AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Çözüm bekleyen sorunlar...

Türkiye'nin farklı açılardan farklı görünümleri var… Bu görünümlerden en vahimi, en ciddisi yaşam gailesiyle ilgili olanı…

Bazı rakamları hatırlayalım, hatırlatalım:

Türkiye nüfusunun yüzde 15'ine karşılık gelen yaklaşık 10 milyon kişi günlük 1 dolarlık gıda harcaması bile yapamıyor...

Gıda için günlük 1 dolarlık harcama yapamayanların oranının kentlerde yüzde 10, kırsal kesimde de yüzde 21'e ulaşmış durumda...

Bu rakamlar Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 38'inin ciddi anlamda yoksul olduğunu, (temel gıda gereksinmeleri için 1,5 dolar kaçınılmazlığı dikkate alınırsa) açlık sınırında yaşadığını ortaya koyuyor.

Türkiye'de gıda güvencesi riski taşıyan kesimlerde görülen yoksulluk genellikle işsizlik ve kazanç yetersizliğinden kaynaklanıyor.

Bu gruplar genellikle Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinde bulunuyor. Türkiye'de yoksulların yüzde 46'sı bir iş sahibi bile değil.

Çalıştığı halde yoksulluk sınırında bulunanların yüzde 44'ünü ise ücretsiz aile işçileri oluşturuyor...

Zekamız da tehlikede...

Türkiye'de dengesiz beslenme oranı da yüksek. Kişi başına düşen gıda tüketimi belli ürünlerde yoğunlaşıyor ve en çok da buğday tüketiliyor.

Buna karşılık hayvansal ürün tüketimi gelişmiş ülkelere göre 3-4 kat daha az. Türkiye'de kişi başına yıllık et tüketimi 27 kilogram, süt ve süt ürünleri tüketimi de 160 kilogram olarak gerçekleşiyor.

Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde bu miktar ette 87 kilogram, sütte ise 350 kilogram düzeyinde bulunuyor.

Türkiye 1996 yılında Dünya Gıda Zirvesi'nde verdiği sözleri de yerine getirmedi. Türkiye herkes için sürdürülebilir gıda güvencesi sağlamaya yönelik kadın ve erkeğin tam ve eşit katılımını sağlayacak en iyi şartları yaratarak politik, sosyal ve ekonomik çevrenin oluşturulması amacına ulaşamadı...

Sadece buğday yiyerek kendi kendine yeter bir ülke olmanın anlamı bu rakamlarda gizli...

Yalnızca buğday yiyerek, bugün yaşanan ve ileride yaşanacak sorunlar da öyle...

Şehirlerde ve köylerde olsun yoksulluk sınırında yaşayan kesimlerin ekonomik yönden kalkınması kaçınılmazlığı, yani son elli yılın bitmek bilmez şarkısı yine kulaklarımızı tırmalıyor.

Büyük devlet olmayı silahlı gücün itibarına bağlayanlara ne demeli?

İç tehdit olarak kendi toplumuna, kendi iktidarına işaret eden bir aklın yerini siyasi ve demokratik akıl almadıkça, yukarıdaki tablodan sadece tepki ürediğini göreceksiniz…

Bırakın büyük devleti olmayı, orta halli ama geçimli bir yapı bile oluşturamazsınız…

NOT:
Türk Ceza Kanunu tasarısı üzerine kaleme aldığımız yazılar ve bir öğretim üyesinden TCK Kadın Çalışma Grubu'ndan gelen mektupların bu köşede Adalet Bakanı'na yöneltilmesi üzerine, Cemil Çicek bir kez daha arayarak şu açıklamayı yaptı:

"Türk Ceza Kanun tasarındaki aksaklıkları gidermek üzere TBMM Adalet Komisyonu'nda bir alt komisyon oluşturuldu. Bu komisyon üç ay süreyle çalışacak. Bizim tasarıya yönelik eleştiriler ve itirazlar konusunda hiçbir sıkıntımız ve kompleksimiz yoktur. Bu konuda her tür görüşün bu komisyona iletilmesini istiyoruz. Köksal Toptan başkanlığında faaliyet gösterecek bu grup en iyi şekilde gereğini yapmaya çalışacaktır..."


30 Temmuz 2003
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED