T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Partiler uzlaşamıyor çünkü ortak ilkeleri yok

Türkiye'de seçim ve siyasal partiler kanunları üzerinde tartışmaların olmadığı bir dönem olmuş mudur?

Benim takip edebildiğim kadarıyla çok partili hayata geçtiğimizden bu yana hem seçim kanunu hem de siyasal partiler kanunu üzerinde devamlı bir tartışma vardır. İktidarlar değişiyor, darbeler oluyor, anayasalar yenileniyor, partiler kapanıyor, yeni partiler kuruluyor ve her dönemde seçim ve partiler üzerindeki tartışmalar asla son bulmuyor.

Bakın bugünlerin tartışmalarından biri de seçim ve siyasal partiler kanunlarında yapılacak değişikliklerle ilgilidir. İktidar partileri farklı, muhalefetse daha değişik talepleri seslendiriyor.

İktidarda bulunanların kendi lehlerine olacak bir düzenlemenin peşinde koşmaları gayet normal. Kendilerini daha uzun dönem iktidarda tutacak bir düzenleme çabasında oldukları anlaşılıyor. Ama iktidar partilerinin güçleri ve kaygıları aynı olmadığından mevcut yasalarda yapılmasını istedikleri değişiklikler farklı olmaktadır.

Değişiklik taleplerinin üç noktada toplandığı anlaşılıyor. Seçmenlere tercih imkanının getirilmesi, partilerin seçimlerde diğer partilerle birlikte ittifak yapabilmeleri ve barajın aşağıya çekilmesi.

Bu değişiklikler konusunda muhalefet partilerinin de birbirinden farklı düşündükleri anlaşılıyor. Barajı geçme kaygısı olmayanlar barajın düşürülmesine karşı çıkarlarken kimisi de ittifak imkanına olumlu yaklaşmaktadır. Neticede hem iktidardakiler hem de muhalefettekiler seçim ve siyasal partiler kanunlarında yapılacak değişiklikler konusunda ortak bir tutum geliştirebilmiş değiller ve birbirinden farklı düşünmektedirler.

Partiler ilkesel değil dar düşünüyorlar...

Bir siyasal partinin kurumsal olarak kendi menfaatine olacak bir değişikliği istemesi gayet normal. Buna bir itirazımız olamaz. Ne var ki partilerin dar çerçevede önerdikleri değişiklikler genel planda kendi lehlerine olacak bir düzeni getirmede yeterli mi? Mesela bir partinin barajı geçme kaygısı taşımadığından dolayı barajın düşürülmesine karşı çıkması gerçekten kendisinin menfaatine midir, acaba? Ak Parti ile DYP barajın düşürülmesine karşı olduklarını belirtiyorlar. Barajın Türk siyasal hayatına ne gibi yarar getirdiğini, genel olarak siyaset kurumuna ne gibi olumlu katkı yaptığını ve siyasetin daha da güçlü olmasına nasıl bir yararı olduğunu sorguluyorlar mı? Ben kendi adıma hiç sanmıyorum!

Yine bu çerçevede siyasal partilerin seçimlerde ittifak kurabilmelerine imkan tanınmasına DSP ile ANAP'ın lehte MHP'nin ise aleyhte olmasının ilkesel düzeyde bir açıklaması var mı?

Türk siyasetinin en ciddi zaaflarından biri ilkesel hareket edememesi, siyaset kurumu dahilinde faaliyet gösteren örgütlerle birlikte ortak bir tavır geliştirememesidir. 1950'den önce iktidardaki CHP kendi menfaatine olacak umuduyla genişi bölgeli çoğunluk sistemini getirdi. O dönemde muhalefetteki DP buna karşı çıkmış ve nispi temsil sistemini istemişti. Ama muhalefetin istekleri dikkate alınmadı ve iktidar bildiğini okudu. Fakat iktidar partisinin muhalefet için kurduğu tuzağa kendisi düştü. 1950 seçimlerinde bu yasa DP'ye yaradı. CHP muhalefete geçince daha önce DP'nin istediği nispi temsil sistemini istemeye başladı. Muhalefetin bu talebine şimdi de DP kulak asmıyordu. Sonunda 1960 darbesi geldi.

1960'tan sonra darbeciler sistemi yeniden kurarlarken muhaliflere yarayacak çoğunluk sistemini kaldırarak nispi temsil sistemini yasalaştırdılar.

1980 öncesindeki siyasal istikrarsızlık ve kargaşalıkta bu sistemin payı büyüktü. Ama 12 Eylül darbecileri, siyaset kurumunu güçlendirecek çoğunluk sistemine geçmeyi asla düşünmediler. Nispi temsilde bazı teknik değişiklikler yaparak aynı sistemi sürdürdüler. Baraj bu dönemde gündeme geldi.

1983'te demokratik düzene geçildiğinden bu yana seçim ve siyasal partiler kanunları tartışılıyor. Bu zaman içinde bir dizi değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin çoğu iktidardakilerin mevcut durumunu güçlendirecek düzenlemelerdi. Asla ilkesel, sistematik ve geniş kapsamlı değildi.

Şimdi yine aynı yasaları tartışıyoruz. Muhtemelen iktidar partilerinin menfaatine olacak bazı küçük değişiklikler yapılacak, fakat seksen sonrasının sistemi olduğu gibi korunacağından tartışmalar bir türlü son bulmayacaktır.

Siyaset dünyamızda ilkesel ve sistematik düşünmemenin faturasını tüm toplum ödüyoruz. Bunu siyasetçilerimize anlatmanın bir yolunu bulmalıyız. Hep aynı yerde saymaktan, patinaj yapmaktan bıktık, usandık.

Not: Tüm Yeni Şafak okurlarının geçmiş Ramazan Bayramlarını tebrik eder sağlık ve afiyette daim olmalarını dilerim.


20 Aralık 2001
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED