T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kuzey Kıbrıs bu haliyle AB'ye girebilir mi?

Kıbrıs meselesinde bütün dikkatler Denktaş Klerides görüşmelerine odaklandı. Acaba iki kurt lider ABD'nin de baskısıyla anlaşma yolunda adımlar atabilecekler mi?

Adımlar atılsa bile ortaklık nasıl olacak?

Hadi ortaklık meselesi de çözüldü diyelim; Kuzey Kıbrıs bu haliyle AB'ye nasıl girecek?

Herkes görüşmeleri tartışıyor ama Kıbrıslı Türkler açısından mesele bu kadar basit değil.

Çünkü yaşadıkları coğrafya, yani Kuzey Kıbrıs, özellikle son günlerde tam bir kâbus ortamına dönüşmüş bulunuyor.

Kıbrıs'ın kuzeyinde çirkin bir baskı rejimi uygulanıyor.

Kıbrıs'ın güneyinde ise tam bir demokrasi var...

Özgürlüklerin kullanılmasında bır kısıtlama bulunmuyor. Her eğilimi, her rengi yansıtan yayınlar serbestçe satılıyor.

Güney Kıbrıs'a gittim ve bu demokrasi havasını yakinen yaşadım.

Görünüşe aldanmamak için de en aykırı grupların durumlarını, Uluslararası Af Örgütü Lefkoşe Bürosu'nun faaliyetlerini inceledim.

(Bu arada, Ecevit hükümetinin Af Örgütü'nün Türkiye'de büro açma başvurusunu reddettiğini hatırlatmalıyım.)

Sorunlar yok değil, orada da insan hakları ihlalleri oluyor tabii.

Kuzeyden güneye geçen Kıbrıslı Romanlar'la, hatta yine kuzeyden güneye geçen bazı Türk ailelerle ilgili sorunlar var.

Kuzeyde ise tam bir baskı rejimi uygulanıyor.

Türkiye'nin adadaki askeri varlığı, aynen Türkiye'de olduğu gibi, siyasette ve toplumun her kesimi üzerinde büyük bir belirleyici, baskıcı güç olarak kendini hissettiriyor.

Türkiye, Kıbrıs'ın kuzeyini kendi mantığına ve yönetim anlayışına göre uzaktan kumandayla yönetirken, bu baskılara karşı çıkan Kıbrıslı Türkler'e hiç sempatik gözle bakılmıyor.

Aynen Türkiye'de olduğu gibi muhalif olanlara yönelik baskılar, şiddet olayları hatta faili meçhuller eksik değil.

Derin devletin ve illegal güçlerin demokrasi ve Rumlarla anlaşmaktan yana olanlara yönelik sindirme hareketleri son zamanlarda çok tırmandı.

Avrupa Gazetesi'nin başına gelenlere bakarak Kuzey Kıbrıs'ın nasıl bir yer olduğunu anlayabilirsiniz.

Önce, gazetenin sahip ve başyazarı Şener Levent, Rum casusluğu ile suçlandı, hatta gazetenin neredeyse tüm yazarları aynı töhmet altında bırakıldı.

Bunu yapan sıradan biri değildi. Güvenlik kuvvetleri komutanı olan bir generaldi.

Türk Genelkurmayı'nın oraya atadığı bir yetkiliydi.

Bütün iddialar daha sonra düzmece çıktı.

İşin garabetine bakın ki, aynı devlet, bu kez çıkarları öyle gerektirdiği için, daha doğrusu ABD öyle istediği için, Rumlar'la anlaşma masasına oturulmasında bir sakınca görmüyor.

Rumlar'la görüşme yanlılarına 'casus' diyen zihniyet, şimdi aynı Rumlar'la masaya oturup ortak bir devlet kurmaya çalışıyor.

Denktaş'tan Klerides'le diz dize oturmasını ve ilerde bir Türk-Rum ortaklığına dönüşecek Kıbrıs Cumhuriyeti'nin temellerini atabilmek için görüşmeleri sürdürmesini tembih eden 'Devlet', aylardır Rumlar'la görüşme ve uzlaşma önerileri yapan bir gazete ve onun yazarlarına kan kusturuyor.

İşe bakın siz!..

Avrupa Gazetesi iki defa bombalandı. Yazarları hakkında sayısız davalar açıldı.

En son, Denktaş'ın talimatıyla zorlanan yasaların yardımıyla gazetenin mallarına haciz konuldu.

Avrupa Gazetesi, üzerlerindeki baskıya, büyük tazminat kararlarına ve olanaksızlığa daha fazla dayanamayıp yayın hayatına son verdi.

Ama muhalif fikirlerini yaymaktan vazgeçmedi.

Avrupa, Afrika olarak yayın hayatına devam ediyor.

Son olarak Denktaş yönetimi aynı gazetenin bir başka yazarına takmış bulunuyor.

Aynı zamanda öğretmen olan Nilgün Orhon muhalif fikirlerinden dolayı öğretmenlikten çıkarılmak isteniyor.

Bunun için Türkiye'deki gazetelerin de yardımı alınıyor.

Nitekim Hürriyet, 12 Aralık tarihli sayısında olayı şöyle yansıtıyor:

'Şehit kızının yaptığına bakın.' Arkasından da devam ediyor:

'Türkiye'yi açıkça işgalcilikle suçlayan Avrupa Gazetesi'ne köşe yazıları yazan şehit kızı tarih öğretmeni Nilgün Orhon, Türkiye'nin Kıbrıs politikasını eleştirerek bir krize yol açtı.'

Türkiye'nin Kıbrıs politikasını eleştirenin vay haline!...

Gazetenin, 'şehit kızı' diyerek muhalifliği yakıştıramadığı Nilgün Orhon, Kıbrıs Barış (!) Harekatı'nın ilk şehiti bilinen Ecvet Yusuf'un kızı...

Sanki şehit kızlarının muhalif olmaya, baskılara karşı çıkmaya hakları yok...

Gazete açıkça Orhon'u bir yerlere, karanlık güçlere hedef gösteriyor. Sütunlarını ve başlıklarını silah olarak, tetik olarak kullanıyor.

Buna karşılık, neredeyse bütün öğretmenlerin bu olaya karşı tepki koyduklarını ve okullarda grev başlattıklarını es geçiyor.

Velhasıl, Kıbrıs'ta çözüm amaçlı görüşmeler süredursun, Kıbrıs'ın kuzeyinde muhalif olanlara, Türkiye'nin baskı ve müdahalelerine karşı olanlara, Avrupa Birliğine girmekten ve Rumlar'la birarada yaşamaktan yana olanlara karşı, çirkin bir baskı ve zulüm uygulanmaya devam ediliyor.

Benim merak ettiğim de bu...

Kuzeyinde demokrasi olmayan bir adayı Avrupa Birliği nasıl tam üyeliğe layık görecek?


20 Aralık 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED