AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Milli hesaplar neyi gösterir?

Tahminlerin hayli üzerinde gerçekleşen ilk çeyrek büyüme rakamlarının ardından gözler ikinci üç aylık verilerin açıklanmasına odaklanmış gözüküyor. Henüz bu verilerin kamuoyuna sunulmasına daha vakit var. Ancak, 1999'dan bu yana anormal dalgalanmalar göstermiş olan milli hasıla rakamları, istikrarın yavaş yavaş geri gelip gelmediğini göstereceği ve birçok yatırımcının kararlarını etkileyeceği için, herkesin merakla beklediği kilometre taşlarından biri oldu. Bugünün karar alıcıları, artık iktisadi verileri değerlendirmeden karar almaktan çekinir oldu. Tabii olarak, medya da bu ilgiyi karşılıksız bırakmıyor ve her türlü verinin kamuoyuna açıklanmasını müteakip, kanallarda ve gazete köşelerinde bir yorum furyası başlıyor. Netice itibariyle her türlü iktisadi veri, belli bir dönem içinde yer alan yığınlarca süreci, etkileşimi, faaliyeti özetleyen ve üç beş rakama indiren bir hülasa olduğu için, bilirkişilerce yapılan bu değerlendirmeler oldukça önemli oluyor.

Ancak yine de bu rakamların neyi ifade ettiğini, nasıl hesaplandığını tam olarak anlamadan medyada yapılan bu değerlendirmeleri değerlendirmek hayli zor. Zira bilirkişiler de sonuç itibariyle birer yorumcu olduklarından ve her biri vakıaya farklı bir açıdan baktıklarından, birbirinden çok değişik değerlendirmelerle karşılaşmak mümkün.

Milli hesaplar temelde çok basit bir denkleme dayanır. Bir ekonomideki toplam mal ve hizmet üretimi, yurtdışından gelen diğer net gelirlerle birlikte, ekonominin bir yıllık toplam gelirine eşittir. Bu toplam gelir, ya doğrudan tüketime harcanır, ya devlete vergi olarak aktarılır, ya da tasarruf edilir. Devlet, vergi yoluyla topladığı gelirleriyle ihtiyaçlarını giderir, maaş ödemelerinde kullanır (yani bir emek hizmeti satın alır) ve son yıllarda azalsa bile yatırım yapar. Özel kesimin tasarrufları da, mali sektör üzerinden yeniden tüketime ve yatırıma kanalize edilir. Netice itibariyle tüm üretim, bir şekilde tüketilir. Böylece toplam harcama ve yatırım, aynı zamanda geliri de ifade eder. Ancak burada eşitliği bozan birkaç unsur vardır. Bunlardan ilki, üretimin tümünün yurtiçinde tüketilmediği gerçeğidir. Bir kısım üretim ihraç edilir. Benzer şekilde, tüm harcamalar, yerli üretime yönelmez. Bir kısmı ithal edilen mal ve hizmetlerle karşılanır. Son olarak, üretim – harcama (harcama, nihai tüketimle yatırımları kapsayan daha genel bir ifadedir) dengesi yurtdışı hesaba katıldığı zaman dahi tutmayabilir. Bu durumda aradaki fark, stok hareketliliği olarak karşımıza çıkar. Üretimin harcamaları aştığı zamanlar stoklar artar, tersine durumda harcama fazlası stoklardan karşılanır.

Yukarıdaki tariften, milli hesapların iki yönünün bulunduğunu, bu sebeple sadece tek bir büyüme rakamının ekonomiyi tarifte fazla bir anlam taşımayacağını görmüş olduk. Milli hesapları bu iki yönü ile irdelemeden yapılan değerlendirmeler eksik kalacaktır. Bu ülkede yurtiçi üretimin yetersiz kaldığı, buna karşılık, büyümenin büyük ölçüde ithalatla sürdürüldüğü yıllar olmuştur. Benzer şekilde, ihracatın da yurtiçi üretimi talep ederek büyümeyi desteklediği dönemler yaşanmıştır. Geçtiğimiz yıl, yurtiçi tüketim ve yatırım talebinin düşüklüğüne rağmen, ihracat sayesinde büyüme yaşandığını, buna rağmen, üreticilerin ellerinde stok fazlaları oluştuğunu hepimiz hatırlıyoruz. Bu yılın ilk üç ayında, bir önceki dönem artan stoklara rağmen, yurtiçi üretimin, ithalatla desteklenerek büyüdüğünü, harcama kanadında ise bu artışın büyük ölçüde özel sektör tüketim ve yatırımları, kısmen de ihracatla emildiğini gördük.

Yılın ikinci çeyreğine ait milli gelir rakamlarını, en azından üretim kanadını, dış ticaret istatistikleri ve sanayi sektörü iktisadi yönelim anketleriyle tahmin edebiliyoruz. Son veriler, şirketlerin dış pazar hususunda belirsizlikler yaşadıklarını, buna karşılık içeride alımların sürdüğünü, stoklarını azaltmaya çalıştıklarını, yatırım seviyelerini korumaya gayret gösterdiklerini, tahsilatlardaki gecikmelerin azaldığını ve genel gidişatı olumlu bulduklarını göstermektedir. Bu anketler tüm Türkiye ekonomisini yansıtmak uzak olmakla birlikte, ikinci üç ayın büyüme rakamları hakkında bir fikir vermektedir. Buna göre, üretim kanadında ilk çeyreğe nispetle belli bir büyümenin olacağı, bunun büyük ölçüde artan tüketimle ve kısmen de yatırımlarla emileceği ortaya çıkmaktadır. Ancak, 2002'nin ikinci üç ayında yaşanan büyük çaplı büyüme ile karşılaştırıldığında, bu yılın ikinci çeyreğindeki büyüme, ilkine göre daha mütevazı olacaktır.

Milli hesaplar açısından iki sektörün özellikle daha detaylı tahliline gerek olduğu kanaatindeyim. Bunlar inşaat ve mali sektörlerdir. Bu iki sektörün değerlendirmesini bir başka yazıya bırakıyorum.


30 Temmuz 2003
Çarşamba
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED