T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Çok yaşasın ölüler

Ne hikmettir, anlayamadım, ülkemizde hayatta olanlardan ziyade terk-i dünya edenlere değer veriliyor.

Sanıyorum, "iyi insanın, başarılı insanın" ölmesi, kimi kişilerde belki "sevinç", belki "neş'e" meydana getiriyor! Bu konularda değişler de var zaten: "Yiğidi öldür, hakkını ver" ve "Seni asmalı, asıldığın ağacın altında da ağlamalı!" gibi. Biri yiğitse, neden öldürülsün? Değerli, sevilen bir kişiyi asıp da asıldığı ağacın altında neden gözyaşı dökülsün? Bir insanın elinden bütün hakları alınabilir, sadece "ölme hakkı" alınamaz.

Ne demiş atalarımız: Ölümlü, gelimli, gidimli dünya! Elbette fani dünyaya veda eden büyüklerimize saygı duyacağız ama onlar hayatta iken de aynı saygıyı göstermemiz gerekmez mi? Gerekir tabii! Fakat, gel de anlat. Vehbi Emre adına düzenlenen uluslararası güreş turnuvası sırasında bunlar aklıma geldi. Federasyon, son derece başarılı bir organizasyon yaptı. Yeni kilolardan 55-74 ve ağır sıklette dünya çapında elemanlara sahip olmadığımız Vehbi Emre güreşlerinde ortaya çıktı.

Nazmi Avluca, Şeref Tüfenk, Mehmet Özal, Şeref Eroğlu çok iyiydiler. Dünyanın gelmiş-geçmiş en önemli sporcularından biri sayılan Hamza Yerlikaya ise arzuladığı sonucu alamadı. Güreş bu! Olur böyle vak'alar.

Türkiyemizde Vehbi Emre'den başka bir de Yaşar Doğu için uluslararası turnuva düzenleniyor. Rusya'da, Medved, Umuhanov gibi yaşayan şampiyonların yanında Yarigin, Ali Aliev, Poddubny, Boris Budayev adına şampiyonlar var. Bulgaristan'da Dan Kolov, Nikola Petrov, Petko Sirakov, V.İliev, baştacılar. Dünyanın en zengin adamlarından biri sayılan 80 yaşlarındaki Du'pont tarafından öldürülen David Schulz da her yıl uluslararası turnuva ile Amerika'da anılıyor. İz bırakan değerleri anmak bir kültür ve sevgi işidir. Estonya'da Palusalu, Kotkas, Finlandiya'da Rantanen, İran'da Tahti adına düzenlenen güreşlerle topyekun uluslararası turnuvaları saymağa kalkışsam sayfalar almaz.

Yiğitleri, ülkelerine hizmet etmiş kişileri sağlıklarında baştacı etmek daha doğru olmaz mı? Ali Yücel gibi yüz yılda ancak bir kez dünyaya gelen süper güreşçi, açlık, sefalet içinde öldü. Cenazesini ben kaldırttım. Sağlığında O'nun yüzüne bakmayanlar, bir salona adını verdiler, oldu, bitti! Kelimenin tam anlamıyla "Yiğidi öldürdüler, hakkını da verdiler." Yaşayan büyük şampiyonlarımızın adlarını, tıpkı Rusya'da olduğu gibi (medved ve Umuhanov) düzenleyeceğimiz turnuvalara vermek kadirbilirlik olmaz mı?

Mesela, Mustafa Dağıstanlı, Mithat Bayrak adlarına neden güreş düzenlenmesin? Birini göklere çıkarmak için ölmesini beklemek mi gerekiyor?

Nacizane burada kaydetmeliyim ki, dünya güreşine hizmet madalyasını bana 3 kez verdiler, daha da çok artılar var ama bizimkiler madalya değil, beni mahkemeye verdiler. 40 yılı aşan gazetecilik yaşantımda tekzip dahi almamış iken, muhterem bir zat, beni mahkemeye verdi.

Ölsem mi? O'na inat yaşasam mı?

Türkiye'de kald

ı

Uluslararası Vehbi Emre Greko-Romen Güreş Turnuvası'nda her sıkletin birincisine (2.000), ikincisine (1.000), üçüncüsüne de (500) Amerikan Doları verildi. 7 sıkletin beşinde sporcularımız birincilik elde ettiler. Sadece 2 kategoride (74 ve 120) Gürcü ile Macar birincilik aldılar. Böylece para ödülünün önemli bölümü Türkiyemizde kaldı.

Gazenfer Bilge

Turnuvayı birlikte izledik. Yaşını soranlara: "-Ben, Baba'dan bir yaş büyüküm" diyordu. Baba derken Demirel'i kasdediyordu. O'ndan bir yaş büyük olduğuna göre tam 80 yaşındaydı. Bilge, ayrıca şunları da söyledi: "-1948 Olimpiyadları'nda 6 arkadaşımla birlikte altın madalya aldım, bizlere gizlice mükafaat verdiler, duyulunca profesyonel ilan edildik, 1952 Olimpiyadları'nda güreşemedik. Dünya nasıl da değişti? Şimdi paralar açık-açık veriliyor. İtiraz eden yok!"

İsmail'ler

Vehbi Emre Turnuvası'nda Bayan Milli Takımımızın başında İsmail Abilov (Nizamoğlu) ile İsmail Hüseyinov (Kosukoğlu)'nu gördüm. Bu değerler, serbest güreşin pirleridir. Nizamoğlu, 3 kez Avrupa, bir kere Olimpiyad (1980), Kosukoğlu 2 kez Avrupa (1968-1972) şampiyonlukları kazandılar. Mehmet Acak ve Rüstem Koyunoğlu ise Salih Bora'nın yönetiminde grekocularımızın başındaydılar.


13 Şubat 2002
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED