Kürt lideri bizzat kendi toplumları içinde "Amerikan ajanı" olarak suçlanmaya başlanacak. Bir kere Irak'ta bütün Kürtlerin Amerika'yı selamlamadığını bilelim. Sonuçta bu insanlar mayaları İslam'la yoğrulmuş insanlardır ve genlerinde "iman farkı" gibi bir şey var. ABD ile Talabani – Barzani işbirliği, uzun olmayan bir zamanda tüm kirli boyutlarıyla gün yüzüne çıkacak ve bizzat Kürt toplumundan tepki görecek.

Kürtler dışındaki Müslüman topluluklar ise, bu Amerikan abanışını, İsrail zulmüyle birleştirecek ve Amerika sürekli tepkilerin odağı olacak.

Hele Irak'tan ötede, bu tepkiler çok daha yoğunlaşacak.

Irak'tan ötede, yani Amerika'nın kuzey batı Afrika'dan Asya içlerine kadar uzanan tüm bölgeyi yeniden dizayn etme stratejisinin devreye konması durumunda... İran'la, Suudi Arabistan'la, Suriye ile, Sudan'la, Pakistan'la... Türkiye'de bile insanların "Amerika namluyu bize çevirir mi?" gibi bir kaygı yaşadıklarını düşünün bir.

Türkiye'yi ele alalım. Türkiye kamuoyu, tüm olumsuz Saddam imajına rağmen Amerika'nın Irak'a savaşını onaylamadı. Kamuoyunda bir "En nefret edilen kişi" araştırması yapsanız, hiç şüphesiz Bush açık ara birinci çıkar. Amerika, Türkiye gibi müttefik bir ülkede bile "emperyalist" hüviyeti ile algılanıyor. Hükümetin, ülkenin ekonomik ve dış politika ilişkilerinde karşılaştığı bunca zor şartlara rağmen, ittifak ve stratejik işbirliği ilişkilerini hayata geçirmekte ağır aksak yürümesi, kamuoyundaki "yıpranmış Amerikan imajı" yla bütünleşmeme kaygısından dolayıdır. Amerika'nın, yönetimlerini yoğun biçimde etkilediği Arap ülkelerinde bile, patlama biçiminde protestolar yapılıyor. Dünyadaki insani tepkileri ayrıca değerlendiriniz.

Yarın Amerika "Hadi İran'ın üzerine yürüyelim" diye kapımızı çalsa, hangi hükümet Amerika ile birlikte yürüyebilir?

"Şimdi sıra Suudi Arabistan'da" dese Amerika, "Hadi bugün Suriye'yi vuralım" dese...

Bunlar Türkiye'nin yakın - uzak komşuları... Her hükümet her yeni operasyon için müthiş bir kamuoyu mücadelesi vermek zorunda kalacak.

Benzeri bir gerilimi dünya yaşayacak, hatta Amerikan kamuoyu taşıyaşamayacak bu gözü dönmüş saldırgan stratejiyi...

Amerika Afganistan'a saldırırken İslam coğrafyasında ortaya konan tepkileri görmüş ve "Neden sevilmiyoruz?" sorusunu sormuştu kendi kendisine... Savaşçı çete, bu vicdan sorgulamasını çabuk unutturdu. Bakın şimdi Newswek dergisi "Amerika dünyayı niçin korkutuyor?" diye kapak yapıyor. Evet Amerikan gücü belki korku üretiyor ama asla saygı ve sevgi üretmiyor. Onun için de gittikçe yaygınlaşan bir nefret ve tepki birikimi oluşuyor insanlığın yüreğinde...

Amerika'nın en azından İslam coğrafyası için sür'atli biçimde bir "İsrailleşme" yaşadığını söylemek lazım.

"İsrail dehşeti"nin küçük Filistin'de nasıl bir direnişle karşılaştığı, bu direnişi yok etme yönünde atılan her adımın "vahşet"e dönüştüğü gözler önünde.

Amerika Irak herakatının adını "Şok ve Dehşet" koydu. Bu şok ve dehşetin Irak'ı teslim olmaya zorlayacağını düşündü. Şimdi direniş var ve Amerika "Teslim olmazlarsa imha ederiz" tehditlerine başladı. Zaten en vahşi kitle imha silahlarını kullanıyor. Hatta korkunç silahları bir psikolojik savaş malzemesine dönüştürüyor. Böylece Saddam'a karşı dünya kamuoyunu etkilemek için kullandığı "kitle imha silahlarıyla mücadele" söylemi daha şimdiden garip ve derin bir çelişkiye düşmüş oluyor.

Amerika, misket bombalarına hedef olmuş bu bebek yüzleriyle yanyana daha ne kadar yürüyebilir? Bu utancı ne kadar taşıyabilir?

Bakın, Amerika, kendi stratejisine uyum göstermeyen hükümetleri tehdit ediyor. "Amerikan muhipleri" bu arada Ak Parti'ye de "Sen öldün arkadaş" deme yarışındalar. Bu kampanyalar, bir yandan hükümete korku salmayı, bir yandan da vatandaşlarda "ABD bunları da yer" kanaati uyandırmayı hedefliyor.

Oysa asıl, ABD'yi insanlık önünde son derece çirkin bir imajla buluşturan şu anki Amerikan yönetiminin geleceğine şüphe ile bakmak gerekiyor. Amerikan halkı bu çeteyi ne kadar taşıyabilir sorusu anlamsız mıdır? Amerika'da tamamen "insani bir tepki" vuruyor dışa... İnsanlar "Ülkemizi bu vahşetin içine atamayız" diye isyan ediyor. Her şeye rağmen insanın yüreğine güvenmek lazım. Amerikan halkının bu sömürgeci çizginin günah yükünü taşımayacağı ümidini saklı tutmak lazım.

Onun için "sürdürülemez" diyorum bu ABD saldırganlığı için...

Ne bizim coğrafyamız taşır bu saldırganlığı, ne dünya insanlığı ne de Amerikan halkı...

Bush'un, uzun olmayan bir zamanda tüm dünyanın gözünde Hitlerleşeceğinden şüphe duymamak gerek.


25 Mart 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED